English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Listen to him

Listen to him translate Turkish

3,190 parallel translation
Don't listen to him.
Ona kulak asma.
Dr. Ling was right. I didn't wanna listen to him at first, but I see what he means now.
İlk önce onu dinlemek istemedim, ama şimdi ne demek istediğini görüyorum.
Do not listen to him.
Onu dinleme.
Listen to him.
Onu dinle bir.
Is a pulp marriage when kid, anyway my little sister listen to him all the time.
Bu onun hamurunda var, küçüklüğünden beri hep onu dinledi.
- Don't listen to him. You look at me.
Bana bak.
Don't listen to him.
Dinlemeyin onu.
So if somehow that was your husband, maybe you'd should listen to him, turn around, go home.
Eğer bir şekilde o senin kocadıysa belki onu dinleyip eve dönmelisin.
Don't listen to him.
Dinleme onu.
Don't listen to him, Spider-man.
Onu dinleme, Örümcek Adam!
Harry, don't listen to him.
Harry, onu dinleme.
We listen to him.
Onu dinleyecek ve izleyeceğiz.
Winston, just ask questions, pay attention to her, listen to her, don't listen to him.
Winston, sen ona soru sor ona dikkatini ver, onu dinle yeter. Bunu dinleme.
- Don't listen to him.
- Onu dinleme.
Are you just going to stand there and listen to him talk about your woman that way?
Orada durup, onun senin kadının hakkında konuşmasına izin mi vereceksin?
Daniel, you don't have to listen to him.
Daniel, onu dinlemek zorunda değilsin.
Don't listen to him, son.
Ona kulak asma, evlat.
So, if somehow, that was your husband, maybe you should listen to him.
Eğer bir şekilde o senin kocadıysa belki onu dinleyip eve dönmelisin.
♪ So listen to him, check it out ♪
Bu yüzden onu dinleyin, kulak verin
Oh, please, she's not gonna listen to him.
Oh, lütfen, Kate onu dinlemeyecektir.
He says that you listen to him.
Onu dinlediğini söyledi.
whatever you do, don't listen to him.
Ne yaparsan yap, onu dinleme.
Don't listen to him.
Onu dinleme.
Gary's got a set routine, specific food, and needs someone to listen to him talk about cars. I told'em.
Gary'nin her gün yaptığı şeyler vardır, özel bir yemeği ve onun arabalar hakkında konuşmasını dinleyecek birine ihtiyacı var.
I don't have it in me to listen to him stammer and lie through an explanation.
Onun yalanlarına ve boş sözlerine ayıracak gücüm yok.
- Don't listen to him.
Onu dinleme sen, Carl.
Don't listen to him, okay?
Dinlemeyin şunu.
You listen to him in the car? It was a long drive.
Onu arabada mı dinledin
Don't listen to him.
Sen onu dinleme.
You know, you should listen to him.
Onu dinlemen gerektiğini biliyorsun.
- Just listen to him.
- Sadece onu dinle.
Why bring a doctor here if you're not gonna listen to him?
Eğer dinlemeyeceksen neden buraya bir doktor getirdin?
You can't listen to him, Addison.
- Dinleme onu Addison, zaten o yaptı bunu.
Listen to me, if you see that old man, don't you go near him.
Dinle beni, eğer bu yaşlı adamı görürseniz yakınına bile gitmeyin O'nun.
You're going to tell me you've never heard of him but listen to me anyway.
Şimdi bana onu tanımadığını söyleyeceksin, bunu biliyorum. Ama sen yine de dinle.
Okay, listen... I talked to him...
Pekala, dinle. O'nunla konuştum.
Well, if we can find him, maybe he'll listen to reason.
Eğer onu bulabilirsek belki de lafımızı dinler.
Listen, I'm sorry, but I wouldn't be here if it weren't extremely urgent that I bring him to Lacey's house right now.
Dinle, bunun için üzgünüm ama çok acil olmasa buraya gelip de onu Lacey'nin evine götürmek için gelmezdim.
Okay, listen, I knew that the only way you would believe Steven was a bad dude was to literally walk in on him in the worst possible scenario... having sex with your roommate on your birthday cake.
Tamam, dinle. Steven'ın kötü biri olduğuna inanman için tek yolun mümkün olan en kötü senaryoyu gerçekleştirmek olduğunu biliyordum. Yani, ev arkadaşınla doğum günü pastan üzerinde seks yapması gibi yani.
- You got to listen to him.
- Onu dinlemelisin.
- Listen, tell her to dump him.
- Onu terketmesini söyle.
Listen to me... your mother already knows, but I'm hoping it is you who picks him up at the airport.
Dinle beni... annen zaten biliyor, ama onu havaalanından alacak olanın sen olacağını umuyorum.
I didn't want him to be my first, but he didn't listen, he wouldn't stop. And the crap just keeps flying!
Gel de palavralara inan!
No, I don't need a book. Listen, I need to help him, right now, and you seem to be the only one that can help me.
- Kitap değil ona yardım etmeliyim
Listen, Mr Grey has given Mr Branson something to make him appear drunk.
Dinleyin, Bay Grey kayınbiraderime sarhoş gibi görünmesi için bir şey içirdi.
And I am so sick to death of asking him to listen to me.
Artık beni dinlesin diye ricada bulunmaktan bıktım.
I tried to talk him out of it, but he wouldn't listen to me.
Vazgeçirmeye çalıştım ama beni dinlemedi.
In order for him to do that, he'd have to spend time with them, listen to their troubles.
Bunu yapabilmesi için onlarla vakit geçirip dertlerini dinlemeli.
You know, I always tell him he should exfoliate, and he just won't listen to me.
Biliyor musun, ona her zaman ölü hücrelerinden kurtulmasını söylüyorum ama beni dinlemiyor.
He's trying to find shoes to match his purse. Listen, Phil, thank you so much for letting him tag along.
Onun da bizimle gelmesine izin verdiğin için sağ ol.
Listen, Dan, the congressman expects your boss to endorse him for governor.
Dinle Dan, meclis üyesi, patronunun onu vali olarak desteklemesini bekliyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]