Put that away translate Turkish
1,709 parallel translation
Put that away.
Onu boşver.
Will you put that away, or should we leave?
Onu kenara koyacak mısın yoksa burayı terk mi edelim?
Put that away.
Kaldır onu.
OH, GOD, PUT THAT AWAY!
- Tanrım, çek şunu...
Put that... put that away!
Onu uzağa koy.
Just... just do me a favor, put that away.
Sadece, bana iyilik yap, onu uzak tut.
Put that away.
Kaldır şunları.
Wow, you can really put that away.
Vay, sahiden şunu bırak istersen.
I should really put that away.
Kaldırmam gerekirdi.
- You putz, put that away.
- Çek şunu.
Put that away, please.
Onu geri koy, lütfen. Teşekkür ederim.
Put that away!
Bırak şunu!
Put that away! Relax, man!
Sakin ol, adamım!
- Then it was "put that away".
- Sonra da "Kaldır şunu".
Why don't you put that away?
Neden onları artık kaldırmıyorsun?
Sean, you put that away, man.
Sean, kaldır şunu, ahbap.
PUT THAT AWAY.
Şunu yerine koy.
- Put that away! What is wrong?
Delirdin mi?
Jeff, put that away.
Jeff, koy onu yerine.
If I were you and you were me, you'd have had me put away for that.
Senin yerinde olsam sen de benim yerimde, beni öylece bir kenara atardın.
Will you put that thing away?
Şunu yerine koyar mısın?
Suppose you put a snake in the cage and one of the monkeys is a hero, yeah, lures it away... that it should eat him?
Maymunların olduğu bir kafese bir yılan koyduğunuzu düşünün maymunların biri de fedai olsun. Yani, yılanın dikkatini kendi üzerine çekecek. Yılan onu mu yer?
The day my father took us away a week after Hope was put in the ground I had no idea that it would be 18 years before I'd come home again.
Babamın bizi alıp götürdüğü gün Hope toprağa verildikten bir hafta sonra eve dönüşümün 18 yıl sonra olacağını hiç bilmiyordum.
For fuck's sake, D, put that wee thing away.
Şu işeme aletini yerine koy, allasen D.
Hurry up, put your little dick away. Let's go! - You hear that?
- Ufak aletini yerine koyda, gidelim!
Put that little motherfucker away.
Bırak o sıska şeyi.
I stole to eat and they put me away for that, too.
Yemek için çaldım ve bu yüzdende atıldım.
A human being that could've put me away for life.
Beni müebbet hapse yollayabilecek bir insan evladı.
Put that thing away.
O şeyi yerine koy.
And I knew that my dad would have him put down, so I said that I was bitten by Mrs. Morgan's bulldog which, ironically enough, she had gotten to replace the murdered cat, anyway... They came and took the bulldog away and...
Babamın onu uyutacağını biliyordum, bu yüzden Bayan Morgan'ın buldoğunun ısırdığını söylemiştim, ki onu da katledilmiş kedisinin yerine almıştı, her neyse geldiler ve buldoğu götürdüler, ben bir kelime bile etmedim.
- Dad, this is ridiculous! - I just wanna talk to him. - Put that gun away!
Durun, ne... ne yapıyorsun?
Would you put that burrito away?
Oradaki makarnayı kaldırabilir misin?
Cos Jake's got it in his head that your girl's gonna talk and get him put away for life.
Çünkü Jake kafasında kadınının konuşacağını ve kendisini müebbet hapse göndereceğini düşünüyordu.
Put that thing away.
O şeyi benden uzak tut.
What's it gonna take to get you to put that gun away?
Silahı uzak tutman sana ne kaybettirir?
I simply picture an empty box, and I take whatever I'm feeling and put that in the box, and then i picture myself putting the box away in a big, empty closet and closing the door.
Sonra o kutuyu uzağa, büyük ve boş bir odaya koyup, kapıyı kapattığımı düşünürüm.
You know, you should really put that thing away.
Bak, şunu indirsen iyi olur.
Put that away, man.
Çek şunu, ahbap.
- Put that gun away.
- Bırak silahını.
Hey, put that thing away.
Hey, uzak tut o şeyini!
Put that away.
Koy onu yerine.
I can see what you're trying to put off, but I can see that it's just to keep people away from you.
Neden göz korkutmaya çalistigini anliyorum. Bu sadece insanlari senden uzak tutmak için giyilmis bir maske.
Now, You better put that big, bad knife away now, eddie.
Şimdi, o büyük, kötü bıçağı uzak tutsan iyi edersin, Eddie.
- Put that thing away.
- Beni vuracak mısın?
He can put away the Tokay, I'II say that for the dean.
Tokay içmeyi bırakabilir, dekan için bunu söyleyebilirim.
"We're gonna put that little blank-blank away for the rest of his life."
"O küçük nokta noktayı hayatının sonuna kadar içeri tıkacağım."
Of course, the election is still several months away, and just to put some things in perspective, only about 32 % of the eligible electorate is even aware that there's going to be an election.
Tabii ki seçimlere daha birkaç ay var ve değişik bir açıdan bakmak gerekirse, sadece uygun seçmelerin % 32'si bir seçim olacağından haberdar.
And we know that someone other than Cody put the electroejaculation equipment into the truck and drove away.
Ve biz, o elektroejakulasyon aletini kamyonete koyup gidenin... Cody olmadığını biliyoruz.
Say, uh, why don't you take a load off, and I'll put that projector away for you.
Sen soyunup dökünürken ben de projektörünü alayım.
Yeah, well, that earthquake just facilitated the escape of a prisoner that you put away last year, one Arthur Tins.
Pekala, her neyse, deprem sırasında, geçen yıl içeri tıktığınız... mahkumlardan biri kaçtı. Adı, Arthur Tins.
Listen, dad, remember that box of my old high school stuff that mom put away for me?
Dinle baba, annemin benim için Kaldırdığı şu lise eşyalarımın Olduğu kutuyu hatırladın mı?
put that back 82
put that on 56
put that down 353
put that thing down 29
put that out 34
put that thing away 35
put that gun down 56
put that gun away 17
away 568
away from home 17
put that on 56
put that down 353
put that thing down 29
put that out 34
put that thing away 35
put that gun down 56
put that gun away 17
away 568
away from home 17
away with you 30
away from me 19
away you go 17
away present 49
away from you 37
away from here 45
away party 43
put the kettle on 29
put the phone down 76
put this on 339
away from me 19
away you go 17
away present 49
away from you 37
away from here 45
away party 43
put the kettle on 29
put the phone down 76
put this on 339