My destiny translate Turkish
1,201 parallel translation
I know it is my destiny to make the Black Dragon the force it once was.
Kaderimin Siyah Ejderi birzamanlar olduğu gibi güçlü yapmak olduğunu biliyorum.
My destiny is fulfilled.
Kaderim yerine getirildi.
Because you're my destiny.
Çünkü sen benim kaderimsin.
You can't change my destiny.
Kaderimi... değiştiremezsin.
It's part of that drastic change you talked about and it's sure gonna change by my destiny.
Bu, bahsettiğin şu sert değişikliğin bir parçası! Ve bu kesinlikle kaderim tarafından değiştirilecek.
Now, I guess, you speak to us now of my destiny.
Evet kahin, şimdi de geleceğimi anlat bana.
My dignity... my destiny... my blood.
Kıymetim kaderim kanım.
- To survive, I must fulfill my destiny.
- Kaderimi gerceklestirmem gerek.
In order to understand my destiny, I must know if there is another like myself.
Kaderimi anlamak için bana benzeyen başka robotlar var mı öğrenmeliyim.
I'm trying to fulfil my destiny.
Kaderimi belirlemeye çalışıyorum.
But I know that it's my destiny to remain divided.
Ancak biliyorum ki, bölünmüş kalmak benim kaderim.
It has begun... my destiny.
Başladı. Kaderim.
This is my destiny, I know that now.
Bu benim kaderim, bunu biliyorum artık.
- Well, I think darts may be my destiny, Dawson.
- Belkide kaderimde dar var, Dawson.
My destiny, I guess.
Bu benim kaderim, sanırım.
- My destiny is to kill you.
- Kaderim, seni öldürmek.
I must fulfil my destiny.
Kaderimle yüzleşmeliyim.
- It was my destiny to kill my son.
Kahvaltı, öğlen ve akşam yemeği...
It is my destiny to kill you now.
- Trollerden önce bul onu.
You belong to your time, I was bred to my destiny.
Sen kendi zamanına aitsin, ben kendi kaderim için yetiştirildim.
A reminder of my destiny... of my evil.
Kaderimin... kötülüğümün bir hatırlatıcısı olarak.
So this will be my destiny, I guess.
Bu benim kaderim olacaktır, sanırım.
That's my ship. That's my destiny. I have a destiny, that's why I drink.
Benim bir kaderim var, onu izlerken içiyorum işte.
I drink while I'm waiting for my destiny.
- Neymiş o kader?
My destiny.
Sonunda.
You really think that you can steal my destiny?
Gerçekten benim kaderimi çalabileceğini mi sanıyorsun?
It was my destiny to betray you... because you needed me.
Sana ihanet etmek benim kaderimdi. Çünkü bana ihtiyacın vardı.
It's my destiny!
Bu benim kaderim!
Protecting this baby is my destiny.
Bu bebeği korumak benim kaderim.
But the elders... the elders have not yet decreed it to be my destiny.
Ama büyükler... büyükler benim kaderimin bu olduğuna hükmetmedi.
I discovered it, it is my destiny.
Bunu ben keşfettim, bu benim kaderim.
Citizens of Earth, your destiny is in my hands.
Dünya'nın vatandaşları, kaderiniz ellerimde.
Xena, join my vision, don't deny your destiny.
- Evet! Zeyna, benim görüşüme katıl... Kaderini inkar etme...
Absolute power to determine my own destiny.
Kendi kaderimi belirleyecek tek güç benim!
My point is that destiny is what you make it.
Demek istediğim, kaderini kendin yazarsın.
I've gotta be in control of my own destiny.
- Kaderimi kontrol altına almalıyım.
She saw her destiny in the palm of my hand
Kaderini okuduğunu sandı Elimin çizgileri arasında Kuzey limanı Foburglular üstüne
Aren't you the same girl who spent the past week dragging me kicking and screaming towards my romantic destiny?
Geçen hafta boyunca beni süründüren ve romantik kaderimi çığıran, sen değil miydin?
Oh, my lovely lady, indeed I do, but I have another destiny.
Benim güzel leydim, tabii ki seviyorum ama başka bir kaderim var.
Every step she takes, only secures the destiny of my masters.
Her adımında efendilerimin kaderini güvenceye alıyor ancak.
Every day that passes in Chin without bloodshed passes because my mother played a part in the destiny of our own homeland.
Çin'de kan dökülmeden geçen her gün annemin ülkemizin kaderinde rol alması sayesinde geçmektedir.
Guide my hand to its destiny!
Onun kaderi için elime yol gösterin!
This is destiny. It is beyond my control. Beyond my fault.
Benim kontrolüm ve hatamın dışında bir şey.
If I please him, his benevolence will restore my master to his position... in the destiny of France.
Eğer onu memnun edebilirsem efendim Fransa'nın kaderine hizmet etmeye devam edebilecek.
My cosmetic destiny.
Benim kozmetik alınyazım.
More than half of the semester had passed, my debutante of the dark... my doll of destiny, hadn't presented herself.
Sömestrin yarısından fazlası geçmişti ama benim... karanlık sevgilim hala ortaya çıkmamıştı.
If I improved myself, doing more than keeping my nails clean... maybe my cosmetic destiny might change her opinion of me.
Eğer tırnaklarımı temiz tutmaktan fazlasını yapabileceğimi kanıtlarsam belki... kozmetik alınyazım onun fikrini değiştirmeye yardımcı olabilir.
If I had any hope for finding my cosmetic destiny... I had to face my greatest fear.
Kozmetik alınyazımın bulma umudum... en büyük korkumla yüzleşmem demekti.
I explained everything done for my cosmetic destiny.
Kozmetik alınyazımla ilgili her şeyi açıklayacağım.
It'eat me up inside if didn't find my true cosmetic destiny.
Eğer onu bulamazsam içim içimi yiyecek.
I make my own destiny and no one touches my jewelry.
Kaderimi kendim belirliyorum. Ayrıca kimse takılarıma dokunamaz.
destiny 243
my dear 4216
my dear friend 145
my dear brother 42
my dear sister 34
my dear lady 50
my dear mother 17
my dearest 65
my dear husband 20
my dear friends 54
my dear 4216
my dear friend 145
my dear brother 42
my dear sister 34
my dear lady 50
my dear mother 17
my dearest 65
my dear husband 20
my dear friends 54