English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Listen to that

Listen to that translate Turkish

4,857 parallel translation
You, Mr. High-and-Mighty-Harvard, you listen to that idiot?
Seni mağrur Harvard'lı. Bu kuş beyinliyi mi dinliyorsun?
Listen to that.
- Dinleyin.
Listen to that sound.. you will see the visual and hear the truth!
Sesi dinle.. sen gerçeği orada duyacaksın ve göreceksin!
My wife having to listen to that.
Karım dinliyordu.
I'll take care of medical and you listen to that radio.
Sağlığa ben bakarım, sen de telsize bak.
I can't listen to that Joan Crawford bitch about Bette Davis any longer.
Joan Crawford'un Bette Davis hakkında yakınmasını dinleyecek halim yok.
Oh, listen to that.
Şunu bir dinleyin.
You should listen to that half of your mind.
- Aklındaki sesi dinlemelisin.
Listen to that mouth.
Konuşmaya bak.
Oh, god, listen to that.
Tanrım, bu dinle.
- Yeah. You listen to that?
Onları dinliyor musun?
Listen, I-I meant to apologise for... - that night we were meant to...
Bak, o buluşacağımız gece için özür dilemek...
Listen, uh I understand why you felt you had to file that report.
Dinle... O raporu neden kayda geçirmek zorunda hissettiğini anlıyorum.
I mean, if he would just listen to me, we could totally fucking crush it, but his head is so far up his own ass that he can't hear what anyone else is saying.
Yani, eğer o beni dinleseydi tamamen paramparça ederdik. Ama onun kafası, kıçından çıkmaz. Başkasının ne söylediğini tınlamaz.
I tried to tell him that we would get justice, but he wouldn't listen to me.
Hakkımız olanı alacağımızı ona anlatmaya çalıştım ama beni dinlemedi.
Call anyone that's gonna listen to you.
Seni dinleyecek herkesi ara.
Hey, uh, Marge, uh, listen, there's something difficult that I've been trying to figure out how to tell you, and, um... it's about, uh, Santa's Little Helper.
Selam, Marge sana nasıl söyleyeceğimi çok düşündüğüm bir şey var... Noel Baba'nın Küçük Yardımcısı ile ilgili.
- That you have to listen to me.
- benim sözümden çıkmamamalısın.
That's it, don't listen to someone who maybe knows something.
İşte hep böyle, belki birileri bir şey biliyordur ama siz dinlemeyin.
You wear what you imagine is your guileless face and you tell me that where central Europe is concerned, it is better to listen to what Berlin is saying than Vienna.
Samimi olduğunu düşündüğünüz ifadeyi takınıyorsunuz ve Orta Avrupa'nın nerede endişelendiğini söylüyorsunuz Viyana'dan çok Berlin'in ne dediğini dinlemek daha iyi.
Well, maybe today, that somebody can be you. - Like she'll listen to me.
Belki bugün o birisi sen olursun.
Now listen, you and I both know that Prasad is a lying so-and-so but he's saying no to Cole being the Caddy.
Dinle şimdi, ikimiz de Prasad'ın yalan söylediğini biliyoruz ama Cole'un Caddy olmadığını söylüyor.
Listen, all I'm saying is that it would be really shitty if you were using this poor guy to prove something to us.
Tek söylediğim eğer bize bir şeyleri kanıtlamak için bu zavallı çocuğu kullanıyorsan bunun gerçekten kötü sonuçlanacağı.
Listen, if you're gonna spend the rest of your life standing at the bar wishing you could speak to Debbie Thomas, that's fine by me.
Bak, eğer ömrünün geri kalanını barda sap gibi dikilip Debbi Thomas ile konuşmanın hayali ile yaşayacaksan sen bilirsin ben kadın bir mıknatısı olacağım.
If you know, listen, there's some protocol that I'm supposed to follow...
Uymam gereken kurallar varsa eğer- -
I know to the FBI it's not exactly orthodox. But these men had answers that no one else had, and I... I owe it to Casey... to listen.
FBI'ın sıradan olmadığını biliyorum ama bu adamlar kimsenin cevap veremediği şeylere cevap verdi ve en azından onları dinlemeyi Casey'e borçluyum.
Listen, we're gonna need you to pretend there's some engine trouble and announce that a second bus is coming behind you to take over. You ever have engine trouble before?
Senden motorun arıza yaptığını duyurmanı ve diğer otobüs gelene kadar yolcuların beklemeleri gerektiğini söylemeni istiyoruz.
I do not particularly about that older people listen to him.
Özellikle büyüklerin onu dinlemesi umrumda değil.
That's great. Listen, if you tell anyone what you just saw... there's going to be some problems for you.
Az önce gördüklerini birine söylersen, başına işler açmış olursun.
Listen, Mrs. Murray, your husband told me about a piece of evidence that I have to follow up on.
Dinleyin Bayan Murray, görmem gereken bir kanıttan bahsetti.
