English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Look at her

Look at her translate Turkish

6,949 parallel translation
He got a look at her records.
Kayıtlarına bakmış.
Guys, look at her mirror.
Çocuklar, aynasına bakın.
Look at her.
Ona bakın.
Look at her. It's like a demolition derby going on in there.
Çarpışan arabalar gibi.
Look at her now.
- Off şuna bakın.
Look at her shoes.
Ayakkabılarına bakın.
You don't deserve to look at her.
Ona bakmayı hak etmiyorsun.
You couldn't look at her.
Ona bakamadın.
Look at her!
Suna bakin!
Did you look at her condition?
Hâlini gördünüz mü?
You do not speak or even look at her unless I specifically ask you.
Özellikle istemediğim sürece onunla konuşmayacak hatta bakmayacaksın bile.
Look at her.
Hâline baksanıza.
Look at her.
Ona bir bakın.
I might ask Stapeley to have a look at her.
Stapeley'den gelip bir bakmasını isteyebilirim.
Look at her, holding court like some newly engaged Kardashian.
- Şuna bak yeni nişanlanmış Kardashian gibi tüm avluyu çevresine topladı.
Look at her!
Ona bir bak.
I can't even stand to look at her and now she's in my pajamas, drooling on my pillow.
Yüzüne bakmaya dayanamıyorum gelmiş pijamalarımı giyip yastığıma salya akıtıyor.
I couldn't look at her face, so I pushed her in and covered her up and I didn't tell anybody about what I did or what I thought you did.
Yüzüne bakamadım. O yüzden yuvarlayıp üzerini kapattım. Yaptığımı kimseye anlatmadım.
Wait, wait, wait, this is my favorite part, it's my favorite part, look at her face, look at her face, look at her face...
İşte bu en sevdiğim kısım, en sevdiğim kısım bu. Yüzüne bak, yüzüne bak, yüzüne bak.
A little, look at her.
- Biraz yani, ona bir baksana.
Look at her, remember her.
Ona bak ve hatırla.
Hmm. Take a look at her picture.
- Resmine bir baksana.
You even look at her again, I will break your neck.
Ona bir daha baktığını görürsen, boynunu kırarım.
Now I'll think about you every time I look at the night sky.
Şimdi gökyüzüne her baktığımda sen aklıma geleceksin.
You go and look at them, of course, and you're very familiar with every individual work, but you never actually see them together - and that is the magic of any exhibition - that if it works, there's a magic that all of a sudden happens
Gidip bakarsınız, elbette. Tek tek her birine iyice aşina olursunuz. Ancak tümünü bir arada görme imkanınız olmaz.
Because sometimes, we tend to look at them and think because they're 500 years old, we know everything there is to know about them.
Genelde tam aksini düşünürüz. 500 yıllık bir resim hakkında bilinebilecek her şeyin bilindiğini varsayarız.
Look on the floor, look in the hazardous waste bins, look everywhere.
Yere, tıbbi atık kutusuna, her yere bakın.
I might get thousands of likes and retweets and favorites, but it's entirely possible that no one will ever look at me the way Terrance was looking at her.
Binlerce favori, beğeni ve retweet alabilirim.. .. ama Terrance'in ona baktığı gibi.. .. bana bakan birini asla bulamam.
You will do anything to protect me, but look at it from my position.
Beni korumak için her şeyi yapacaksın ama buna bir de benim açımdan bak.
The thing on the bed, whatever it is... .. look at it.
Yatağın üzerindeki şey her neyse, bir bak ona.
I mean, look at the rack on her.
Yani balkonuna bir baksana.
I go back over what I have just written. I look at the words and think they make sense. And with each passing day I am less and less certain.
Bu yazdığım satırlara bakıp, onları tekrar tekrar okuyorum ve mantıklı düşünmemi sağlıyorlar ama her geçen gün daha az düşünür oluyorum.
- I mean, we look up at the same sky every night and take it for granted.
Her akşam aynı gökyüzüne bakıyoruz ve sorgusuz sualsiz kabul ediyoruz.
Look at the angle her foot is.
Ayağının açısına bak.
Yeah, let's look at where that got her.
Evet bakalım başına ne işler açmış.
Look at her,
Şuna bak şapşal gibi sırıtıyor. - Söylemiştim.
Niklaus, look at her.
Ona bir bak Niklaus. Neler olduğundan haberi bile yok.
That's what you should look at if you want to find the person who framed her for this.
Eğer ona komplo kuran kişiyi bulmak istiyorsan buna bakmalısın.
Every time I look at it, I am reminded that I didn't trust you and I feel so angry with myself, I want to be rid of it.
Tabloya her baktığımda, sana güvenmediğim aklıma geliyor ve kendime kızıyorum, bu yüzden ondan kurtulmak istedim.
Now, this, unlike a normal mustang, has a giant tachometer, a giant shift light because everything's happening so fast you can't even look at the numbers on the tach.
Artık bu normal bir Mustang'in aksine kocaman bir devir saati var. Kocaman bir vites değiştirme lambası var çünkü her şey çok hızlı gerçekleşiyor. Devir saatindeki rakamlara bakacak fırsatınız olmuyor.
Look at her wrist!
Bileğine bak!
And every time I look at it, I'll remember the hero who died to save it.
Ve ona her baktığımda da onu kurtarmak için ölen kahramanı hatırlayacağım.
I need to take a look at'em.
Her yerini kontrol etmem gerekiyor.
But then I look at them, and... I realize... it all happened the way it was supposed to happen.
Onlara bakıyorum ve her şeyin olması gerektiği gibi gerçekleştiğini anlıyorum.
Remember me every time you God damn look at it.
Her baktığında beni hatırla.
We're sending Carter texts from burner phones to make it look like they're coming from her mom.
Kullan-at telefonlardan annesiden geliyormuş gibi göstermek için Carter'a mesaj gönderiyoruz.
She was at the school when we called Mason to look for her, but now we're not hearing back from either of them.
Mason'ı ona bakması için aradığımızda okuldaydı ama şimdi ikisinden de haber alamıyoruz.
When people look at me, all they see is someone who will always be broken up inside.
İnsanlar bana baktıkları zaman, içi her zaman yaralı olacak birini görüyorlar.
First, look at the ligature on her wrists.
Bileğindeki ize bakın.
Look at her.
Bir bakın.
Look, whatever it is You-you think you know, You actually don't know anything at all.
Bak, bildiğini sandığın şey her neyse aslında hiçbir şey bilmiyorsun.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]