More so translate Turkish
14,728 parallel translation
I could not be more so.
Daha fazla mutlu olamazdım.
More so than...
Şeyden daha fazla...
Not more so than in times past.
Geçmiş zamanlara göre belki daha fazla değil.
She was gonna tell me more when I got to the theater, but I was a couple hours late, and she wasn't there, so I left.
Tiyatroya gittiğimde bana daha fazlasını anlatacaktı, ama bir kaç saat geçiktim ve oraya gittiğimde orada değildi bende oradan ayrıldım.
You'll return as a man who has worked his way up from nothing to become a success in his own right. Then, will she see you as so much more than good old cousin Matthew.
Doğru yaptıklarıyla başarılı olmuş bir adam olarak geri döndüğünde kendini ispatla ve sonra seni seni "eski iyi kuzen Matthew"'den farklı görsün.
So, she's more like Eloise?
Yani Eloise'e daha mı çok benziyor?
So, I want to make sure they have more options this time.
O yüzden bu sefer daha çok seçenekleri olduğundan emin olmak istiyorum.
There's so much more to uncover, trust me.
Orada çok daha fazlası var, güven bana.
No return policy is more important than the love that brings us here today, so...
bizi bugün buraya getiren aşktan daha önemli o yüzden
So here on this map, two more churches.
Bu haritada iki kilise daha var.
Oh, it's gonna be so much more fun being your guardian angel now that I can just walk up to you and say...
Koruyucu meleğin olmak çok daha eğlenceli olacak. Diyorum ki... Çok çalışıyorsun.
There are so many people that need a guardian angel more than I do.
Birçok insanın benden daha çok koruyucu meleğe ihtiyacı var.
Yeah... so you owe us one more name.
Evet... ama bize bir isim daha borçlusun.
So, if we ever need more money, we'll come back and dig it up.
Eğer paramız biterse, gelir buraya kazar alırız.
- So, no more Ghost, then?
- Artık Hayalet yok mu?
So, as long as that Gate's open, she's gonna get control of more and more of us.
Kapı açık olduğu sürece, daha çoğumuzu kontrol edecek.
So, Reba, come on. Give me some more dirt on Dawn.
Pekala Reba, bana Dawn'ın kirli çamaşırlarından bahset.
The F.A.S.T. was clear, so... let's order some more tests just to be sure.
F.A.S.T. temiz çıktı. Emin olmak için başka tahliller yapabiliriz.
Listen, can you not just put him on now, so I don't have to waste any more time?
Baksana, şimdi hattı ona bağlayamaz mısın? Böylece zaman kazanmış oluruz.
We've run, got off the bus, run so that I wasn't any more late.
Koştuk, otobüsten indik, koştuk ki daha fazla gecikmeyeyim.
And I swear that this lovely man, had so much more to give,
Ve sizi temin ederim ki bu sevgi dolu adamın, vereceği daha çok şeyi vardı,
They'll be molded to her exact body specifications so she can move around more naturally.
Vücut yapısına tam olarak uyum sağlayacağı için etrafta istediği gibi dolaşabilir.
And what's beautiful about you is so much more than your body.
Ve hakkında güzel olan şey vücudundan çok daha fazlası.
It is a winner, and it is so much money, which means so many more tickets.
Kazandım ve o kadar çok para ki daha çok bilet demek.
So I'm sorry that I can't have a doughnut with you right now, but I've got something a little more important to deal with.
O yüzden şuan seninle çörek yiyemediğim için üzgünüm ama daha önemli işlerim var.
So if you want to have a chance at representing yourself, get out of my face and go work on your defense'cause I got a lot more where that came from.
Eğer kendini savunman için hala bir şans istiyorsan gözümün önünden kaybol ve davan üzerinde çalış. Çünkü benim geldiğim yerde bundan daha fazlası var. Senin için ne yapabilirim Louis?
I didn't think so, but Mike did, and that's when I realized that Mike Ross has more integrity and compassion in his little finger than any other lawyer I've ever met.
Bence verilmemeliydi ama Mike öyle düşünmedi. İşte o zaman Mike Ross'un tanıdığım tüm avukatlardan daha dürüst olduğunu anladım.
