English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / You're good

You're good translate Turkish

26,525 parallel translation
No matter what the judge decides, I know that you're a good mom, too.
Hakim ne karar verirse versin, senin de iyi bir anne olduğunu biliyorum.
You're feeling pretty good, you think the infection's gone, and then it reappears... out of nowhere... when your body's still weak, when you've barely recovered...
Kendinizi iyi hissedersiniz, enfeksiyonun geçtiğini sanırsınız ama tekrar ortaya çıkarlar. Aniden. Vücudunuz hala zayıfken ve yeni iyileşmeye başlamışken...
You and I... we're good, right?
Biz iyiyiz değil mi?
I mean, you're good, but nobody's that good.
İyisin ama kimse o kadar iyi değildir.
- You're good?
- İyi misin?
Okay, you're... you're good, right?
İyisin değil mi?
Well, I know you're really good at all of this personal psychology stuff, so I thought maybe you could help me out with this.
Kişisel psikoloji konusunda iyi olduğunuzu biliyorum yani bu konuyla ilgili yardım edebileceğinizi düşündüm.
- You're crazy! - Confess to killing Jake, or say good-bye to "little Branson."
- Jake'i öldürdüğünü itiraf et ya da küçük Branson'a elveda de.
You're doing a good job, Alex.
- Harika iş çıkardın Alex.
So, your name's Henry and... okay, well, the good news is that you're gonna live a while.
Adın Henry ve... İyi haber ; bir süre daha yaşayacaksın.
You're looking good.
İyi görünüyorsunuz.
Well, you two look like you're up to no good.
Her ikiniz de pek iyi görünmüyorsunuz.
You're good.
İyisin.
Not a good idea, is what you're saying.
Hiç de iyi bir fikir olmamış anlaşılan.
You're a good doctor.
- Çok iyi bir doktorsun.
I hope you're good at hand jobs.
Umarım çavuş tokatlamada iyisindir.
Well, good sir, since you're so generous, we could use a new television to keep us distracted from the drugs... and a microwave, new refrigerator, some appliances, maybe a furniture upgrade.
- Beyefendi, madem bu kadar cömertsiniz bizi uyuşturuculardan uzak tutması için bir televizyon iyi olurdu ve bir mikrodalga fırın, yeni buzdolabı, bazı eşyalar, belki de bir mobilya yenilemesi.
I don't understand how you're so good at the underwater level.
Bu su bölümünde nasıl bu kadar iyisin anlam veremiyorum.
Good. Now that you're out of there, we can...
Şimdi oradan uzak olman lazım, biz...
You're good to roll.
Gidebilirsin.
- You're a really good person.
- Çok iyi bir insansın.
No, you're money's too good, okay?
Hayır, paranız çok iyi tamam mı?
Okay, so you're smart in addition to being a damn good tackle.
Tamam, iyi bir defans olmanın yanında zekisin de.
You're about as good a man as any thief, so tonight when I go to bed and hit the pillow,
Herhangi bir hırsızla aynı derecede iyi bir adamsın. O yüzden bu akşam yatağa gidip kafamı yastığa koyduğumda kardeşini düşüneceğim.
You don't get a good sleep and you're hurt.
İyi uyuyamıyorsun, yaralanıyorsun.
See, now you're some place where good people actually look out for one another.
Bak, burada iyi insanların... birbirlerine dikkat ettikleri yerdesin.
You're real good at acting.
- İyi oyuncuymuşsun.
Being prepared for tomorrow's scenes isn't gonna do you a lot of good if you're dead tonight.
Bu gece ölürsen, yarınki sahnelere hazır olman hiçbir işine yaramayacak.
Winston, I don't know how this is going to work out, but you need to know that you're good enough.
Winston, bu nasıl çözülecek bilmiyorum ama yeterince iyi olduğunu bilmen lazım.
You're a good man.
İyi bir adamsın.
You're a good brother, Cisco.
- Sen iyi bir kardeşsin Cisco.
You're as good as dead.
Şu an ölü sayılırsın.
Ah, good, you're still here.
Hâlâ buradaymışsın, güzel.
You're good. I know.
Epey iyisin.
Maybe you're not as good at this as you thought.
Belki bu işte düşündüğün kadar iyi değilsindir.
So good of you to show. You realize you're late, yeah?
Geç kaldığının farkındasın, değil mi?
You never know when you're in the mood for a good strooping.
Canının ne zaman ıslak bir şeyler çekeceği hiç belli olmuyor.
You're actually being a good mum.
İyi bir anne gibi davranıyorsun.
Maybe you're not as good at your job as you think.
Belki işinde sandığın kadar iyi değilsindir.
You're good, though, right?
İyisin ama değil mi?
We're glad you had a good time.
Güzel zaman geçirdiğinize sevindik.
Okay. Well, it's a good thing you're here, then. The ACT is made of three parts :
Peki, senin burda olman güzel, öyleyse.. Yardımcı Yurttaşlık Testi üç bölümden oluşur :
You're a good guy.
Sen iyi bir adamsın.
You're a good person.
Sen iyi bir insansın.
You're a good liar, but not good enough for me.
İyi bir yalancısın, ama beni kandırabilecek kadar değil.
You're a good dad.
İyi bir babasın sen.
Good. You're awake.
Güzel, uyanıksın.
You think you're too good for this, don't you?
Bunun için aşırı iyi olduğunu düşünüyorsun değil mi?
You think you're too good for me.
Benim için aşırı iyi olduğunu düşünüyorsun.
Good. You're doing really good, jacob.
Gerçekten güzel iş yapıyorsun, Jacob.
I suspect you're a man that could use all the good karma that he can get.
Senin karmayla iyi bir adam bulabileceğinden şüpheliyim

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]