English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / The music

The music translate Turkish

12,028 parallel translation
The music and the dances and... gin.
Müzik ve danslar ve... cin.
The music was so intense, you just sort of went out of yourself.
Müzik o kadar güçlüydü ki, kendinizden geçiyordunuz.
I just want them to listen to the music like they did in the classical world.
Klasik dönemlerde olduğu gibi müzik dinlemelerini istiyorum.
She had music, the musical background.
Onun müziği, müzikal arka planı vardı.
I've had a few love affairs and I would love to be married, but everything has had to be sacrificed for the music.
Birkaç gönül ilişkim oldu, evlenmeyi de çok isterim ama her şeyin müziğe feda edilmesi gerekiyordu.
And your dad would make us sleep on the floor, said we had to live in the music.
Baban müziği hissedelim diye yerde yatmamız gerektiğini söylüyordu.
So the way this goes is I enter, I step on that thing, the music starts blasting in the bedroom.
Yani bu şeyin sistemi, ben giriyorum, üzerine basıyorum, ve müzik çalmaya başlıyor.
I go to turn the music off, and that's when I trip the shotgun rig.
Müziği kapatmaya gidiyorum, ve onda da pompalıyı tetikliyorum.
And I heard the music.
Ve müziği duydum.
Just the music, man.
Sadece müzik, adamım.
I know people in the music business.
Müzik işindekileri bilirim.
Yeah, he let me choose the music on the way over here, which leads me to believe he's given up on life.
Evet, buraya gelirken müziği seçmeme izin verdi bu da beni hayattan artık ümidini kestiğine dair bir inanışa sürüklüyor.
I'll start the music.
Müziği başlatıyorum.
The music of a scream.
Çığlığın müziği.
I can't hear you over the music.
Müzikten duyamadım seni.
- But the music is inside of you.
- Ama müzik içinde.
- So for now, you'll have to face the music.
Bu yüzden şimdilik durum ile yüzleşmelisin.
We didn't even care because the music was blasting on the stereo.
Umurumuzda bile değildi, çünkü son ses müzik dinliyorduk.
Then the music just drifts up.
Müzik duyulacaktır.
One of them was the woman that my mother worked for, and the other one was a music teacher, Mrs. Mazzanovich, and they decided right then and there to give me lessons.
Biri, annemin yanında çalıştığı kadındı öteki de Bayan Mazzanovich adında bir müzik öğretmeniydi ve hemen o anda bana ders vermeye karar verdiler.
But since she didn't want her mother to know that she was playing "the devil's music" in bars, she changed her name.
Ama annesi barlarda "şeytanın müziğini" çaldığını öğrenmesin... ARKADAŞI... diye adını değiştirdi.
Well, I loved the audience, but I wasn't playing classical music, and I wanted to be, and so I wrote,
Dinleyicilere bayıldım ama klasik müzik çalmıyordum, oysa çalmayı isterdim o yüzden de...
But you have to realize that when I'm most satisfied with my music, I call upon all of the things that I have learned in classical music.
Ama şunu anlamalısınız, müziğimden en memnun olduğum zaman klasik müzikte öğrendiğim şeylerden yararlanıyorum.
You see, music always goes through my head, which means the more I played, the less I could relax.
Kafam hep müzikle doludur yani, ne kadar çok çalarsam, o kadar az gevşeyebiliyordum.
I would have had guns, and I would have gone to the South and gave them violence for violence, shotgun for shotgun, but my husband told me... I didn't know anything about guns, and he refused to teach me, and the only thing I had was music, so I obeyed him.
Bir sürü silah alır, Güney'e giderdim ve şiddete şiddetle, silaha silahla karşılık verirdim ama kocam silahlar hakkında bir şey bilmiyorsun dedi ve öğretmeyi reddetti elimdeki tek şey müzikti, o yüzden onu dinledim.
♪ Say Something ♪ Why is the music so loud'?
- Müziği niye bu kadar açtın?
Get the police. [Recorded laughter ] [ Spooky music playing]
Polisi ara.
It came of age when music defined people's lives and foreshadowed the alienation of modern man.
