Light him up translate Turkish
120 parallel translation
So we just get out the house-warmer light him up, and out they run, just like ants.
Biz de alev makinesini çıkarıp onu yakardık, ve karıncalar gibi kaçarlardı.
This is a fireplug and I'm going to light him up.
Bu da ateşleyicisi. Onları yakacağım.
Goes in that room, they light him up, and that's the end of it... there's no eternal life for his soul, and the cruelty of the world?
Odaya girecek, cavlağı çekecek, hepsi bu kadar mı? Ruhu ölümsüz değil mi? Dünya zalim bir yer mi?
You light him up in his eyes.
Sayenizde gözleri parlıyor.
Light him up.
Ona elektrik ver.
- Light him up again.
- Tekrar ateşle.
THAT'S BECAUSE HE KNOWS I CAN LIGHT HIM UP LIKE A CHRISTMAS TREE.
Çünkü onu yılbaşı ağacı gibi parlatabileceğimi biliyor.
So, you light him up.
Sen de kibriti çakıverdin.
Why don't you just light him up a doobie?
İstersen, ona da yak bir tane.
We can light him up.
Onu yakabiliriz.
Do you have to light him up?
Onu niye gaza getirdin?
When we get back to town, I'm gonna find that guy in the camping store and light him up.
Kasabaya döndüğümüzde kamp reyonundaki o herifi bulup ve onu yakacağım.
- You want me to light him up?
- Onu yakmamı mı istiyorsun?
Light him up.
Yakın onu!
That's when you said to your officer, I quote, "light him up."
İşte o zaman memurunuza, "yak onu" dediniz.
Light him up.
Onu yakın.
Come on, light him up!
Hadi, vurun onu!
I want SAMs on that thing! Light him up!
O şeyin vurulmasını istiyorum!
Light him up!
Ateş et, ateş et!
- Light him up, Ray.
- Yak şunu, Ray!
Marky, light him up, man.
Marky, neşelendir şunu, adamım.
Light him up.
Şunu ikaz et.
Lance, don't light him up.
Hayır, Lance yapma.
Well, if he tries anything, just light him up again.
Bir şey yapmaya kalkışırsa, yine çarparım.
The search engines should light him up like a Christmas tree.
Arama motorlari yilbasi agaci gibi aydinlatmali.
[beeps] Okay, let's light him up.
Tamam, onları neşelendirelim.
Turn on the lamp, light him up.
Işığı aç.
Light him up.
- Hadi lazerle hedef alalım.
And, just as he was about ready to jump, skies open up, and there's this ray of light hit him like a spotlight.
Bir yukarıya bakmış ve tam atlayacağı sırada bulutlar dağılmış ve aniden bir güneş ışığı süzülmüş. Onu tıpkı bir projektör gibi aydınlatmış.
And I turned on the light and I woke him up, and I asked him to hold me.
Işığı açtığımda kocam uyandı. Ve ondan bana sarılmasını istedim.
Well, live and let live, I say, but when I pull up next to him at the light, your wife leans over and gives him the finger.
Peg, Olabildiğince açık ifade edebilmem için bana izin ver. Sana alışveriş için para bulmak uğruna başka bir işe daha başlamaktansa. Burnumu bir konserve acacağı ile yırtmayı tercih ederim.
If he is, we're gonna run enough electricity through him to light up Birmingham.
Hüküm giyerse, bedenine Birmingham'ı aydınlatacak kadar elektrik vereceğiz.
Then, they should join the parade and at a given signal from him they were to light up the cigarettes dramatically.
Bunun büyük ses getireceğini biliyordu. O anı yakalamak için bütün fotoğrafçıların geleceğini de biliyordu.
We used a Pro-Mist and tried to open up the aperture to give him a rim light.
Pro-Mist kullanarak objektifi daha çok açtık ve onun çevresinde ışık huzmesi oluşturduk.
