English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Line it up

Line it up translate Turkish

571 parallel translation
Tell Harpootlian to line it up.
Harpootlian'a söyle, ayarlamaları yapsın.
Line it up!
Sıraya girin!
OK, you heard him, gentlemen. Line it up.
Onu duydunuz beyler, hizaya geçin.
Yeah, line it up here, Pete.
Ser bakalım Pete.
Line it up, Karen. Sort of casual clutter.
- Diz onları Karen.Tesadüfen dağılmış gibi.
Line it up!
Sıraya geçin.
Now, it's the time for us to make up our minds to choose the line, just like Hyeongbang did.
Artık Hyung Bang gibi bir taraf seçmemizin zamanı geldi.
Ironically, the one line of evidence that could make it stand up was the very element Hess left out : Magnetism.
İroniktir ki, teorisini ayakta tutacak olan tek kanıt parçası Hess'in hesaplarına dahil etmediği bir öğeydi :
To lead up to it ordinarily, the shortest distance between two points is a straight line.
Sonuca ulaşmak için aslında iki nokta arasındaki en kısa mesafe doğru çizgidir.
Whoever gets it must give up his life but he will join the long line of history's noble martyrs and will rid his country of a tyrant.
Bu parayı bulan kişi halkının özgürlüğü için hayatından vazgeçecek... ama soylu insanların arasında ebediyen hatırlanacak... ve tabi ülkesinde de unutulmayacak.
Well, I kind of liked the way she kept her chin up in there When I laid it on the line.
İşini halledene dek burada metanetini korumasını istiyorum.
- Tight line it is. - Keep his head up!
Başını yukarıda tutun!
I've seen it up on the line.
Hatta iken o bakışı gördüm.
That scaffold inside, I want to run cables to it. Then tap the main power line. I want to send enough current into that steel to burn it up.
- Yapı iskelesine kablo bağlanıp çeliği eritene kadar elektrik verilmesini istiyorum.
When you put your life on the line, it's just to see if your number will come up.
Hayatını tehlikeye atınca önemli olan sıranın geleceğini bilmek.
It might as Well have gotten the old man, too, because he took himself right out of the line-up.
... babam da ölebilirdi çünkü kendini hayattan soyutladı. Her şeyi bıraktı.
It proved they could win without their starting line-up.
Başlama sırasına girmeden de kazanabileceklerini kanıtladı bu.
Get the slack outta that line. Tighten up on it.
İpi gevşetmeyin.
Dress it up there. Get in line!
Girin hizaya!
Now line it right up with this.
Tam buraya nişan alın.
Helium to inflate it and line, to run it up for collection.
Onu şişirmek için helyum ve geri toplamak için kullanılacak ip.
It's too bad this thing doesn't have the gumption... to get up to the starting line this morning.
Bu şeyin bu sabah başlangıç çizgisine... gelmeye cesareti olmaması çok kötü.
I don't want any more to do with it - not with jealousy, competition... the sound of bugles when we're all meant to line up for battle.
Daha fazla uğraşmak istemiyorum kıskançlıktı rekabetti ; savaşma öncesi sıraya dizilip borazan sesini bekler gibi. Borazan çaldığında ise sessizce eve gitmek isterim.
When fighting men return from the front line, they like to live it up.
Askerler cepheden döndüklerinde günlerini gün etmek isterler.
Give us a line, and we'll pick it up.
Sen bize bir mısra oku, biz çalalım.
Thinks it'll beef up the lunch trade. I don't see anybody waiting in line.
Evet, sırada bekleyen hiç kimseyi görmüyorum.
It was a pretty queer experience to start making yet another movie... and end up making yet another... with a story line rotten with coincidence.
Yaşadıklarımız, bir filme başlamaya yetecek ve hikaye yapısının tesadüfen bozulmasıyla... tamamen başka bir filme dönüşecek kadar... acayip bir tecrübeydi.
Everybody get in line, gotta quick it up a bit.
