Legs up translate Turkish
791 parallel translation
You'll need your sea legs up there tonight, sir.
Bu gece size bir yardımcı gerekecek efendim.
- Who won? - That newsreader. Oh, she's got legs up to her armpits, hasn't she?
Ailen hava kuvvetlerindeydi, büyükbaban Bletchley Park'ta çalıştı.
Tie his legs up!
- Bacaklarını bağlayın!
The man in front had his hands on her chest, and she was kicking her legs up and down because the man in back was trying to tickle her and he kept on laughing!
Öndeki adamın elleri kızın göğsündeydi, ve kız bacaklarını yukarı aşağı sallayıp duruyordu, çünkü arkadaki adam kızı gıdıklamaya çalışıyorken, adam da kahkahalar atmaya devam ediyordu!
Let's try to get our legs up.
Bacaklarımızı yukarı çekelim.
And she lies back, she puts her legs up, and she acts just like she was born to it.
O da sırt üstü uzandı. Bacaklarını kaldırdı.
The English people will go so far, Capt. Blood... and then they get up on their stubborn hind legs.
İngilizler çok ileri gidiyorlar Kaptan Blood ve inat ediyorlar.
It's going up my legs.
Bacaklarıma çıkıyor.
The art of putting up $ 100,000 to display the shapely legs...
- Sanatmış. Düzgün bacaklar sergisine 100.000 $ yatırma sanatı...
Sorry I got up on my hind legs, but you tryin'to rope me made me nervous.
Çikistigim için üzgünüm, ama beni zan altinda birakmaniz sinirlerimi bozdu.
I can make this thing stand up on its hind legs and howl.
Bu mereti şaha kaldırıp gürletirim ben.
Straighten up those legs.
Şu bacaklarını düzleştir.
The wind blows so hard the ocean gets up on its hind legs... ... and walks right across the land.
Rüzgar öyle sert eser ki, deniz arka ayakları üzerine kalkar ve karşı kıyıya yürür.
Big winds from the north this time of year... when they blow hard, this desert country stands right up on its hind legs!
Yılın bu zamanında kuzeyden gelen rüzgar... sert estiğinde, çölün altı üstüne gelir!
I'm figurin'on laying'up here for three or four days... till the horses get their legs back, and I don't want any unnecessary trouble.
Burada atların bacakları dinleninceye kadar,... üç ya da dört gün kalmayı düşünüyorum ve gereksiz bir sorun istemiyorum.
All you wanted was to stand up on your hind legs and make a speech.
Tek isteğin arka ayakların üstünde dikilip konuşma yapmaktı.
Beach in the summertime, uses up all my razor blades shaving her legs.
Yazları plaja gider. Tüm tıraş bıçaklarımı bacaklarını tıraş etmede kullanıyor.
Hmph. Pockets are so full of profit, they can't get up on their hind legs.
Ceplerini para ile doldurmayı bilirler ama kendi ayakları üzerinde yürümeyi beceremezler.
"and I was admiring the more when I glimmed something... " in the back of this frail that set my underwear... Creeping up on me like it had legs. " I know that feeling well.
Ona duyduğum hayranlık daha da arttı, çünkü sırtımda, çamaşırımın altında bir şey, sanki ayakları varmışcasına ilerlemekteydi.
The condition is cleared up, but I find nothing wrong with her legs.
Toksin kalmadı. Bacaklarında ise hiç bir sorun yok.
Up to that time, you had no trouble with your legs?
O zamana kadar bacaklarından sorunun var mıydı?
I could, you know. I'm very strong. My arms make up for my legs.
Bunu yapabilirim, çok güçlüyümdür bacaklarım yerine kollarım gelişti.
I grew up in a two-room apartment over a barbershop and I spent my teenage years taking care of my grandmother after her legs were amputated.
GençIik yıIIarımı, iki ayağı da kesiImiş nineme bakmakIa geçirdim.
My gun got so hot, I had to sit with my legs stretched out holding the muzzle of my gun between my feet to keep it from curling up.
Tüfeğim o kadar çok ısınmıştı ki, namlu eğilmesin diye... oturduğum yerde ayaklarımın arasına sıkıştırmak zorunda kaldım.
It took everything I had to make my legs carry me up those stairs, away from him.
Bacaklarım o basamakları çıkıp beni ondan uzaklaştırsın diye tüm benliğimi verdim.
And, for I should not deal in her soft laws... she did corrupt frail nature with some bribe... to shrimp mine arm up like a withered shrub... to heap an envious mountain on my back... to shape my legs of an unequal size... to disproportion me in every part... like to a chaos or an unlicked bear whelp... that carries no impression like the dam!
İnsanlıktan nasibimi almayayım diye, tabiat anayı rüşvetle ayarttı, kolumu kurumuş bir fidan gibi çarpıtması, sırtıma dalga geçilecek iğrenç bir kambur yüklemesi, bir bacağımı uzun, diğerini kısa yaratması, bedenimi bir karmaşa, anasını hiç andırmayan, biçimsiz bir et yığını hâline sokması için!
