English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / That's good

That's good translate Turkish

48,945 parallel translation
- It's very good. - I like that.
Beğendim.
That Rolling Stone article came out, and it's not good.
Şu Rolling Stone yazısı çıkmış ama pek iyi değil.
That's a good thing though Ross, okay?
tamam mı?
Very good question. That's a very good question and I have a very good answer.
Bu çok iyi bir soru ve buna çok iyi bir cevabım var.
Here, I circled the ones that I think will be good for your qualifications like human statue, mattress tester, dog poop picker upper...
İşte senin özelliklerine uyabilecek olan ilanları daire içine aldım. İnsana benzer heykel, koltuk deneyicisi, köpek boku toplayıcısı...
That's a good point.
Güzel noktaya değindin.
No, I don't think that's a good idea.
- Hayır, bence bu güzel bir fikir değil.
- Are you sure that's a good idea?
- Sence bu iyi bir fikir mi?
Good ol'steady Eddie, that's me.
Güvenilir, iyi adam Eddie, bu kişi benim.
That's not good.
Bu iş böyle gitmez.
He's good at that.
Bu konuda iyidir.
And that's with good behavior.
O da en iyi ihtimalle.
That's a good point.
İyi dedin.
And if it's any consolation, I think that tommy had a really good time tonight.
Teselli olur mu bilmiyorum ama bence Tommy bu akşam çok güzel vakit geçirdi.
Well, that's a very good question.
Çok güzel bir soru.
You want to believe in a God that's good and just.
İyi ve adil olan tanrıya inanmak istiyorsun.
That kid is- - He's gonna have a good life.
Bu çocuğun iyi bir hayatı olacak.
So I take it that Ziggy's father isn't exactly a good guy.
Yani anladığım kadarıyla Ziggy'nin babası iyi biri değil.
- And that's a good thing?
- Bu iyi bir şey mi?
- I don't think that's a good idea.
- İyi bir fikir olduğunu sanmıyorum.
Yeah, that's a good idea.
Evet, iyi fikir.
It's to the point and I think that's good.
Mesele bu ve bence bu iyi.
I think it's a really good thing that we knew Harriet Lauler.
Bence gerçekten iyi bir şey. Harriet Lauler'i tanıdığımızı söyledi.
- Yes, that's good, Dale.
- Evet iyi gidiyorsun, Dale.
- That's a good response.
- Güzel cevap.
Yeah, that's probably a good idea.
Evet, bu iyi bir fikir gibi.
So they actually have a really good ground to argue against the use of condoms, especially in the context, in the way that they're using them.
Aslında, prezervatif kullanımına karşı sağlam argümanları var, özellikle bağlamı, kullanış şekillerini düşünürsek.
Like all that's good and sweet in the world.
Dünyadaki tüm iyi ve tatlı şeylerin birleşimi.
That's out of a lot of good candidates.
O kadar iyi aday arasından.
That's good.
Güzel.
That's a good question.
Güzel soru.
So, this site says that one of John Grady Cole's central flaws is... his tendency to see the world in black and white, good and evil...
Bu siteye göre, John Grady Cole'un en önemli kusurlarından biri, dünyayı siyah beyaz, iyi ve kötü olarak görmeye eğilimli olması...
You think that Tony's a good influence?
Sence Tony ona iyi örnek oluyor mu?
My sense of him is that he's a very good influence.
Ona çok iyi örnek olduğunu hissediyorum.
Yeah, that's good.
Evet, güzel.
That's not good enough.
Ama bu yeterli değil.
Shit, that's not good.
Kahretsin, bu iyi değil.
And that's good? I need to do some work on it.
- Üzerinde biraz daha çalışmam gerek.
That's some good DIY stuff there.
Ekibin yaptığı çok güzel şeyler var.
The day's coming where you can't be that good.
Ama o kadar iyi olamayacağın günler yaklaşıyor.
That stuff out front with the spikes and the chains and the heads, that's good for the optics.
Önde duran mızraklı, zincirli ve kafalı şeyler manzara açısından güzel.
I know those words are gonna choke in your ears a good, long while and you're gonna wanna make up for even thinking that.
Bu sözlerin çok uzun bir süre kulaklarında yer edeceğini ve sırf düşününce bile bunu telafi etmek isteyeceğini biliyorum.
That sealed up said box good and tight.
Bu da söz konusu tabutu sıkıca kapattı.
I suppose that's a good segue into our little discipline cases here.
Sanırım ufak disiplin sorunlarımıza dair güzel bir kesit oldu bu.
That's, err, that's good.
İyi olmuş. Elbette.
That's good news.
Bu iyi haber.
That's good advice.
Güzel tavsiye.
I, like, make up these crazy excuses because I'm so desperate to believe that Ziggy's father is actually a good person.
Böyle deli saçması bahaneler üretiyorum. Ziggy'nin babasının aslında iyi bir insan olduğuna inanmaya ihtiyacım var çünkü.
That's a good sign.
Bu iyiye işaret.
Actually, no, that's good.
Aslında böylesi daha iyi.
Which is... That's good, right?
Bu güzel, değil mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]