To life translate Turkish
64,903 parallel translation
You brought a remnant to life last year to defeat Zoom.
Geçen sene Zoom'u alt etmek için bir zaman kalıntısı yaratmıştın.
Which is why, if you want my forgiveness, you're gonna bring Elena Gilbert back to life.
İşte bu yüzden eğer benim affımı istiyorsan, Elena Gilbert'ı hayata getireceksin.
If you want my forgiveness, you're gonna bring Elena Gilbert back to life.
Eğer benim affımı istiyorsan Elena'yı geri hayata getireceksin.
But he brought me back to life.
Ama o beni hayata döndürdü.
He brought me back to life.
Beni hayata geri döndürdü.
I was trying to save her life, Cisco.
Onun hayatını kurtarmaya çalışıyordum Cisco.
I was about to check one of the most important boxes a man can check in his life.
Bir erkeğin hayatı boyunca yakalayabileceği en büyük fırsatı yakalamak üzereydim.
I was trying to save her life, Cisco.
- Hayatını kurtarmaya çalışıyordum Cisco.
And if you were to become part of that, your life would be very complicated, and it would change us.
Ve sen bunun bir parçası olursan senin hayatın da karışık bir hal alır bu da bizi değiştirir.
You know, part of me can't help but... think that this is some sort of gift, you know... that this is the life that he was supposed to have.
Bir yanım bunun bir çeşit armağan olduğunu düşünemeden edemiyor. Onun yaşaması gereken hayat bu.
You sure you're ready to end her life?
Hayatını sonlandırmaya hazır olduğuna emin misin?
To save Iris'life, Lyla. Yeah. I'll do anything.
Evet Lyla, Iris'in hayatını kurtarmak için her şeyi yaparım.
But you risked your freedom and Iris'life to save him.
Ama onu kurtarmak için kendi özgürlüğünü ve Iris'in hayatını tehlikeye attın.
Damon gets to waste his life and she's not able to live hers?
Damon hayatını harcıyor ama o kız yaşayamıyor bile?
As a doctor, every life has to be as important as the next.
Bir doktor olarak, tüm hayatlar diğerleri ile eşit öneme sahiptir.
My life is still linked to Elena's.
Hayatım hala Elena'nınkine bağlı.
But I also listen to the world around you, and I'm not afraid to speak up if I fear for your life.
Ama etrafındakileri de dinliyorum, ve hayatın için kaygılandığımı konuşmaktan da korkmuyorum.
But the one very big positive is that life doesn't have to stop after you die.
Ama en iyi tarafı ise öldükten sonra hayatın sona ermemesi.
I spent an eternity waiting for you to walk into my life.
Hayatıma girmeni bir ömür bekledim.
I'm so close to the life I've always wanted.
Her zaman istediğim hayatı elde etmeme çok az kaldı.
Things he's gonna have to spend the rest of his life atoning for.
Hayatının geri kalanında kefaret ödemesi gerekiyor.
Never been so happy to find a gas station in my life.
Benzin istasyonu bulduğuma hiç bu kadar sevinmemiştim.
Maybe you need more time to live your vampire life to its fullest.
Belki vampir hayatını doruğuna kadar yaşaman için daha fazla zaman gerekiyor.
Which means I'm free to end his life and recall his soul to the fiery pits of my world whenever I choose.
Bu da demek oluyor ki onun canını alıp kendi dünyamın ateşli çukurlarına atabilirim. İstediğim zaman.
It's a small price to pay for allowing Stefan to live out the remainder of his human life, before he returns to me.
Stefan'ın insan olarak kalan hayatına devam edebilmesi için küçük bir bedel. Bana dönmeden önce.
Your brother's free to live out the term of his human life.
Kardeşin kalan hayatını insan olarak yaşamakta serbest.
I just wanted to say thank you... for saving my life.
Sadece teşekkür etmek istedim... hayatımı kurtardığın için.
I linked Elena's life to yours, and the rule is, as long as you're alive, Elena will remain asleep.
Elena'nın hayatını seninkine bağladım, ve kural ise hayatta kaldığın sürece Elena uykuda kalacak.
To move on with my life.