You did so much more than that.
Çok çok daha fazlasını yaptınız.
It's good to see so many friends and even more enemies.
Dostlarımı ve hatta düşmandan öte olanları bir arada görmek ne güzel.
So if they don't know where you are, they're going to be a lot more careful about where they point their weapons.
Kesinlikle. Nerede olduğunu bilmezlerse ateş açarken daha dikkatli olurlar.
So Marshall won't be joining us any more.
Marshall artık uğramaz buralara.
Thank you for the gifts of this bread, to sustain these vessels, our bodies, so that may have the energy to create a more beautiful world, and break through the blocks and barriers of this life and ascend The Ladder of Enlightenment...
Bu damarları ve bedeni ayakta tutalım diye bize bağışladığın bu nimet için şükürler olsun. Böylece daha güzel bir dünya meydana getirmek için güç bulabiliriz ve bu dünyadaki duvarları ve engelleri aşıp İlim Merdiveni'ne tırmanabiliriz.
- It was a threat. - So, someone was making Ronnie take the fall for Paloma's murder or they'd kill more people that he loved.
- Yani Roonie, Paloma cinayeti için suçu üstlenmezse sevdiklerini öldürmeye devam edeceklerini söylediler.
So we can more effectively keep tabs on your whereabouts.
Böylece sürekli gözümüz üzerinde olacak ve nerede olduğunu bileceğiz.
And you pay at first, but then she wants more, and so you kill Donna to close a loop.
İlk başta para ödedin ama sonra daha fazla istedi ve bunu bitirmek için Donna'yı öldürdün.
You know, you once told me that women get judged more harshly than men, so I don't want what Caleb's been up to to get out and blindside you.
Daha önce bana kadınların erkeklerden daha sert eleştirildiğini söylemiştiniz. O yüzden Caleb'ın yaptıklarından sıyrılmasını ve gözlerinizi kör etmesini istemem.
You burned through the money that Sadie gave you originally, so you needed more.
Sadie'nin sana verdiği payın hepsini harcadın ve daha fazlasına ihtiyacın vardı.
Okay, so you went to Sadie demanding more money, she refused, and then when you caught her in your office that night trying to take what was yours...
Tamam, Sadie'ye gidip daha fazla para istedin, ama o reddetti, ve onu ofisinde yakalayınca senin olanı almaya çalıştığını anladın...
So unless we are gonna make this a more equal partnership, I must politely say, go to hell.
Eğer bunu daha eşit bir ortaklık hâline getirmeyeceksek kibarca söylemeliyim ki cehenneme git.
We're not giving you Kendall so you can make more lab rats.
Daha fazla laboratuvar faresi üretmen için sana Kendall'ı vermeyeceğiz.
So we wanted to try one more time, but the doctor just told me, no go.
Yani bir kere daha denemek istedik ama doktor direkt olmaz dedi.
So how many more Steinbecks we got left?
Bakılacak kaç tane Steinbeck kaldı? İki.
- In multiple generations. - You clones are so much more than the sum of your parts.
- Siz klonlar parçaların birleşiminden çok daha fazlasısınız.
So, more than ten partners?
Ondan fazla kişi mi?
And that shit is hard to scavenge, so it cost more.
Bulmasi zor bir zikkimdir, dolayisiyla da fiyati yuksektir.
They're mine, so they're more utility than comfort.
Benim giysilerim, rahat ettirmez belki ama iş görür.
As a matter of fact, I like it so much, I'm gonna buy four more.
Aslına bakarsan, öyle beğendim ki dört tane daha satın alacağım.
So we get more supplies.
O zaman daha çok erzak buluruz.
And my daughter's out there, so... these people need me now more than ever.
Ve kızım dışarıda bir yerlerde, yani... Bu insanların bana her zamankinden daha çok ihtiyaçları var.
* So much more love to spare *
# Dahası da var # - # Sevgi verdi # - # Sevgi verdi #
So why don't you go knock down a few more buildings?
Birkaç bina daha yıkmaya git sen.