English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Look at that smile

Look at that smile translate Turkish

80 parallel translation
Look at that smile.
Şu gülüşe bakın.
Look at those eyes, look at that smile.
Şu yüze, şu gözlere, şu gülüşe bak.
Take a look at that smile. You dig them pearly whites?
İnci beyazlarımı görüyor musun?
Look at that smile.
Şu gülümsemeye bak.
- Look at that smile on your face.
- Yüzünüzdeki tebessüme bakın.
Look at that smile. Look at that.
Şu gülüşe bak, şuna bakın.
She shit herself, and look at that smile.
Üstüne sıçtı ama nasılda gülüyor değil mi?
Hey, look at that smile ;
Hey, şu gülüşe bak. benden hoşlandı.
And look at that smile.
Şu gülümsemeye bakın!
Look at that smile like he grew up in a blue jeans ad.
Şu gülüşe bakın, kot reklamından fırlamış gibi.
Look at that smile. Oh, it's her. But anyone who really went over Niagara Falls... wouldn't be smiling like that.
Ama Niagara Şelalesine gerçekten giden biri böyle gülemezdi.
And look at that smile now.
Şu tebessüme bak.
Look at that smile.
Şu gülümsemeye bir bakın.
Look at that smile!
Şu gülüşe bir bak!
Look at that smile, girl.
Bak şu gülüşüne.
Look at that smile!
Şu gülümsemeye bak!
Hi, look at that smile.
- Merhaba, şu gülüşe bak!
Oh, look at that smile.
- Şu gülümsemeye bak.
Look at that smile.
Şu gülüşe bir bakın.
Look at that smile on her face.
Yüzündeki gülümsemeye bak.
See, look at that smile on your face.
Yüzündeki şu gülümsemeye bak.
Aw, look at that smile, Lois. Reminds of that guy who was way too happy he didn't get killed on 9 / 11.
Şu gülüşüne bak Lois. 11 Eylül'de ölmedi diye sevinen adam geldi aklıma.
- Look at that smile.
- O gülümsemeye bak.
Look at that smile.
Şu gülümsemeye bakın.
But look at that smile.
Çok tatlı. Ama gülüşüne baksana.
You just smile pretty enough at that bank manager and he won't look at your statement.
Banka müdürüne güzel bir gülücük gönder yeter, bilançona bakmaz bile.
But he'd look at me and he'd smile that soft Italian smile and he'd hold me with those soft Italian hands.
Ama bana baktı ve o yumuşak İtalyan gülümsemesini gösterdi, o yumuşak İtalyan elleri ile beni okşadı.
Look at that sweet smile.
Şu tatlı gülümsemeye bakın.
Look at the smile on that asshole.
Şu pisliğin sırıtışına bak.
Hey, great title. "The way you look at me.. with that smile on your face".
O çok güzel bir şarkı. "Bana o gülümseyişinle baktığın zaman".
Please don't look at me like that.. With your meaningless smile..
# Yalvarırım bana öyle bakma # # o anlamsız gülümsemenle. #
And that smile. You look at her and you can't even see anyone else.
Eğer birlikte çıkıyor olsaydık bu beni mutlu ederdi.
Look at that big goofy smile
Şu şapşal gülümsemeye bak.
Just look at that lovely smile!
Şu sevimli gülümsemeye bakın!
LOOK AT THAT SMUG SMILE ON HIS FACE.
Yüzündeki kibirli gülümsemeye bak.
Look at that love-me smile.
Şu "beni sevin" gülüşüne bak.
But we had one look at you, that beautiful face of yours... that beautiful smile, and we knew.
Ama sana, senin güzel yüzüne güzel gülümsemene bir kere baktığımızda, anladık.
Look at that beautiful smile.
Şu gülüşün güzelliğine bak.
Look at that - That's a good smile...
Güzel bir gülümseme.
Can you imagine having a child that won't look at you or smile? A child that starts to cry every time you try touch her?
Öyle bir çocuk hayal edin ki size bakmayacak, gülümsemeyecek, ona her dokunduğunuzda ağlayacak?
Now I can look at that picture... and smile.
Artık o resme bakabiliyorum ve gülümsüyorum.
Look at that bone structure and gorgeous smile.
Şu kemik yapısına ve muhteşem gülüşe bak!
Look at those shifty eyes, that devious half smile, those kazoo-kissed lips.
Şu sinsi gözlere bir bak, bu çarpık gülümseme, düdük üflediği apaçık belli olan dudaklar.
Look at the smile on that face.
Yüzündeki gülümsemeye bir baksana.
I walk in that dining room and people stop talking... or... or they look at me sideways and smile.
Yemek salonuna girdiğimde konuşmayı kesiyor ya da yan gözle bana bakıp sırıtıyorlar.
If I had to smile at that sanctimonious look on your mother's face any longer, I would have...
Annenin yüzündeki o mutaassıp bakışa daha fazla katlanacaksam, ben...
Look at that pretty smile.
Şu tatlı gülüşe bak.
He would know just by looking at you he says that it's obvious when someone lies there are three types of liars the ones that can't look you in the eye the politicians who smile at you while they say the biggest lies.
Sana bakarak anlar.. ... birinin yalan söylemesini hemen anlarım der... 3 tür yalancı varmış... gözüne bakamayanlar... politikacılar... büyük yalan söylerken sana gülenler.
Look at that. A smile without even any tickling?
Birisi gıdıklanmadan mı güldü?
Every time I look at you, I see that perfect, healthy baby attached to your hip, and he smiles, and you smile, and all of that joy makes me want to scream and claw your eyes out
Ne zaman sana baksam kıçından ayırmadığı mükemmel, sağlıklı bebeğiyle birlikte gülen neşeli birini görüyorum.
Look at that winning smile, those trusting eyes.
Şu galibiyet tebessümüne bakın, o inançlı gözlere.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]