Okay, listen, your records say that you regularly send a town car to pick Mrs. Grady up from her home?
Tamam, dinleyin, kayıtlarınızda sizin Bayan Grady'i almak için düzenli olarak araba gönderdiğiniz yazıyor.
The only person that Brunson will listen to besides me is his wife, Olivia.
Brunson'ın benim haricimde dinleyeceği tek kişi eşi Olivia.
The message thingies on your phone, that's all me in case you deleted them and didn't listen to them.
Telefonundaki o mesajlar, hepsi bendendi. Sildiysen ve dinlemediysen söyleyeyim.
All I know is that right now I want to rip your clothes off right here in the middle of this hall and throw you in one of these classrooms and kiss every square inch of your body while a bunch of people that drive minivans listen, wishing they were us.
Tek bildiğim şu an bu koridorun ortasında, şuracıkta kıyafetlerini yırtıp atmak ve şu sınıflardan birine atıp minivan kullanan bir grup insan bizi dinleyip yerimizde olmayı dilerken vücudunun her yerini öpmek istediğim.
Listen, I will live a life of flavorless food if that's what it takes to be married to you, but couldn't you give me a different test?
Bak, seninle evlenmem için bu gerekiyorsa senin için tatsız yemeklerin olduğu bir hayatta yaşarım. Ama başka bir test yapamaz mıydın?
Listen, I'm just here to tell you that... the habanero sauce last night at dinner was almost as good as La Rica's.
Hayır, ben buraya şey demek için geldim dün akşam yemeğindeki habanero sosu neredeyse La Rica'nınki kadar iyiydi.
Listen, I know that I said I didn't want to know who it was - and I didn't - but being in here, it just has a way of making you obsess... and feel a little crazy-jealous.
Dinle kim olduğunu öğrenmek istemediğimi söylediğimi biliyorum, ama burada olmak seni bir şekilde saplantılı ve deli bir hale getiriyor Kıskanç.
Listen, we just need to assure you that Jackie will be fully prepped and in good shape for the mediation.
Dinle, biz sadece Jackie'nin arabuluculuk için tamamen hazır olduğunu bilmenizi istiyoruz.
I know that you listen to Jamestown Revival on repeat to fall asleep, that you bite your bottom lip when you're nervous.
Uyuyana kadar tekrar tekrar Jamestown Revival dinlediğini biliyorum. Gerildiğin zaman üst dudağını ısırdığını biliyorum.
Listen, now that I got you your hot story, I get to do my report on Garbage Island, right?
Dinle, o heyecan verici hikâyeni aldığına göre ben de Çöp Adası haberimi yapma hakkı kazandım, değil mi?
Everyone, I know that you're frightened and confused, but I need you to listen.
Millet, korktuğunuzu ve kafanızın karıştığını biliyorum. Ama beni dinlemeniz gerek.
That's a monster. A man like Walter Gillis isn't going to listen to a guy like you offering to save him with sunshine and rainbows.
Walter Gillis gibi bir adam senin o pembe tablonu dinlemeyecektir bile.
Um, so, listen, going back to the Emergency Room, that first visit, that was for a broken nose, is that right?
Acile dönecek olursak ilk gidişiniz yani, burnunuz kırıldığı için, değil mi? Tüh!
Why listen to music from a record player that isn't even hi-fi?
Yüksek duyarlılığı olmayan bir plak çalardan gelen müziği neden dinliyorsunuz?
Oh, listen to that passion. Now I'll just bet that there is a dream project in there somewhere.
Bahse varım oralarda bir yerde hayalini kurduğun bir proje vardır.
Listen, I'm sure the baby will be great, but I would like for you and I to be great, and that means we gotta put a little more effort into our communication. Mm-hmm.
Eminim, bebek gayet iyidir, ama ikimizin arasının iyi olması için iletişimimize biraz daha zaman harcamamız lazım.
Listen, I am not going to stand by and watch you acting the twat so much that you're actually becoming a twat.
Dinle, gerçekten bir dangalak olacak kadar dangalakça davranışlarını izleyip beklemeyeceğim.
Look, I just came to say that I'm sorry you don't care to understand who I am or listen to anything that I have to say.
Bakın, ben buraya şunu söylemeye geldim : Kim olduğumu anlamak ya da söyleyeceklerimi dinlemek istemediğiniz için üzgünüm.
Listen, man, I'm going to be here all day tomorrow and the day after that, all day.
- Dinle, dostum. Yarın tüm gün burada olacağım. - ve sonraki gün, sonraki gün
Listen, Morty, I hate to break it to you, but what people call "love"... is just a chemical reaction that compels animals to breed.
Bak, Morty, hevesini kırmak istemem ama insanların "aşk" dediği şey, insanları çiftleşmeye zorlayan bir kimyasal reaksiyon.
Listen, I don't want you by yourself if that freak Collins is coming to your house.
Dinle, ucube Collins sizin eve geliyorken, seni orda tek başına bırakamam.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]