Herkes sıraya geçsin, biraz çabuk olalım.
It starts in the basement and it goes up the main tunnel then plugs into the oxygen line in the ceiling that goes to O.R. 8.
Bodrumda başlıyor ve ana tünele gidiyor. Sonrada sekizinci ameliyathaneye giden tavandaki oksijen hattını tıkıyor.
It's really a... ... royal screw-up all down the line.
Bu gerçekten tam bir felaket.
But it looks like this species is tearing up plastic cups possibly to line their hives.
Ama bu tür plastik fincanları parçalıyor gibi görünüyor... muhtemelen kovanlarını yapmak için.
Wanna finish cleaning'up that LTD? Move it up to the front line.
Şu LTD'yi temizlemeyi bitirip, ön sıraya alsana.
It was here that in 1535 John Harvard raised his eyes to heaven and announced... Line up, the can is fixed.
1636'da işte burada John Harvard gözlerini gökyüzüne kaldırmış ve şöyle demiştir...
As you'd expect, it's a much more defensive line-up.
Tahmin ettiğiniz gibi, daha çok savunma takımı.
You got to be able to take over a line with insides, take it over with throw-ups, top-to-bottoms, you got to do everything.
Sen buraları ele geçirebilirsin, throw-up'larla, en üstlerle en aşağılarla, herşeyi yapabilirsin.
Because when it comes to paying up, I've got a great line of credit.
Çünkü iş ödemeye gelince kredimin sınırı yoktur.
Going up each day in a hurtling piece of machinery... putting their hides out on the line... hanging it out over the edge... pushing back the outside of that envelope and hauling it back.
Her Allahın günü hızla fırlayan bir makine yığınıyla yukarı tırmanmak... ölmeyi göze almak... uçağı son noktaya kadar zorlamak... sınırları zorlamak ve sonra geri dönmek.
Yes if he we keep on this line we should come up to it,
Evet, eğer bu yoldan gidersek ona doğru gideriz.
A scientific expert would pronounce at once that it was drawn up on a suburban line.
Bir bilim adamı bunun banliyö hattında hazırlandığını hemen söylebilirdi.
It's scary, and it pushes you right up to the head of the line.
Bu çok korkunç, ve bu seni hayatının sonuna kadar kovalıyor.
Yes if he we keep on this line we should come up to it.
Evet, eğer bu yoldan gidersek ona doğru gideriz.
It's like you walk into McDonald's, and they just line the cows up... and they bump'em all off for you and you never have to see it happening.
Aynı senin McDonalds'a girdiğinde, onların inekleri sıraya dizip hepsini senin için boğazlamaları ve senin bu olurken görmek zorunda olmaman gibi.
We're gonna get on the astronomy line... before it closes up.
Bitmeden astronomi dersini alacağız.
You're gonna see me in a police line-up and say it wasn't me.
Karakolda ikimizi yüzleştirecekler. "O değildi" diyeceksin.
But it is as I say. The blacks line up.
Neyse, zaten her renk üzerimde kötü duruyor.
Hey, man, believe it or not, you made the starting line-up.
Hey, inanır mısın, kadroya girdin.
- Now it's your turn. You can line it up.
Haydi saydır şuna.
It's a spectacular line-up with Mighty Morris taking an early lead.
"Mighty Morris'in hemen öne geçmesiyle" "Muhteşem bir diziliş"
Now, when you step up to the Minnifield line, it's a whole different matter.
Minnifield olmaya karar verdiğinde, bütün standartlar değişir.
" We've already tooled up for it on the assembly line.
" Biz montaj hattında gerekli bilgileri topladık.
And whenever you do that, you end up with a problem of having a film at times that is way too long and a film that doesn't have a really strong narrative line in it that you can keep the audience hooked in.
Ve öyle yaptığınızda, bazen, bitmek bilmeyen bir filme sahip olma problemiyle karşılaşırsınız. Ve filmin izleyiciyi kavrayacak çok güçlü bir hikaye çizgisi olmaz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]