Looking boy translate Turkish
678 parallel translation
A very good-looking boy, that, my dear.
Ne kadar yakışıklı bir çocuk, Tanrım.
Nice-looking boy, isn't he?
Yakışıklı oğlan, değil mi?
You know, Steve, you're a very nice-looking boy.
Steve, çok yakışıklı birisin.
Good-looking boy.
Yakışıklı çocuktu.
He's a good-looking boy, isn't he?
Yakışıklı çocuk, değil mi?
You're a good-looking boy, you have big broad shoulders.
Yakışıklı çocuksun. Geniş omuzların var.
Look what he's done to himself, such a good-looking boy.
- Ne güzel uydu! - Dolgusu eksik işte.
He's about 30, well built, a good-looking boy with a temper.
30 yaşlarında, iri yapılı, yakışıklı, biraz da sinirli.
- You're a nice looking boy.
- Hoş çocuksun.
The good looking boy.
Yakışıklı çocuk.
A good-looking boy like you is always wanted.
Senin gibi yakışıklı bir delikanlı hep aranır.
He's a fine-looking boy.
- Evet. yakışıklı bir genç.
Nice looking boy, clean-cut.
Yakışıklı çocuk, eli yüzü düzgün.
He's a fine-looking boy.
Çok güzel bir çocuk.
Fine looking boy.
Yakışıklı çocuk.
A good-looking boy.
Yakışıklı bir çocuk.
- Fine looking boy.
- İyi görünümlüymüş.
And I'm the boy you're looking for.
- Aradığın kişi benim
Good-looking bride you've got, boy.
Karın pek güzel evlat.
The minute I saw you without your beard I knew here was a little boy who needed a lot of looking after.
Seni sakalsız gördüğüm o an üzerine düşülmesi gereken küçük bir çocuk olduğunu anlamıştım.
She's got two cats - one Manx, one ordinary - three rabbits in a hutch in the kitchen - they belong to her little boy by rights - and one of those dark-looking dogs with hair over its eyes.
İki kedisi var, biri mankedisi, diğeri sıradan mutfakta kafeste üç tavşan. Onlar küçük oğlunun. Bir de şu tüyleri gözlerine dökülen siyah köpeklerden.
Looking sharp, boy. Looking sharp.
- Çakı gibisin, evlât!
That boy was not looking to impose himself in the world.
Bu çocuk kendini dünyaya kabul ettiriyor gibi görünmüyordu.
Is it her looking like that boy that bothers you?
Ondan neden hoşlanmadın? O çocuğa benzediği için mi?
If you are looking for your baby boy, please come to the customer service office.
Bu bebeği arıyorsanız, lütfen müşteri hizmetlerine gelin.
There might be another little old lady looking for pictures of her boy.
Oğlunun resimlerini arayan başka bir anne olabilir.
There's a boy up forward looking for you, sir.
Yukarıda sizi arayan bir çocuk var.
Ever since she died, I've been looking after your boy in my house.
O öldüğünden beri, oğlunla ben ilgileniyordum.
I'm looking for a boy.
Ben bir çocuk arıyorum.
Give me one good reason why we should spend our last two hours in Florida looking at the sisters of Freckle-Faced Haynes, the dog-face boy.
Bana iyi bir neden göster... neden Florida'daki son iki saatimizi benekli surat, köpek suratlı Heynes'in kız kardeşleri ile geçirelim ki?
The boy they're looking for.
Aradıkları çocuk.
She worshipped the boy, lavishing all her love on him, looking forward to the one day a week when her neighbor entrusted the child to her devoted care.
Çocuğa tapıyordu, bütün aşkını ona veriyor, ve haftada bir gün komşusunun çocuğunu onun adanmış ilgisine emanet etmesini dört gözle bekliyordu.
Boy, have I been looking...
Seni arıyordum...
The boy is not that bad-looking.
Oğlan o kadar da kötü görünmüyor.
There must be a ton of it. I'm sure gonna be looking forward to seeing that soldier boy's face when we bring this in.
Çok işe yarayacak,... bunları kaleye götürelim, emrimdeki 100 gönüllü askerin bunlara ihtiyacı vardı.
Doggone, you're looking mighty fine, Smiley boy.
Doggone, çok iyi görünüyorsun, Smiley.
Girl, you think this boy's gonna go out with you looking like that?
Bu çocuk bu halinle seninle dışarı çıkar mı?
I can remember my father looking at me, you know straight in the eye, "Come on boy!" he'd say.
Babam gözünü dikip bana bakardı...
Boy has to come looking for girl.
Oğlan da alıp geliyor.
Oh, boy, am I looking forward to a good night's sleep.
Oh, oğlum, iyi geceler uykusu için sabırsızlıkla bekliyorum.
And then you came in looking like a lost little boy.
Sonra kaybolmuş küçük bir çocuk gibi çıkıp geldin.
You're looking just like a hillbilly boy.
Aptal çiftçilere benziyorsun.
So I took the boy and came looking for you.
Çocuğu aldım ve seni aramaya geldim.
- I was looking for a boy.
- Bir çocuğa ihtiyacım var.
Well, if you were looking for a young boy, you should've sent somebody else.
Madem genç birini arıyordun başkasını gönderseydin.
- I'm looking for the boy Robert Nilsson.
- Robert Nilson'u arıyorum.
Boy, you're looking good.
Oğlum, iyi görünüyorsun.
You looking for somebody, boy?
Birisini mi arıyorsun?
Look, I'm looking for a girl and a little boy.
Bak dinle. ben ben bir kızı ve ufak bir oğlanı arıyorum.
A boy looking for a reputation is the most dangerous thing alive.
Şöhret peşinde koşan bir genç, hayatta en tehlikeli şeydir.
For if we knew we were looking at a boy rather than a girl we might be influenced in making our decision
Eğer bir kız yerine bir oğlana baktığımızı bilirsek kararımızı verirken etkilenebiliriz.
boyle 310
boys 7010
boyka 121
boyd 649
boyfriend 977
boyce 31
boyfriends 122
boyo 55
boy or girl 87
boy meets girl 28
boys 7010
boyka 121
boyd 649
boyfriend 977
boyce 31
boyfriends 122
boyo 55
boy or girl 87
boy meets girl 28
boychik 17
boys and girls 256
boys will be boys 42
boy wonder 27
boy scout 43
boykewich 37
boyd crowder 43
boycie 17
looking 1024
lookin 41
boys and girls 256
boys will be boys 42
boy wonder 27
boy scout 43
boykewich 37
boyd crowder 43
boycie 17
looking 1024
lookin 41
lookie 51
looking for a job 23
looking good 543
looking for someone 66
looking sharp 44
looking forward to it 92
looking at you 61
looking guy 114
looking for you 158
looking back 86
looking for a job 23
looking good 543
looking for someone 66
looking sharp 44
looking forward to it 92
looking at you 61
looking guy 114
looking for you 158
looking back 86