Suit up translate Turkish
840 parallel translation
I press suit up quick.
Kostümünüzü hemen ütülerim.
Now, suit up and get out there on the double.
Niye gitsin ki? Şey, sana söyledim. Bugün aynı kişi değilim.
I want the whole staff to suit up.
Derhal. Bütün görevliler giyinsin.
- You suit up only for occasions here.
- Burada sadece resmi törenler için giyiniriz.
Go find Doctor Dizzy and suit up.
Git Dr. Dizzy'yi bul ve giyin.
Suit up.
Formanı giy.
SO SUIT UP, WET DOWN, AND STAY TUNED
Giyinin, Islanın.
I suit up for practice to be a body. Equipment managing's my trade.
Sadece boş yeri doldurmak için oynuyorum.
Get your armor and suit up.
Zirhini getir ve kusan.
I had to get up then on account of a suit that had to be finished for Mick Foley, the caster.
Dökümcü Mick Foley'nin takımını bitirmek için yataktan çıkmak zorundaydım.
And it's got to be done before that suit of yours comes to trial... and Lola gets a chance to sound off... before they trip you up on the stand, and you start to go in drag me down with you.
Davan mahkemeye gelmeden herşey hazır olmalı. Ve Lola konuşup, seni sıkıştırdıklarında, beni de kendinle batırmaya çalışacaksın.
His father's suit's locked up in the tailor's.
Babasının takımı terzide kilitli kalmış.
Finally saved up enough coupons... to buy a decent suit.
Sonunda düzgün bir takım almaya yetecek kupon biriktirdim.
The films are sewed up in that suit, aren't they?
Mikrofilmler şu takımın içine dikilmişti, değil mi?
I tried to fix it but maybe I'd better go up and put my suit on.
Düzeltmeye uğraştım ama, en iyisi çıkıp elbisemi giyeyim, ha?
To me, getting dressed up was always just putting on my dark blue suit.
Giyinmek benim için sadece takım elbise demekti.
We rent it furnished, but she fixed it up to suit herself.
Evi mobilyalarla kiraya vermiştik, ama o kendisine göre düzenledi.
But we can't just pick up every man wearing a gray suit.
Ama her gri takım giymiş adamı gidip toplayamam.
I'll set you up with some money so that you can wait for... the acting parts that'll suit you.
Üstelik biraz da yanınıza para veririm uygun rol çıkmasını beklersiniz.
Don't it make you boys feel kinda dirty to look at such a handsome gentleman all dressed up in a fancy suit?
Böyle süslü bir takım giymiş yakışıklı bir beyefendiye bakınca kendinizi pis hissetmediniz mi çocuklar?
I remember I picked up a suit-case.
Bir valiz almak istediğimi hatırlıyorum.
I'll get someone to fix up my suit quickly and take you out to dinner.
Takım elbisemi düzeltip, seni akşam yemeğine götüreceğim.
And dressed up like a priest! But I have a suit.
- Hem siz rahip kıyafetindesiniz.
Sure messin'up that fancy suit, ain't you?
Güzelim elbisenizi berbat ediyorsunuz.
- How did all this happen? - I don't know, sir. But when Fisher came up, his suit was covered with a soft yellow ore.
Bilmiyorum ama Fisher yukarı geldiğinde, üniforması sarı bir madenle kaplıydı.
Shut up. Your suit is fair and goodly cut.
- Kıyafetiniz güzel dikilmiş.
At seven o'clock Ken gets up, he has a quick shower, a rub-down, gets into his track-suit, and goes back to bed again.
Sabah 7 : 00'de Ken kalkar, duşunu alır eşofmanını giyer ve tekrar yatar.
Sit here all dressed up in my little whore suit, waiting for my lord and master to call?
Orospu kıyafetlerine bürünerek burada oturup... efendimin çağırmasını mı bekleyeyim?
I've tried jogging on Hampstead Heath... at seven o'clock in the morning in a sweat suit... but I never worked up a sweat.
Hampstead Heath'te sabahları 7'de jogging yapmayı denedim.
I like your suit, isn't that super, the way those stripes go up and down? It's really super!
Takımınızı beğendim, süper değil mi... çizgiler yukarı-aşağı uzanıyor.
Sloan, who later resigned as campaign treasurer after the Watergate break-in showed up for a deposition in the common-cause suit on disclosure of campaign contributions, and denied naming Haldeman.