Bana hayatıma devam etmemi söyledin.
This is all hypothetical, Bonnie, but what if there was a way to unlink your life from Elena's?
Bunların hepsi varsayımsal Bonnie, ama ya seninle Elana arasındaki bağı kırmak için bir yol varsa?
You're going to clean up and turn your life around.
Kendine çeki düzen verip o hayatı geri alacaksın.
If you truly love Caroline, you will release her from this suffering and give her back the life she was meant to have.
Eğer gerçekten Caroline'ı seviyorsan, onu bu acılarından kurtarıp sahip olması gereken ölümsüz hayatı yaşamasına izin verirsin.
I'm here to hold you accountable for the rest of your God-given life.
Hayatının geri kalanında seni bize karşı sorumlu tutmak için buradayım.
The day you've dreamt of your whole life, just throw it together like some shotgun Vegas wedding to lure out and murder your nemesis, all before the vows are over.
Hayatın boyunca hayal ettiğin gün, Vegas av tüfeği gibi yapılsın ve... daha yeminler bitmeden düşmanlar ortaya çıksın ve onları öldür.
You want to spend your life with him, in spite of everything.
Her şeye rağmen hayatını onunla geçirmek istiyorsun.
Stefan has found the woman of his dreams, and he's going to share the rest of his human life with her.
Stefan hayalindeki kadını buldu, ve hayatının geri kalanını o kadınla geçirecek.
I'm gonna live this life to the fullest.
Hayatımı dolu dolu yaşayacağım.
What Perry Smith deserved was to rot in jail for the rest of his life.
Perry Smith ömrünün sonuna kadar hapiste çürümeyi hak ediyordu.
Oh, it's almost enough to make a man question the way he's lived his life.
Neredeyse adama yaşadığı hayatı sorgulatacak cinsten.
I've dedicated my life to saving people.
Hayatımı insanları kurtarmaya adadım. Zarar vermeyeceğime yemin ettim.
We're trying to save her life.
- Hayatını kurtarmaya çalışıyoruz.
I made them my life's work, until finally I learned the spell to summon one...
Hayatımın işi haline getirdim. Sonunda bir tanesini çağırmayı öğrendim, Ishim.
My life is yours to devour.
Hayatımı sana veriyorum.
That you invited Azazel to visit when he spared John's life.
Azazel'in John'un hayatını bağışladığı ziyareti.
My plan may just be to save your son's life, raise him as my own, give him the chance to use his power in my service.
Benim planım oğlunun hayatını kurtarmak. Kendi oğlum gibi yetiştirip gücünü benim için kullanmasını sağlamak.
Your new life's about to begin.
Yeni hayatın başlamak üzere.
I've given my life to it.
Hayatımı verdim bu işe.
She liked to tell me about her life.
Bana hayatından bahsetmeyi severdi.
I could set fire to your life whenever I choose.
İstediğim an hayatı sana zehir edebilirim.
You have no idea what this life is gonna do to you.
Bu hayatın sana neler yapacağına dair hiçbir fikrin yok.
I think your relationship to real life is a bit troubling.
Gerçek hayatta ilişkilerin biraz sorunlu.
life 1101
lifetime 19
life is but a dream 17
life is good 62
life is beautiful 34
life goes on 120
life is short 124
life isn't fair 26
life sucks 30
life is too short 32
lifetime 19
life is but a dream 17
life is good 62
life is beautiful 34
life goes on 120
life is short 124
life isn't fair 26
life sucks 30
life is too short 32
life's a bitch 23
life's too short 77
life or death 27
life is hard 20
life is complicated 17
life is full of surprises 25
life's not fair 17
life is great 19
life is 34
life and death 48
life's too short 77
life or death 27
life is hard 20
life is complicated 17
life is full of surprises 25
life's not fair 17
life is great 19
life is 34
life and death 48
lifetime opportunity 45
life crisis 61
life in prison 19
life insurance 30
life was good 16
life support 23
life's short 17
to live 85
to listen 16
to lie 19
life crisis 61
life in prison 19
life insurance 30
life was good 16
life support 23
life's short 17
to live 85
to listen 16
to lie 19