No nothing translate Turkish
10,112 parallel translation
I mean nothing to worry. - No nothing to worry.
Her şey yolunda mı doktor?
- no nothing!
- Hiçbir şey yok!
No, there's nothing to explain!
Hayır, açıklanacak bir şey yok!
- No. Nothing.
- Bir şey yok.
I dont want nothing and no one between us.
Aramıza hiç bir şeyin ve hiç kimsenin girmesini istemiyorum.
Oh, no, nope, you're in the middle of nothing, because that's the cheesiest thing I've ever seen.
Hayir, hiçbir seyin ortasinda degilsin çünkü bu gördügüm en ucuz sey.
No, no, nothing.
Hayır hiçbir şey.
There's nothing I should know? No.
- Bilmem gereken bir sey var mi?
It's nothing. No, your pupils are pinned, not dilated.
Gözbebeklerin sabitlenmiş, genişlememiş.
No, nothing could induce me to stand in front of those people and speak.
Olmaz, hiçbir şey beni o insanlar için ayakta dikilip konuşmaya ikna edemez.
No. No, nothing's wrong.
Yok, kötü bir şey yok.
No. - Nothing too significant.
Dikkate değer bir şey yok.
- Can I do something? - No, nothing.
- Hayır, hiçbir şey yapma.
No, no, nothing.
Hayır, hayır, hiçbir şey.
No sharing of information, no granting access. Nothing.
- Ne bilgi paylaşımı ne dosyalara erişim, hiçbir şey yok yoksa bunu size fena ödetirim.
Mostly'cause they didn't have nothing and no family to keep them right.
Genellikle bir şeyleri ve doğru yolu gösterecek aileleri olmadığı için.
You got no witnesses, no proof that I killed the doctor, that-that punk murderer, those kids- - nothing.
Tanığınız yok, doktoru öldürdüğüme dair kanıtınız yok o beş para etmez katille, o çocuklarla ilgili hiç bir şey yok.
I have no recollection of my mother or my father. Not their faces, nothing.
Anne veya babama dair hiç anım yok yüzleri falan, hiçbir şey yok.
No, it's nothing, trust me.
- Hayır mühim değil inan.
You know, we call it and it just rings, no pick up, no voice mail, nothing.
Biliyorsun ki, numarayı aradık ve sadece çaldı ne telefonu açan biri, ne de bir sesli mesaj, hiçbir şey.
No, nothing so far, which is better than a corpse, I guess.
Hayır, daha bulamamışlar. Ölüsünü bulmaktan daha iyi sanırım.
No clothes in the closet, nothing.
Dolapta kıyafet falan yok.
It's all blacktop, no footprints, nothing.
Asfalt yol. Ayak izi yok, hiçbir şey yok.
No, this is the guy who calls me 12 times a day about nothing.
Günde yok yere beni 12 kez arayan adamdan bahsediyoruz.
No, I have nothing to feel guilty about. Oh, please, you may as well have just pushed her off that ledge yourself.
Eğer benim, onun ölümüyle ilgili herhangi bir ilişkim olsaydı, yerden, göğe kadar haklı olabilirdin.
There are no recent charges on Perry's credit card, nothing to indicate where he and Ray went.
Kredi kartı hareketlerinde değişiklik yok. Perry ve Ray'in nerede olabileceklerine dair hiçbirşey bilmiyoruz.
[Cyril] No, nothing in the study.
Hayır, çalışma odasında bir şey yok.
[Krieger] No, nothing.
- Bir şey yok.
[Pam ] [ Mouth full] No, nothing.
- Bir şey yok.
No, Nothing.
Hayır, söylemedi.
No cars, no people... nothing.
Araba yok, insan yok, hiçbir şey yok.
I hope you understand there may be nothing or no one beyond Taylor's reach at this point.
Umarım bu noktada Taylor'un ulaşabileceğinin de ötesinde hiçbir şey ya da hiç kimse olmayabileceğini anlıyorsundur.
- No, what I'm holding is nothing.
- Hayır, elimde hiçbir şey tutmuyorum.
But they didn't find any signs of arson. No accelerants. Nothing.
Ama kundakçılığa dair bir kanıt bulamadılar ne bir hızlandırıcı, ne başka bir şey.
No more babysitting, nothing.
Daha fazla çocuk bakmak yok, hiçbir şey yok.
So nothing really happened? No.
- Yani hiçbir şey olmadı?
No. No, I just had to tell you that nothing really happened.
Hayır, hayır, sadece sana hiçbir şey olmadığını söylemem gerekiyordu.
- No.. nothing.
Yok birşey.
No, there's nothing to apologize for.
Özür dilenecek bir durum yok ortada.
No, no, nothing like that, but... Justine made her living as a psychic.
- Hayır, öyle bir şey yoktu ama Justine medyumluk yaparak para kazanıyordu.
No, nothing to report. Let's hold off for a bit.
- Hayır, henüz bir şey yok biraz daha araştıralım.
I created a bubble around you both, and you did nothing but suffocate in it. Even after death, I tried to protect you. No wonder you both hate me.
İkinizin etrafında bir balon yarattım bir şey yapmadınız ama onun içinde boğuldunuz öldükten sonra bile sizi korumaya çalıştım ikinizin de benden nefret etmesine şaşmamalı çünkü içinizdeki Langston'lardan hep nefret ettim zayıflıktan sonunda her şeyim açık, derinlerde bir yerde daima ikinizden de nefret ettim.
Nothing. Never mind. No, tell me.
- Hiçbir şey... boş ver.
No. I-it's nothing.
Hayır bir şey yoktu.
No, nothing.
Hayır, hiçbir şey.
No, nothing.
Hayır, hiçbirşey.
No, nothing.
- Hayır, yok.
No, he thought nothing of my dressing.
Hayır, giyinmek konusunda bir şey öğretmedi.
No. Nothing.
Hayır, bir şey söylemedim.
No, nothing's wrong.
- Hayır yok.
No. Nothing yet.
Yok, şimdilik ses seda yok.
nothing 25771
nothing to see here 87
nothing else matters 82
nothing to hide 21
nothing much 304
nothing more 611
nothing happened 754
nothing at all 597
nothing changes 92
nothing yet 509
nothing to see here 87
nothing else matters 82
nothing to hide 21
nothing much 304
nothing more 611
nothing happened 754
nothing at all 597
nothing changes 92
nothing yet 509
nothing's changed 230
nothing to worry about 339
nothing happens 85
nothing fancy 88
nothing has changed 127
nothing so far 85
nothing serious 268
nothing will happen 77
nothing here 109
nothing like that 311
nothing to worry about 339
nothing happens 85
nothing fancy 88
nothing has changed 127
nothing so far 85
nothing serious 268
nothing will happen 77
nothing here 109
nothing like that 311