Watergate olayından sonra kampanyanın veznedarlığından istifa eden Sloan kampanya bağışlarının açığa çıkarılması konusunda mahkemeye ifade vermek üzere ortaya çıktı ve Haldeman'ın adını verdiğini inkar etti.
Unzip the suit, unsnap the rear panels, hook up the boots, and attach the life support system.
Fermuar ve arka panelleri açın, botları bağlayın, yaşam desteği sistemini birleştirin.
Then snap up the mask, buckle the gloves, zip up the suit, snap up the rear panels.
Maskeyi açın, eldivenleri kopçalayın ve kostümün fermuarlarını çekin. Arka panelleri açın.
Soon, all Fat Sam will have is the suit he stands up in and a suitcase full of memories.
Evet, yakında Şişko Sam'in elinde, üzerindeki giysiler ve içi anılarla dolu bir bavuldan başka bir şey kalmayacak!
I mean, she had her jugs right up against my suit.
Göğüslerini göğsüme dayadı.
... was held up by a fat bearded man in a red suit. Santa Claus.
... kırmızı elbiseli, şişmanlatılmış, sakallı Noel Baba aniden ateş açarak kaçmayı başardı.
You're messing up my suit!
Elbisemi berbat ettin!
That light-up suit must've given you shock treatment!
Birkaç tane mi? Şu ışıklı kıyafetin sana şok tedavisi uyguladı herhalde.
But they had trouble, uh, making up my cat suit... so I didn't get it delivered to me till the night of the first performance. Particularly the head
Ama kedi kostümümü dikmekte zorluk yaşıyorlardı bu yüzden ilk gösteri gecesine kadar kostüm elime geçmemişti.
She setting me up for a paternity suit.
Bana babalık kılıfı geçirmeye çalışıyor.
Maybe your mom can dig up your pigeon suit!
Belki annen güvercin kıyafetini de bulur!
There is a well-known agency for governesses in the West End, called Westaway's, and I have lately been calling there about once a week in order to see whether anything has turned up which might suit me.
West End de, mürebbiyeler için Westaway's de tanınmış bir acente vardır. Bir hafta önce çağrıldığım işin bana uygun olup olmadığını görmek için başvurduğum yere gittim.
- Are we ready to suit him up?
- Artık şunu giydirelim mi?
I wanted some new clothes, get dressed up, buy a suit, look sharper...
Takım elbise falan giymek biraz daha şık giyinmek. - Kardeşin var mı yok mu?
Last time you said that to me, I ended up in Washington wearing a pinstripe suit and a necktie.
Bunu bana en son söylediğin de Washington'da kendimi ince çizgili bir takım ve kravat içinde bulmuştum.
HE WOUND UP PRANCING AROUND IN A WHITE SUIT HANDING OUT SCARVES TO MIDDLE-AGED HOUSEWIVES.
Beyaz elbisesi içinde kasıla kasıla orta yaşlı kadınlara atkı dağıttı.
Where did you get the new suit, Fran? - Up a tree.
Bu yeni takımı nereden buldun?
Put on your wash-and-wear suit, cllp-on bow tie, have your landlady tie your shoes for you, then you show up at the church.
Buruşmayan giysini giy, papyonunu tak, bayan ev sahibi pabuçlarını bağlasın, sonra kilisede boy göster.
It managed to kill the child, with the jump suit all buttoned up.
Tulumun bütün düğmelerini açarak çocuğu öldürdü.
So if you could put on a clean suit, brush those teeth and put on some cologne to cover up that wombat smell he'll see you tomorrow afternoon.
Eğer üzerine güzel bir takım elbise giyip, dişlerini fırçaladıktan sonra, hayvan kokusunu örtecek bir deodorant sıkarsan, yarın öğleden sonra seninle görüşecek.
Every once in a while, they let me dress up in my soldier's suit and try to impress somebody.
Arada bir üniformamı giydirip birisini etkilememi istiyorlar.
upsy 47
upstate 42
uppercut 41
upham 30
upper east siders 33
up you go 144
up next 81
up yours 130
upside down 57
up top 130
upstate 42
uppercut 41
upham 30
upper east siders 33
up you go 144
up next 81
up yours 130
upside down 57
up top 130
up to you 126
up against the wall 84
up guy 119
up call 187
up and at' em 72
up north 49
up the stairs 74
up we go 50
up now 50
up high 87
up against the wall 84
up guy 119
up call 187
up and at' em 72
up north 49
up the stairs 74
up we go 50
up now 50
up high 87