Müziğin insan hayatını belirlediği ve modern insanın yabancılaştığını önceden haber verdiği bir dönemde ortaya çıktı.
We grow plenty of food, music in the evening, a beautiful pond to skinny dip in.
Bir sürü yiyecek yetiştiririz, akşamları müziğimi var çıplak yüzmek için de güzel bir gölümüz. var.
My world was the music scene, you were an er doctor.
Benim müzisyen ortamım varken sen acil servis doktorusun.
The mythology of his life of drugs, near fame, notoriety, and fornication, of dance music and DJ'ing under the influence had been promulgated relentlessly.
Hayatının uyuşturucularının mitolojisi şöhrete yakınlığı, kötü şöhreti dans müziğinin ırzına geçmesi ve dj'liğin etkisi altına girmesi durmadan yayınlanmıştı.
But considering Duncan was only in his 40s, I'd say the killer didn't think his music career was about to take off.
Duncan'ın 40 yaşlarında olduğunu düşünürsek belli ki katil, müzik işinde ilerleyeceğini düşünmemiş.
[dramatic music] - The Sheriff's phone never rang.
- Şerif telefon çaldı asla.
( Theme music playing ) ♪ It's amazing how the unexpected ♪
Çeviri : scorpionss1 Jennifer İyi seyirler.
[dark music] The fight just makes it harder.
Kavga sadece zor hale getirir.
And I realize, oh, she's, like, a student, like, a singing music student, and she's doing her vocal exercises on the subway.
Sonra fark ettim ki bu kız öğrenci. Şan eğitimi alıyor. Ve vokal egzersizini metroda yapıyor.
I'm so cool,'cause I'm studying music in New York City and I just do my thing right on the subway every day.
"Çok havalıyım çünkü New York City'de müzik eğitimi alıyorum ve her gün metroda istediğimi yapıyorum."
♪ I hide in my music, forget the day ♪
Müziğime sığınır ve günü unuturum...
Did you learn that in your Ecclesiastical Music of Southern Europe class at Princeton? I mean, how the hell do you know that?
Princeton'da Güney Avrupa'nın Dinî Müziği dersinde mi öğrendin bunu?
( Theme music playing ) ♪ It's amazing how the unexpected ♪
Baby Daddy 4.
The number 7 is widely regarded as being lucky, and it plays a ubiquitous role in most of the world's major religions, not to mention astrology, astronomy, literature, music.
7 rakamı genel olarak şanslı sayılır ve pek çok büyük dinde benzer role sahiptir. Ayrıca astroloji, astronomi, edebiyat ve müzikte de önemlidir.
It's only the biggest country music tourist destination in the world!
- Sen ne diyorsun? Orası dünyadaki en büyük country müzik turizm noktası.
If we work together, we can get Bart to his sports, Lisa to her music, and Maggie to the five birthday parties she's invited to today.
Eğer birlikte çalışırsak, Bart'ı sporuna Lisa'yı müziğine ve Maggie'yide davet edildiği doğum günü partisine götürebiliriz.
What Color Is Your Tambourine, and The Smell of Music- - but I'm still here.
Tefin ne renk, ve o müziğin kokusu... Ama hala buradayım.
So what's the point of our music?
Peki müziğimizin amacı ne?
I know it's the past, present, and future of music.
Müziğin geçmişi, bugünü ve geleceği olduğunu biliyorum.
♪ With the ones I loved and lost ♪ [alternative music] Lauren?
Lauren?
The words were like music, they spread and tingled through my veins.
Sözcükler müzik gibiydi. Dağıldılar ve damarlarımdan geçtiler.
'The sexiest man since sliced ham'wanted me to move in with him for decent music, proper cuddles'and Olympic-standard gymnastic knobbing.
Kesilmiş jambondan sonra en seksi şey güzel müzik, sarılıp yatmak ve olimpiyat standardında sevişmeler için yanına taşınmamı istiyordu.
( music continues ) They've got the visitors totally off-balance.
Hadi, Molly! Konuk takıma bir şeyler olmaya başladı.
Want to hear the music again?
Müziği tekrar dinlemek ister misin?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]