Say nothing translate Turkish
7,402 parallel translation
Fires, floods, to say nothing of the violence we do to each other.
Yangin, sel birbirimize uyguladigimiz siddetten bahsetmiyorum bile.
No matter what happens, just stay calm and say nothing.
Ne olursa olsun, sakin ol ve bir şey deme.
I must say nothing... for fear that I may condemn an innocent.
Bir masumu suçlamaktan korktuğum için hiçbir şey söylememeliyim.
If I wanted your job, I would sit back, say nothing, and watch you get fired.
Şayet işini isteseydim geride dururdum, bir şey söylemez, senin kovulmanı seyrederdim.
I say nothing.
Ben birşey demiyorum.
I need you to say nothing.
Hiçbir şey söylememen lâzım.
I swear I didn't say nothing.
yemin ederim Ben bir şey demedim.
Say nothing.
Bir şey söyleme.
To say nothing of contributions to tooth decay, juvenile diabetes, early death.
Diş çürümesi, çocuk diyabeti, erken ölümleri söylemiyorum bile.
Even if what you say is real you are nothing to me.
Söylediğin şey gerçek olsa bile benim için hiçbir şey ifade etmiyorsun.
Nothing that we say or no matter how much we speculate will change any of that. - Is that what you're saying?
Söylediğimiz hiç bir şey veya tahmin ettiklerimiz bunlardan hiçbirini değiştirmeyecek.
I have nothing to say to you.
Sana söyleyecek birşeyim yok.
I know that it sounds bad when I say that I almost slept over at Ezra's, but nothing was going to happen.
Az kalsın Ezra'da yatıya kalıyordum deyince kötü geliyor biliyorum. - Bir şey olmayacaktı ama.
I have nothing to say to you.
Sana söyleyecek bir lafım yok.
- He has nothing to say.
- Söyleyecek hiçbir şeyi yok.
There's nothing to say, Lexi.
- Söylenecek bir şey yok, Lexi.
They say he was antisocial and knew nothing about people.
Onun asosyal olduğunu ve insanları tanımadığını söylerler.
They say they're fine, and even if I-I don't look it, you say I look well, and in that way, we avoid talking about something we can do nothing about.
İyiyim derler. Öyle görünmeseler bile öyleyim derler. Bu bir açıdan elimizden gelmeyen bir şeyle ilgili konuşmadan kaçmak demektir.
That man has nothing but wonderful things to say about you.
O adamın senin hakkında söyleyecek bir sürü güzel lafı var.
There's nothing to say.
- Söyleyecek bir şey yok.
Have you nothing more to say to champion your cause?
Kendini savunmak için söyleyeceğin başka bir şey yok mu?
There is nothing you might say or do.
Diyebileceğin ya da yapabileceğin hiçbir şey yok.
I communicate authentically with the beyond, And I say to your face, you are nothing but a trickster.
Ben öte tarafla güvenli bir şekilde iletişime geçiyorum ve suratınıza karşı sizin bir hiç ve üç kağıtçı olduğunuzu söylüyorum.
I have nothing to say to you.
Sana söyleyecek birşeyim yok benim.
Nothing to say, nothing to admit! Let's do this, I'm good to go here!
Söyleyecek de itiraf edecek de bir şey yok!
- I mean, what would you think, Mom, if I went into your underwear drawer and I, say, threw away all of your favorite pairs and filled it with nothing but thongs, hmm?
- Bir şey mi yanıyor? - İç çamaşırı çekmeceni açıp sevdiğin ayakkabıları atıp sandaletten başka bir şeyle doldurma desem ne düşünürdün?
I know nothing I say to make it right, but you can stop running.
Ben, bunu doğru yapmak demek bir şey biliyorum ancak çalışan durdurabilirsiniz.
Nothing you said or didn't say could've made him do what he did, unless there's something else going on.
Söylediğin ya da söylemediğin hiçbir şey ona bunu yaptıramaz. Tabi başka bir şey yoksa.
have nothing to say?
söyleyecek bir şeyiniz yok mu?
