English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / You wouldn't believe it

You wouldn't believe it translate Turkish

318 parallel translation
You wouldn't believe it, the dead spit of me.
İnanamazsınız, tıpkı ben.
Why, you wouldn't believe it if I told you that on the first Thursday, we were here on our honeymoon, we just started for Brooklyn Bridge.
Anlatsam da inanmazsınız! Burada, balayımızın ilk perşembesinde ilk defa Brooklyn Köprüsü'ne gidecektik.
No, it's not possible. If you only knew who she really loved... You wouldn't believe it.
Eğer gerçekte kimi sevdiğini bilseydiniz buna inanamazdınız.
If I told you what's going on in Constantinople right now... you wouldn't believe it.
Konstantinopol'de neler olduğunu sana anlatsam... inanamazsın.
You wouldn't believe it, Sam, the way those two like each other.
Sam, ne kadar iyi anlaştıklarına inanamazdın.
You wouldn't believe it, but I'm very partial to poetry.
İnanmazsın belki, ama ben şiire çok düşkünümdür.
Because you wouldn't want to believe it?
İnanmak istemediğinizden mi?
But it wouldn't be make-believe If you believed in me
Bana inansaydın olmazdı yalancıktan!
But it wouldn't be make-believe If you believed in me
Bana inansaydın yalancıktan olmazdı!
You wouldn't believe it but quite a few people go there.
Belki inanmayacaksınız ama oraya çok insan gidiyor.
You wouldn't believe it, I know, but this car and I are the same age.
İnanmayabilirsin belki, biliyorum, ama bu arabayla ben aynı yaştayız.
You wouldn't believe it, but he was once a V.l.P. in New York.
İnanmayacaksın ama bir zamanlar New York'ta önemli biriydi.
You wouldn't believe it, sir.
Buna inanamayacaksınız, efendim,
Well, if it wasn't you, sir, it was somebody so much like you, you wouldn't believe it.
Eğer siz değilseniz, inanılmaz size benzeyen biriydi.
You wouldn't believe it, anyway.
Nasıl olsa inanmayacaksın.
And the light, you wouldn't believe it... all the time these yellows are really here.
Ve ışık, buna inanamayacaksın devamlı o sarılar orada.
You know, Janie, you wouldn't believe it. But when your father and me was married, I weighed only 98 pounds.
Bilirsin, Janie, bana inanmayacaksın ama baban ve ben evlendiğimizde sadece 44,5 kiloydum
You wouldn't believe it.
İnanabiliyor musun buna?
If I made you unhappy, it wouldn't be on purpose. You must believe me.
Seni mutsuz edersem, isteyerek yapmayacağımı bil.
You wouldn't believe it.
İnanabiliyor musun?
Why bother. You wouldn't believe it!
Fakat siz bana inanmıyorsunuz ki!
You wouldn't believe it Charles.
Buna inanamazdın, Charles.
- You wouldn't believe it.
- İnanmayacaksın.
You wouldn't believe it.
Buna inanmayacaksın.
You wouldn't understand or believe it.
Anlamazsınız veya inanmazsınız.
You wouldn't believe it, would you?
İnanılmaz, değil mi?
You wouldn't believe it but this figure is Colonel Giraud, a political advisor to Napoleon.
İnanmayacaksınız ama bu kişi Albay Giraud, Napolyon'un bir siyasi danışmanı.
Believe you me, if it didn't take men to make babies, I wouldn't have anything to do with any of you.
İnan bana... çocuk doğurmak için lazım olmasalar... hiçbir erkekle işim olmazdı.
I knew in my bones what you were aiming for, but I wouldn't believe it.
Amacının ne olduğunu biliyordum, ama buna inanmadım.
You wouldn't believe it now, but 20 years ago, she was a mighty handsome maid.
Buna inanmayacaksın ama 20 yıl önce güçlü-kuvvetli ve çekici bir hizmetçi idi.
Darling, it was absolutely mad. You wouldn't believe some of the things that went on.
Olan biten bazı şeylere inanamazsın.
Well, you probably wouldn't believe me if I told you I arranged it.
Bunu ayarladım desem bana inanmazdınız.
You wouldn't believe it.
İnanmazsın.
You wouldn't believe it.
İnanamazsın.
You wouldn't believe it but the CIA actually hinted...
İnanmazsın ama CIA ayrıca bir ipucu verdi.
You wouldn't believe it possible.
İnsanın inanası gelmiyor.
What do you mean, you wouldn't believe it?
Ne demek istiyorsun, inanmaz mıydın?
You wouldn't believe it, but I don't have a telephone.
İnanmayacaksın ama telefonum yok.
You wouldn't believe it.
İnanamazsınız.
You'd have to see it, you wouldn't believe your eyes
KHT652'den KHT759'a. Bunu görmelisiniz, gözlerinize inanamazsınız.
You wouldn't believe it.
Hayatta inanmazsın.
- If you weren't Anne, I wouldn't believe you. - But it is me.
- Eğer kardeşim olmasaydın sana inanmazdım.
So many dead men, you wouldn't believe it.
O kadar fazla ölü var ki, inanamazsınız.
You should see yourself, you wouldn't believe it!
Kendini görmeliydin, asla inanamazsın!
I'm sorry, but I know that you wouldn't believe me unless you could see how easy it was.
Üzgünüm, fakat onun ne denli kolay olduğunu görmeniz mümkün olmadıkça bana inanmayacağınızı biliyorum.
So safe you wouldn't believe it.
O kadar güvenli ki inanamazsın.
You wouldn't believe it.
Buna inanamazsın.
You wouldn't believe it.
Görsen inanmazsın.
You wouldn't believe it,
Söylediğin her kelimeye inanıyorum sevgilim.
What a woman. You wouldn't believe it.
Öyle bir kadın ki, inanamazsın.
Mieze's as true and sweet as gold. You wouldn't believe it.
İnanamayacağın kadar tatlı ve sadıktır Mieze.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]