Why'd you go up on your hind legs like a frightened mare?
Neden ürkmüş bir kısrak gibi arka ayaklarının üstünde dikeldin?
You tiptoe around on those bird legs of yours, nervous and incompetent, with a fatality for doing wrong, picking wrong, and giving up even before you start a fight.
Çırpı gibi bacaklarınla ortalıkta dolaşıyorsun, Sürekli yanlış yapmanın, hep yanlışı seçmenin ölümcül ağırlığı altında eziliyor, daha mücadele etmeye bile başlamadan pes etmek zorunda kalıyorsun.
I haven't come up to rest my legs
Daha bacaklarımı bırakmadım.
If she drops a pencil, pick it up... without looking at her legs or it'll go in your file
Kalemini yere düşürürse, yerden al ama sakın bacaklarına bakma yoksa dosyana işler. - Dosyam mı?
The little bugs got to be bigger bugs, sprouted legs and crawled up on the land.
Sonra küçük böcekler, daha büyük böceklere dönüşmüş. Ayakları çıkmış ve karada yürümeye başlamışlar.
Just think that only the legs take up all the windows.
Peki yüz ifadesi, bakışları?
Rise up and stand upon your legs.
Ayaklan ve bacaklarının üstünde dur.
He's got me up against the ropes and he's giving me the elbow... giving me the legs, and he's biting me, and I just cover up.
Beni iplere yapıştırdı ve dirseklerini, bacaklarını kullanmaya başladı. Beni ısırdı, ben sadece yüzümü korudum.
Get up on your beautiful legs by Friday and I'll take you to Central Park. - Why, what's Friday?
Cuma günü güzel bacaklarının üstüne duruyor olursan seni Central Park'a götürürüm.
- Will it swell up his legs? - Give me a nice piece!
Butları pişmiş midir acaba?
They're all right when they're up but when they're down, only two legs, you know.
Dik dururken iyiler, ama sonuçta iki bacaklılar...
My legs just aren't up to it.
Bacaklarım kaldırmaz.
You'll have me up on my poor paralyzed little legs by the very next scene. Go on.
Gelecek sahnede, küçük felçli bacaklarımın üstüne dikeceksin.
You should get up to see if your legs still work.
Bacakların hala işe yarıyor mu diye görmek için arada bir yerinden kalkmalısın.
You go up and get roasted, if you dare show your legs!
Bacaklarınızı göstermekten çekinmezseniz, şu ızgaraya siz çıkın.
Hold the horse's legs with hands and knees, and turn the hoof up.
Atın ayağını dizlerinden tut ve toynağını ters çevir.
If my wife had a face and legs and a figure like Frankie, I'd give up work and stay home.
Eğer, karımın, Frankie gibi bir yüzü, bacakları ve şahsiyeti olsa, işi bırakırdım.
Firstly, jackets are to be significantly shortened, pant seats are to be lined, and pant legs taken up as well.
Öncelikle ceketler önemli ölçüde kısaltılacak pantolonlar astarlanacak ve paçaları da kısaltılacak.
They burnt off his hands they tied ropes to his arms and to his legs and harnessed him to four horses and geed them up.
Ellerini yakıp kül ettiler ipler bağladılar kollarına ve bacaklarına onları da dört ata bağlayıp, atları dehlediler.
Sit up straight, hang on with your legs.
Dik dur, bacaklarınla tutun.
And before Jim and I can make out what's going on, all the bulls and cows are in pastures with their legs straight up like pegs.
Jim ve ben ne olduğunu daha anlayamadan, çayırdaki bütün inekler ve öküzler birer birer yıkılmaya başladılar.
Even more so than your legs. Right up in there.
Bacaklarındakilerden bile önemlidirler.
Legs all stuck up with mayonnaise.
Bacaklarına mayonez bulaşmış!
I hope somebody's gonna be around tomorrow morning when he wakes up to tell him that he hasn't got anything between his legs any more.
Umarım yarın sabah gözünü açtığında yanında biri olur ve ona artık bacak arasında hiç bir şeyin kalmadığını söyler.
Legs on her right up to her bum.
Bacakları upuzun, poposuna kadar çıkıyor.
upsy 47
uppercut 41
upstate 42
upham 30
upper east siders 33
up you go 144
up next 81
up yours 130
upside down 57
up top 130
uppercut 41
upstate 42
upham 30
upper east siders 33
up you go 144
up next 81
up yours 130
upside down 57
up top 130
up to you 126
up against the wall 84
up and at' em 72
up call 187
up guy 119
up north 49
up the stairs 74
up we go 50
up now 50
up high 87
up against the wall 84
up and at' em 72
up call 187
up guy 119
up north 49
up the stairs 74
up we go 50
up now 50
up high 87