More to the point translate Turkish
392 parallel translation
And it is only fitting perhaps that as the House of Torlato-Favrini comes to its end our motto will never be more to the point
Belkide Torlato-Favrini'lerin evi dağıldığında, bu düsturun bir daha ağıza alınmaması yerinde olur.
Same old thing. What about you, more to the point?
Sen neler yaptın, amacına ulaşabildin mi?
More to the point, we must get off this plateau.
Daha önemlisi, bu yayladan çıkmalıyız.
What's happened to London is more to the point!
Asıl önemli olan Londra'ya ne olduğudur.
Or more to the point, because his leaders made him feel stronger.
Ya da daha açık söylemek gerekirse, önderleri kendini güçlü hissetmesini sağladığı için kazanır.
I would say "exhibitionist" is more to the point.
Bence "teşhirci" daha yerinde olurdu.
Perhaps it'd be more to the point to ask how you like our country.
Belki de ülkemizi nasıl buldunuz diye sormak daha etkili olurdu.
Well, sir, they feel that "We shall return" is more to the point.
Efendim, "Geri döneceğiz" ifadesinin daha yerinde olacağını düşünüyorlar.
More to the point, I felt guilty.
İşin aslı, kendimi suçlu hissediyordum.
More to the point, what's with all the girly games?
Hem, bu kız oyunları da ne oluyor?
More to the point, the chopper got away.
Daha önemli bir konu var, helikopter kaçtı.
To be more to the point, I'm a mean one, sucker.
Daha önemlisi, tehlikeliyimdir budala.
Well, more to the point, I suppose.
O halde asıl konuya geçeyim.
Secondly, and I suppose more to the point, the minute I heard that back window shatter, I called Sheriff Tupper.
İkinci olarak, arka pencerenin kırıldığını duyduğum an şerif Tupper'ı aradım.
Civilians get more to the point.
Sivil örgütler daha isabetli tarif eder.
More to the point, I simply don't approve of his command style.
Dahası, onun komuta biçimini onaylamıyorum.
What may be even more to the point we have you completely surrounded and outnumbered.
Bu noktada daha fazla ne olabilir biz, sizi tamamen kuşattık ve sayıca üstünüz.
Or more to the point, it would take a warp core breach.
Yada daha fazlası olan, warp çekirdeği patlaması oluşturacağız.
Mulder, more to the point, if Modell did have a brain tumor, the effects on his health would be more acute.
Mulder, Modell'in beyninde tümör olsaydı sağlığı çok daha kötü halde olurdu.
If it comes to the point where a woman doubts her husband's sincerity... there's nothing more to do.
Kadın, kocasının içtenliğinden şüphe duymaya başladığı an daha fazla yapılacak bir şey kalmamış demektir.
Equally unexpected was the next stride, when man moved out of his very orbit to a point more than 20 million miles to Earth.
Beklenmedik bir başka adım da insanoğlunun yörüngesinden uzaklaşıp... dünyadan 30 milyon kilometre uzaklıktaki o noktaya gittiği andı.
Only this morning, at the staff meeting, Jim made the point that... although we have to keep The Chronicle vital and exciting and commercial... perhaps we ought to do a little more interpretation of the news... give our readers a little more to think about.
Daha bu sabah, personel toplantısında Jim bir konuya değindi. The Chronicle'ın canlı, heyecan verici ve ticari olmasını sağlamakla birlikte... haberlere belki biraz daha yorum getirmemiz, okurları... düşünmeye sevk etmemiz gerektiğine değindi.
But what does it matter to us if one more art is liberated... to the point that Tom, Dick or Harry... can use it to complacently express their servile sentiments?
Fakat Tom, Dick veya Harry... bayağı fikirlerini rahatça ifade etmek için kullansın diye... bir sanatın daha özgürleşmesinin bizim için ne önemi var?
The point is to understand, what has been done, and all that remains to be done, not to add more ruins... to the old world of spectacles and memories.
Bunun anlamı, yapıIan ve yapılacakları anlamak, gösterinin ve anıların... eski dünyasına... yeni harabeler eklememektir.
The point is not to recognize that... some people live more or less poorly than others, but that we all live in ways that are out of our control.
Mesele, bazı insanların diğerlerinden... daha çok veya daha az yetersiz koşullarda yaşaması değil, aslında hepimizin, denetimimizde olmayan biçimlerde yaşamamızdır.
Up the mighty Hudson river and now if you'll come with me to the north aspect of the building, I will point out more items of interest.
Yukarıda muzzam Hudson Nehri var ve benimle binanın kuzey kısmına gelirseniz ilginizi uyandıracak daha çok parça göstereceğim.
There's lots more I'd like to know about you Harry Tristan Dean but if you insist on this ridiculous crime spree what's the point?
Senin hakkında daha çok şey öğrenmek istiyorum Harry Tristan Dean. Ama bu saçma suç oyununa devam etmek istiyorsan ne önemi var.
Uh, just one more point, Miss Hudson, that I'd like to clear up I am on the case
Açıklamak istediğim sadece bir nokta var. Ben soruşturmadan alınmadım.
Come to think of it, most people like a good laugh more than me but that's beside the point.
Düşündüm de, çoğu insan gülmeyi benden çok seviyor ama konumuz o değil.
On the basis of his "race ideology," or whatever you can call this point of view, many felt much more related to the English than to the French.
