English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / You broke it

You broke it translate Turkish

1,108 parallel translation
- You broke it?
- Kırdın mı?
You broke it, didn't you Halet?
Sen kırdın değil mi Halet?
You worked hard on this. You broke it for us.
Bununla çok uğraştın.
- You broke it, you mean.
- Sen kırdın, seni zalim.
'I offer myself to you with a heart even more your own,'than when you broke it eight years and a half ago.'
Benden çok size ait bir kalple sunuyorum size kendimi, sekiz buçuk yıl önce kırdığınız o aynı kalple.
- You butthole, you broke it!
- Seni ibnatör, televizyonu bozdun!
Ah, look, you broke it!
- Baksana, onu kırmışsın!
We had an understanding and you broke it.
Bir anlaşma yaptık ve sen buna uymadın.
We have nothing to talk about because we had an agreement and you broke it!
Bu konuyu konuda konuşacak birşey yok çünkü seninle bir anlaşma yapmıştık, ama sen bunu çiğnedin!
You broke it, didn't you? Didn't you?
Hey, onu sen kırdın, değil mi?
You broke it.
Onu kırdın.
You broke it!
Aynayı kırdın!
- You broke it.
- Kırdın.
It wasn't broken until you broke it.
Sen kırana kadar kırık değildi.
- Uh-oh. You broke it!
Onu kırdın!
At this moment I find it hard to see why on earth you broke it off.
- Neden nişanı bozdun? Siz ikiniz...
You broke it?
Sen mi kırdın?
You broke it!
Onu parçaladın.
What do you mean, you broke it to her?
Nasıl yani? Ona söyledin mi?
You broke a bone in your arm but Dr. Crusher repaired it.
Kolunda bir kemik kırıldı ama Dr. Crusher tamir etti.
It seems unwise to go back so soon after you broke apart.
Sadece, ayrıldıktan hemen sonra geri dönmek, bana pek akılıca gelmiyor.
My dad gave that to me and you've gone and broke it.
Babam vermişti. Ve sen kırdın.
Hey, wouldn't it be funny if Paul and Noreen broke up because you kept hanging up on him?
Paul ve Noreen sen Paul'un suratına telefonu... kapadığın için ayrılsalar komik olmaz mıydı?
It's when you remember how little you thought about... the people you broke up with, and you realize... that that is how little they're thinking about you.
Ayrıldığın kişileri ne kadar az düşündüğünü hatırlayıp.. .. onların da seni ne kadar az düşündüğünü farketmen.
Yeah, it's like that nigger been out drinkin'all night and smokin'some shit... and everybody broke out on his ass, you know what I'm sayin'?
Sanki bütün gece içki ve ot içmiş gibi.
You broke in my house, and I have a witness to it.
- Evime zorla girdin, şahidim var. - Ne?
You know, it broke my heart when Harold died.
Harold öldüğünde kalbimin çok kırıldığını biliyorsun.
- It was you who broke with me!
- Benden ayrılan kişi sensin!
I hear you broke a rake and threw it in the woods.
Bir tırmığı kırıp onu ağaçlara attığını duydum.
You almost broke it again!
Az daha tekrar kıracaktın!
Something happened about 25 years ago when you broke your leg and I set it, George.
25 yıl önce bacağını kırdığın zaman bir şey olmuştu.
I think it was very exciting, the way you broke into that computer.
Bilgisayara girme yolunuzun oldukça heyecan verici olduğunu düşünüyorum.
I thought you broke my skull, but it must be my eardrums.
Kafatasımı kırdığını sandım ama kulak zarım olmalı.
You said it broke down the vitamins.
Vitaminleri yok ettiğini söylerdin.
You must've broke some hearts that day, ain't it?
O gün, birkaç yüreği incitmiş olmalısın değil mi?
You are not. I broke it.
Hayır atmıyorsun onu ben kırmıştım.
I wrote half of it when I was with Linda... and I wrote the other half after we broke up... so it's a little uneven, you know?
Yarısını Linda'yla birlikteyken yazmıştım ve diğer yarısını da ayrıldıktan sonra yazdım. Bu yüzden biraz dengesiz.
For mom, it was the day that drum broke on the BBC. When you think you have lost that person Start with that image, and return to find.
Annemle, şu BBC'deki davulu kırdığın gün.O kişiyi kaybettiğini düşündüğün her seferinde, bir resimle başlar ve onu tekrar bulursun.
Even if you broke all of it, it wouldn't matter.
Hepsini kırıp dökseydin bile, önemli olmazdı.
It's just, I know that you just broke up with Jen.
Sadece Jen'den daha yeni ayrıldığını biliyorum.
I broke it up when things got out of hand. You continued to party.
Her şey çığırından çıkınca partiyi bitirdim.
Hey, and by the way, that Walkman was broke when you gave it to me.
Hey bu arada, o Walkman bana verdiğin zaman bozuktu.
That's when you dropped the fruit salad bowl and broke it.
Salata kasesi o zaman elinizden düşüp kırıldı.
And, you know, every guy I ever broke up with, the minute it's over, I could tell you what went wrong.
Ve şimdiye kadar ayrıldığım bütün adamların herbiriyle ilişkim bittiği anda, sana neyin yanlış gittiğini söyleyebilirdim.
You see, when I broke it off with Phyllis, she was upset, and she became even more determined to pursue certain doubts she's harboured.
Anlarsınız ya, Phyllis'ten ayrıldığımda, doğal olarak çok üzgündü ve bazı şüphelerinin peşinden koşmak konusunda çok daha kararlı hale geldi.
How does it feel... to know I broke her in for you?
Nasıl bir duygu senin için onu daha önce benim açtığımı bilmek?
Basically, Luther, you broke your neck, and it never healed correctly.
Luther, boynunu kırdın ve tam düzelmedi.
You know, what if it broke?
Kırılırsa ne olacak?
I take it that's where you work, unless you broke in
- Başka zamanda görebilirdim.
It's not for someone broke like you.
Senin gibi para hırsı olmayan birine göre değil.
- You name it, I broke it.
- Kırmadığım yerim yok.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]