Your Honor, there is nothing new here.
Sayın Yargıç, ortada yeni bir şey yok.
There's nothing that you can say.
Söyleyebileceğin hiçbir şey yok.
I have nothing good to say about Ed.
Ed için söyleyecek güzel bir şeyim yok.
he may be a good king for a people that does nothing but complain when it's their own lives on the line.
Konu kendi hayatları olunca şikayet etmekten başka bir şey yapmayan insanlar için, iyi bir kral sayılabilir.
All right, look, if you're just gonna fly off the handle and turn this into some kind of a spook show, then I have nothing to say to you right now.
Tamam bakın, direk köpürüp olayı hayalet gösterisine çevirecekseniz şu an size söyleyecek bir şeyim yok demektir.
Yet I know that there is nothing I can say to fix the damage I have done.
Sebep olduğum hasarı düzeltecek söyleyecek bir şeyim olmadığını biliyorum.
Agents, I appreciate you coming down here, but I have nothing to say to you about the injunction.
Buraya gelmenizi takdir ediyorum ajanlar, ama mahkeme emri hakkında diyecek bir şeyim yok.
I have nothing to say about my father.
- Babamla ilgili söyleyecek bir şeyim yok.
Are you trying to say my time in prison was nothing but sitting around?
Hapishanede geçirdiğim tüm zaman boyunca oturmaktan başka birşey yapmadığımı mı söylüyorsun?
( scoffs ) My genitals have nothing to say to him.
Üreme organlarımın Ona söyleyecek hiçbir şeyi yok.
Say that your college roommate was a troubled young man who you and the hotel have nothing to do with nicer?
Şöyle söyle : "Oda arkadaşın sorunlu bir genç adamdı, ki bunun seninle veya otelle herhangi bir alaksı yok." bu güzel oldu mu?
There was nothing more to say.
Söylenecek başka şey kalmadı.
Nothing you can say to me will be enough, or will make it all right... or will make me understand... or will make me feel any different to the way I do now, so just don't.
Bana söyleyebileceğin hiçbir şey kafi gelmez ya da işleri yoluna koymaz ya da bunu anlamamı sağlamaz ya da şu an hissettiklerimden farklı hissetmemi sağlamaz. O yüzden konuşma.
There's nothing you can say.
Söyleyebileceğiniz hiçbir şey yok.
# There is nothing that you can say # To make me change my mind # Goodbye #
Kelimeleriniz yetmez fikrimi değiştirmeye.
I got nothing to say, old friend.
Söyleyecek bir şeyim yok eski dostum.
My client has nothing to say.
Müvekkilimin söyleyecek hiçbir şeyi yok.
You can't say "nothing." You must want something.
"Hiçbir şey" diyemezsin. Bir şeyler istiyorsundur.
You're afraid you'll have nothing to say.
Söyleyecek bir şeyin olmamasından korkuyorsun.
I have nothing to say.
Söyleyecek bir şeyim yok.
You had nothing to say.
Söyleyecek sözün yoktu.
I say he's nothing but a bunch of noise, that's all.
Kuru gürültü dışında bir şey diyemem.
nothing 25771
nothing to see here 87
nothing else matters 82
nothing to hide 21
nothing much 304
nothing more 611
nothing happened 754
nothing at all 597
nothing yet 509
nothing changes 92
nothing to see here 87
nothing else matters 82
nothing to hide 21
nothing much 304
nothing more 611
nothing happened 754
nothing at all 597
nothing yet 509
nothing changes 92
nothing's changed 230
nothing to worry about 339
nothing happens 85
nothing so far 85
nothing has changed 127
nothing fancy 88
nothing serious 268
nothing will happen 77
nothing here 109
nothing important 86
nothing to worry about 339
nothing happens 85
nothing so far 85
nothing has changed 127
nothing fancy 88
nothing serious 268
nothing will happen 77
nothing here 109
nothing important 86