"Irk ideoloji" fikrine dayanarak ya da bu bakış açısına siz ne derseniz deyin pek çokları Fransızlardan çok İngilizlere bağlandı.
More to the south, in Belgium, the Germans had had another success spectacular in this first day : the taking of Eben Emael, the fort inexpugnável of the world, the critical point of the line of Gamelin.
Biraz daha güneyde Belçika'da ise Almanlar dünyadaki en güçlü savunma tabyaları..... olduğu söylenen Eben-Emael'i ele geçirerek... dikkatleri yine üzerlerine çekmişti.
In the light of this new information, I was wondering whether or not you could find it in yourself to be more helpful at this point.
Bu yeni bilginin ışığında, merak ediyordum acaba daha fazla yardımcı olabileceğini düşünüyor musun?
And come to the point'cause I got no more dough either.
AsıI mesele, artık satın alacak param kalmadı.
This is... the aspect of professionalism : Do scientists tell of that... which they are authorized to, but in any case at least... from a moral point of view which is a more general attitude... than a simply technological or tactical point of view, or economical, or political, in other words from that point of view...
Bu profesyonel açıdan bakılırsa bilim adamlarına verilen yetki olduğunu söylese de en azından olaya ahlaki açıdan bakmak teknolojik, taktiksel, ekonomik ya da politik açıdan bakmaktan daha genel bir tutumdur.
- The point is, there isn't an outpost in the star system that doesn't need more power to sustain life.
- Şöyle ki yıldız sisteminde yaşamını sürdürmek için daha çok enerjiye ihtiyacı olmayan yer yoktur.
'It is, of course, more or less at this point'that one of our heroes sustains a slight bruise to the upper arm.
Elbette, yaklaşık şu anda kahramanlarımızdan bir tanesinin kolunda çürük oluşuyor.
I would like to give you something more permanent, but I can only point the way.
Size hep geçerli olacak bir şey vermek isterdim, ama ancak yol gösterebilirim.
Come to think of it, most people enjoy a good laugh more than I do, but that's beside the point. Right! Let's get on with this skit!
Düşününce, çoğu insan gülmeyi benden çok sever, ama bu konumuz dışı.
More specifically and to the point, you gentlemen cannot.
Daha doğrusu, siz baylar veremezsiniz.
And, in this respect, what transpired when the "final solution" was... adopted, or, to be more precise, when the bureaucracy moved into it, was a turning point in history.
Bu olayda "Nihai Çözüm" benimsendiğinde bunun ortaya çıkmasını sağlayan ya da daha açık konuşmak gerekirse işe bürokrasi karıştığı zaman bu, tarihte bir dönüm noktasıydı.
The point is, I know there's more to taking care of a baby than just holding it and letting it coo at you.
Söylemek istediğim, bir bebeğe bakmak, onu kucağına alıp sırtını pışpışlamaktan fazlasını gerektirir.
The more they point to him, the less I believe he's guilty.
Bütün işaretler onu gösterdikçe, aksine suçlu olduğuna daha az inanıyorum.
Point the light more to the left.
Işığı biraz daha sola tutun.
dad let's just eat we're not saying we want you to cook more oh hell no, you remember the meatloaf incident of 98 yeah that's my point exactly
- Herkes gülmekten kırılıyor. - Çok güzel görünüyor. - Evet, gidecek olman çok üzücü.
If he wasn't going to counseling, I could see the point of saying something. But I'm sure there won't be any more occurrences.
Eğer görüşmeye gitmese... bir şey söylemeye anlam verirdim... ama eminim başka bir olay meydana gelmeyecek.
The point being there's more to these nocturnal journeys... than has previously been considered or accepted.
Ana fikir şu ki, bu gececi seyahatlerin arkasında önceden düşünülen ya da kabul edilenden daha fazlası var.
One more minute to the turn point.
Dönüşe bir dakika.
There is nothing more remote from what I'm discussing than a conspiracy theory. If I give an analysis of, say, the economic system, and I point out that General Motors tries to maximise profit and market share, that's not a conspiracy theory.
Yüksek Mahkeme Yargıcı Paul da medyanın, anayasa değişikliğinin toplumsal amacı üzerindeki, yani halkın, siyasi süreçte söz sahibi olmasını sağlayan önemli etkisinden bahsederken bunu ifade eder.
I reach the point where I don't want to hear any more.
Bunu daha fazla duymak istemediğim bir noktaya geldim.
Not at this point, but some of the more unusual objects... will be lent to our existing exhibition...
Şu an değil ama bazı nadir parçalar... varolan sergimize katılacak...
- Then you gotta spend more money just to buy new parts. - I thought that was the whole point.
Sonra yeni parçalar için dünya kadar para harcıyorsun.
more to the right 17
more to go 32
to the point 24
the point is 1527
the point 85
the point being 31
the point is this 23
more or less 614
more than you know 97
more than you think 24
more to go 32
to the point 24
the point is 1527
the point 85
the point being 31
the point is this 23
more or less 614
more than you know 97
more than you think 24
more drinks 21
more tea 49
more than you 43
more than ever 118
more than you can imagine 30
more than enough 37
more than anything else 28
more than me 30
more than you'll ever know 22
more than anything 252
more tea 49
more than you 43
more than ever 118
more than you can imagine 30
more than enough 37
more than anything else 28
more than me 30
more than you'll ever know 22
more than anything 252