English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / You've grown up

You've grown up translate Turkish

434 parallel translation
You've grown up, Janie.
Büyüyorsun, Janie.
But Mr. Monty says I'm much more grown-up than you are... and I should try to understand you.
Ama Bay Monty senden daha olgun olduğumu ve seni anlamam gerektiğini söyledi
You know, you've grown up a bit since I last saw you.
Seni son gördüğümden bu yana, biraz büyümüşsün galiba.
I've always known you must have grown up in a lovely house like this.
Bunun gibi güzel bir evde büyüdüğünü biliyordum.
We're all grown up, and if we'd only act that way, Warren would be here with Rose instead of spending the evening talking about you...
Hepimiz birer yetişkiniz ve öyle davranabilirsek Warren, bütün akşamı Rose'dan bahsederek geçireceğine onunla birlikte geçirir...
You've all grown up so since the bishop and I lived in this parish.
Piskoposla burada yaşadığımız zamandan beri çok büyümüşsünüz.
You've grown up.
Büyümüşsün.
You've grown up to be a handsome, strapping young man.
Büyüyüp yakışıklı, güçlü kuvveli bir delikanlı olmuşsun.
Unless, maybe, you've got twins and a job of your own... and grown up with your husband and friends.
Tabi belki, ikizlerin, kendi işin varsa ve kocan ile arkadaşlarınla bir arada büyümüşsen farklıdır.
You've grown up in these four years You must've forgotten me.
Dört yılda çok büyümüşsün. Beni unutmuş olmalısın.
By the premature adoption of an extreme belief and creed, it is well to understand this in looking to the duties of adult life, in particular, the married state, when you will emerge into a world of grown-up problems for the first time.
Aşırı inanç ve imanın çok erken benimsendiğini anlamak için yetişkinlerin hayatını incelemek yeterlidir. Özellikle evlilik hayatını. Gençler büyüklerin sorunlar dünyasına ilk defa girerlerken, genç olmanın verdiği heyecanı...
Now you've all grown up
Artık hepiniz büyüdünüz.
Being able to recognise that shows how much you've grown up
Yaşananları hatırladıkça, senin ne kadar büyüdüğünü anlıyorum.
Now with you, I've grown up.
Şimdi seninle büyüdüm.
You're grown-up now, and you are married.
Şu anda erişkinsin, ve evlisin.
"Have you cried since you've grown up?"
"Yetişkin olduğundan bu yana ağladın mı?"
When you've grown weary of your magnets you can look me up.
Bu manyetiklerinizden bıktığınızda beni ziyaret edebilirsiniz.
I think I'm really grown-up and then something happens, and I run to you like a baby.
Sahiden de büyüdüğümü düşünüyorum ama derken bir şey oluyor ve bebek gibi sana koşuyorum.
You'd never know the children, they're so grown-up and lovely.
Çocuklar ne kadar büyüdüler ve sevimli oldular bilemessin.
You've grown up into a fine young woman.
Büyümüş, hoş bir genç hanım olmuş.
You've kind of grown up.
Sanki büyüdün.
You've grown up, baby, and I never noticed.
Büyüyorsun, bebeğim, hiç dikkat etmemişim. Kaç yaşındasın?
You're a very beautiful young girl, considering you've grown up without your poor dear mother.
- Zavallı annen olmadan büyüdüğünü de göz önüne alırsak. Sen çok güzel ve tatlı bir genç kızsın,
Can't you and I discuss this calmly together like grown-up women?
Sen ve ben gerçekçi ve sakin, yetişkin kadınlar gibi bu konuyu konuşmuyoruz?
When I'm grown up, I'll study medicine, and I'll make you better.
Büyüdüğümde tıp okuyacağım ve seni iyileştireceğim.
I wanted to see the child of Mr. Kawahara and you all grown up.
Çocuğun ve sizin beraber olgunlaştığınızı görmek isterdim.
I'd rather be with you. Come back when you've grown up.
- Seninle olmayı tercih ederim.
When you've grown up with a brother like mine...
Kardeşim gibi biriyle büyüseydin...
No, you are grown up now You are daughter of Baron, and I'm just a servant.
Kız büyümüş ve olgunlaşmış artık uşaklarla uzun ve samimi konuşmuyor.
- You've grown up a lot, haven't you?
- Ne çok büyüdün, değil mi?
How you've grown up!
Burma, ne kadar da büyümüşsün.
You've grown up while I was away.
Ben yokken büyümüşsün.
I've been thinking about you all along. " She's grown up.
Hadi bakalım.
You've grown fat as a puffed-up frog!
Bir kurbağa gibi şişti!
I keep forgetting you've grown up.
Sürekli büyüdüğünü unutup duruyorum.
You've really grown up!
Sen gerçekten büyüdün!
You've grown up a lot You haven't seen me for so long of course I've grown up I can't always be eight or nine years old
Çok büyümüşsünüz çok doğal... elbette büyüyeceğim hep çocuk kalamam ki!
You've already grown up, son.
Görmeyeli büyümüşsün, evlat.
I did tell you that I'd love you forever, but... I'm fed up, I've grown old and don't love you anymore.
Ömrümün sonuna kadarmış, hastalıkta sağlıkta, iyi gündeymiş kötü gündeymiş, yaşlılıkta falanmış.
I've grown up in this circle and like you, others see me as merciless
Bende bu çemberde büyüdüm! senin gibi, diğerleri beni insafsız sanır
But now you've grown up, you please dad, and I want to buy you one.
Şimdi büyüdün ve baban mutlu olman için onu alacak. - Mutlumusun?
We've grown up a lot since you saw us last.
Sen görmeyeli epey büyüdük. Buyur otur ağabey.
This year you've grown up and won't cry ¿ right?
Bu sene büyüdün ağlamayacaksın, değil mi?
But you see, Jonathan, I'm... I've grown very tired of waiting for you to step up behind me one day and relieve me of existing.
Ama ben... arkamda bitiverip beni haklayacağın günü beklemekten... çok yoruldum.
But you're a grown-up now, and you've got a beard.
Ama şimdi büyüdün, ve artık sakalların var.
And now, your bad dreams and a troubled conscience tell you to find the grown-up person, take him into the family, and bestow your wealth on him.
Şimdi de kabuslarınız ve pişmanlık duyan vicdanınız size genç adamı bulup yanınıza almanızı ve zenginliğinizi ona bağışlamanızı söylüyor.
Walk up, folks! If you're lucky you might get lots of candy vegetables grown by the famous gardener, Gipping, who works with the queen of Buckingham Palace. Walk up, folks!
Haydi gelin, haydi gelin, şanslıysanız, Buckingham Sarayı Kral ve Kraliçessinin ünlü bahçıvanı
You've grown up well, Rosa.
Kocaman olmuşsun, Rosa.
Hua Mu Juet, you've grown up in this place you should know the rules of the Yi Hua Palace
Hua mu juet, sen bu sarayda büyüdün! Sarayın katı kurallarını biliyorsun!
You and your sisters have grown up like potatoes in a cellar.
Sen ve kardeşlerin evden hiç çıkmadınız ki bilesiniz.
And you, a grown-up man, should've known better than that.
Peki senin gibi yetişkin bir adama yakıştı mı bu?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]