If we had a light saber, I could- - slice up tubby here, and we could crawl inside him and stay warm for the night.
Eğer ışın kılıcımız olsaydı, ben bu şişkoyu yarardım, içine girer ve geceyi sıcak geçirirdik.
Then, they should join the parade and at a given signal from him they were to light up the cigarettes dramatically.
Sonra törene katılacaklardı. Bernays onlara işaret ettiğinde,... sigaralarını gösterişli bir şekilde yakacaklardı.
He walked up to my window and shined a light in my eyes, so I couldn't see him.
Cama yaklaştı ve fenerini gözüme tuttu. O yüzden onu göremedim.
- No. I'll stick a light bulb up his ass. Turn him into a beer sign.
Kıçına bir ampul sokup, onu ışıklı bir bira reklamına çevireceğim.
So you get him a nice, new, steam locomotive- - something that makes his face really light up.
Ona yeni bir buharlı lokomotif alın, yüzünü güldürecek bir şey olsun.
Because the one who's waiting, he knows that without him, she can't light up anymore.
- Evet, çünkü onu beklediğini bilir. O olduğunu anlar, onsuz mutlu olamayacağını.
He's holding the £ 50 note you gave him up to the light.
Senin verdiğin elliliği ışığa doğru tutuyor.
I thought I'd heard of Light Yagami somewhere, so I looked him up.
Light Yagami'yi önceden duyduğumu hatırlıyordum, onu araştırdım biraz.
{ \ alphaHFF } but if evidence incriminating him as Kira turns up in Amane's room... then... but if evidence incriminating him as Kira turns up in Amane's room... { \ alphaHFF } then... but if evidence incriminating him as Kira turns up in Amane's room... then...
Light'ın Kira olmadığına emin olmak bizim ilk önceliğimiz olmalı. Ama eğer Amena'nın Kira'yla bağlantısı olduğu kanıtlanırsa, şimdi bizim tutumumuz..
Your son Shawn looks real good in practice. I keep telling him he's gotta stay focused, keep working. He's really gonna light them up this year.
Oğlun Shawn antrenmanda çok iyi oynuyor.
But if you are him everything matches up.
Ancak Light-kun Kira olman her şeye uyuyor.
- You light up when you talk about him.
- Onunla ilgili konuşurken gözlerinin içi gülüyor.
I've seen him really light up since the accident, so thank you so much for doing this.
Bunun için çok teşekkürler.
- Look up to it. There's gonna be light on him.
O adamın üzerine ışık düşecek.
Officer Finn's patrol car was parked at an angle where his headlights wouldn't have picked up Johnson, which means that that light put him in silhouette.
Memur Johson, devriye aracını öyle bir yere çekmişti ki, bu açıdan ışıklar Johnson'ı seçebilmesine imkân vermezdi. Yani şu ışık, Johnson'ı bir karaltı haline getirmişti.
And then Aaron came along, and... Your face would light up when you talked about him, and you always talked about him. And I thought you were in love with him.
Ve sonra Aaron geldi, onun hakkında konuşurken gözlerin ışıldıyordu, ve hep ondan bahsediyordun.
To hook him up with russell crowe. Yeah, and he's always making light of my family For coming to this country on a boat.
Evet, ayrıca sürekli ailemin bu ülkeye bir tekne ile gelmesini küçümseyip duruyor.
upsy 47
uppercut 41
upstate 42
upham 30
upper east siders 33
up you go 144
up next 81
up yours 130
upside down 57
up top 130
uppercut 41
upstate 42
upham 30
upper east siders 33
up you go 144
up next 81
up yours 130
upside down 57
up top 130
up to you 126
up against the wall 84
up and at' em 72
up call 187
up guy 119
up north 49
up the stairs 74
up we go 50
up now 50
up high 87
up against the wall 84
up and at' em 72
up call 187
up guy 119
up north 49
up the stairs 74
up we go 50
up now 50
up high 87