Put the bag down translate Turkish
102 parallel translation
Put the bag down.
Bırak... Çantayı bırak.
Now put the bag down.
Bavulu yere koy.
Put the bag down and put your hands on your head.
Çantayı bırak ve ellerini başının üzerine koy.
put the bag down, monica.
Şu şeyi yüzünden çek, monica.
Okay, put the bag down.
Torbayı yere koy.
Put the bag down.
Torbayı koy.
Put the bag down.
Çantanı koy yere.
- Put the bag down.
- Bırak şu çantayı.
Right there. Put the bag down.
Çantayı yere bırak.
put the bag down!
Çantanı aşağı indir!
Put the bag down!
Çantayı yere bırak!
Put the bag down, it's empty.
İndir çantayı, o boş.
Put the bag down.
Çantayı bırak.
Put the bag down, get your hands away!
Bırak çantayı yere, çek ellerini!
Just walk into the Travel section, put the bag down and walk out.
Seyahat bölümüne yürü, çantayı yere koy ve dışarı çık.
Put the bag down and I'll let you go.
Çantayı bırakırsan gitmene izin veririm.
Put the bag down, pay the man. Now, during which time...
Çantayı yere koyuyor, parayı veriyor.
I'm with you. Put the bag down and stop!
Torbayı yere koy ve dur.
I said put the bag down and stop running!
Torbayı yere koy ve dur dedim.
Tell her to put the bag down, Kat. Tell her.
Ona bavulu bırakmasını söyle Kat.
Put the bag down, now!
Çantayı yere bırakın! Hemen!
Put the bag down! Move!
Torbanı bırak.
Put the bag down.
- Çantayı yere koy.
Put the bag down!
Çantayı bırak!
Don't come Any closer! Chad, Put the bag down.
Chad, çantanı bırak.
So put the bag down.
Öyleyse şu çantayı yerine koy.
- Put the bag down, Earl.
- Çantayı yere koy Earl.
Then your partner, when he gets four aces he shouts and you put down the....
Sonra eşin, dört ası yakalayınca bağırır ve sen de elini açıp...
Put your bag down. Shut the door.
Çantanı bırakıp, kapıyı kapat.
Put the bag down right here.
Çantayı yere koy, tam buraya.
Just put down the bag, Doc.
Sadece çantayı bırak Doc.
Put down the bag.
Çantayı bırak.
Put the bag down.
Çantanı indir.
You put down a plastic bag from the pantry so that he'd remain dry. Evidence of genuine care and concern.
Bebeği, ıslanmaması için kilerden aldığınız bir torbanın üstüne yatırdınız.
- And I came up the stairs I unlocked the door, and I put my bag down and I didn't hear anything, so I thought maybe you weren't there.
- Merdivenleri çıktım. Kapıyı açtım. Çantamı yere koydum.
A witness already said she saw you running down the hall screaming the crazy funeral-home girl put a foot in your locker.
Tanıklardan biri, seni, deli bir cenazeci kızın dolabına ayak koyduğunu bağırarak koşarken görmüş.
- Hey, put the pastry bag down.
- Hey, krema poşetini yere bırak.
I JUST COULDN'T PUT IT DOWN. THEN MY MA YELLED OVER THE STORE SPEAKER,
Sonra annem eczane hoparlöründen bağırdı.
The only place where I've put my bag down was out there, in the corredor.
Çantamı da sadece koridorda bırakmıştım.
Now, you get this down, we'll put you on the speed bag.
Şimdi bunu bırakıp hız torbasına geçelim.
She came down to the baggage and took it and put it in a black bag.
Bagaj bölümüne geldi maskeyi aldı ve siyah çantaya koydu.
So, uh... so, sit down, and i'll explain to you why you shouldn't be trying to put me to death for the murder of... uh, who is it, by the way?
Öyleyse otur da beni idam cezasına çarptırmak için soruşturduğun cinayetle bağım olmadığını anlatayım. Sahi kimdi öldürülen? - Acele et.
Put the bag slowly down.
Bavulu yavaşça yere bırakın.
Take the bag off your shoulder and put it down.
Çantayı omzundan çıkar ve yere bırak.
Put the bag and the gun down!
Silahını hemen bırak.
- Put down the bag! - Faster!
Çantanı hemen yere bırak!
And you put the bag with the pipe down came out to talk to us.
Çantanı bırakıp bizimle konuşmak için dışarı çıktın. - Evet.
You know, put the bag right over the notebook, turn it upside down, dump the pen out. Make sure it lands on the notebook and stays there. That's it?
Paketi defterin üzerine koyup ters çevirin, kalemi bırakın defterin üzerine düşüp orada kaldığından emin olun.
Put the bag down.
Çantayı yere bırak.
Put the bag down.
çantayı yere bırak.
Oh, which reminds me, next week is the big fund raiser, so don't put us down for anything.
Hazır aklıma gelmişken, gelecek Perşembe büyük bir bağış gecesi var. - Bu yüzden sakın bir yerlere söz verme. - Tamam.
put the kettle on 29
put the phone down 76
put these on 107
put the 21
put them up 37
put the camera down 18
put them on 95
put the knife down 102
put the gun down 802
put the fucking gun down 22
put the phone down 76
put these on 107
put the 21
put them up 37
put the camera down 18
put them on 95
put the knife down 102
put the gun down 802
put the fucking gun down 22