English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ K ] / Küçük ayak

Küçük ayak translate English

191 parallel translation
Belki bu sefer, küçük ayak parmağın kadar incineceksin.
Maybe this time, you'll be hurt just a little in the foot.
Şimdi de küçük ayak kayalıklara çıkıyor, büyük ayak ise tek başına kalıyor. Bak hele.
Now little foot goes up the cliff and big foot goes on alone.
Bugün kontrol ettiğimde, küçük ayak izleri buldum.
Last evening I dusted the floor of the ruin with sand, as usual. And when I examined it today, I found small footprints in it.
Küçük kol dirseklerini, küçük ayak bileklerini seviyorum.
I love your little ankles and your little wrists.
Leydi, sizi acele ettirmek gibi olmasın, ama burada hâlâ iki küçük ayak var...
Lady, not to hurry you, but here are still two little feet...
Küçük Ayak, fazla uzaklaşma
Littlefoot, don't you wander too far.
Küçük Ayak Büyükanne ve büyükbabasından ayrı düşmüştü.
Littlefoot was separated from his grandparents.
Ben... kalkabileceğime emin değilim, Küçük Ayak.
I'm not sure I can, Littlefoot.
Sevgili tatlı Küçük Ayak, Büyük Vadiye giden yolu hatırlıyor musun?
Dear, sweet Littlefoot, do you remember the way to the Great Valley?
Seni her zaman görebilirim. Küçük Ayak, bırak kalbin sana kılavuzluk etsin.
Littlefoot, let your heart guide you.
Küçük Ayak sadece annesini düşünebiliyordu.
Littlefoot could only think about his mother.
Sevgili Küçük Ayak, Büyük Vadiye giden yolu hatırlıyormusun?
Dear Littlefoot, do you remember the way to the Great Valley?
Kalbinde olacağım, Küçük Ayak.
I'll be in your heart, Littlefoot.
O zaman Küçük Ayak yalnız olduğuna kesinlikle emin oldu ve uzaktaki büyük vadiyi ve tehlikeli yolculuğu düşündü.
Then Littlefoot knew for certain that he was alone, and that though the Great Valley was far away and the journey there was perilous,
Umarım. Adım Küçük Ayak.
My name's Littlefoot.
Küçük Ayak.
My name is Littlefoot.
Küçük Ayak? Hmm.
Littlefoot?
Küçük Ayak Keskindiş konusunda yanılmıştı, ama diğerleri onu takip etti.
Littlefoot had been wrong about the Sharptooth, but the others followed him.
Büyük Vadi tek umutlarıydı. Küçük Ayak da yolu bilen tek kişiydi.
Their only hope was to reach the Great Valley, and Littlefoot alone knew the way.
Küçük Ayak onları zorladı.
Littlefoot urged them on.
Keşke Küçük Ayak burada bizimle olsaydı.
I wish Littlefoot was here with us now.
Küçük Ayak!
Ducky!
Küçük Ayak!
Littlefoot!
Ve Küçük Ayak sonunda büyükanne ve babasını buldu... Doğduğunda kendisine bakan aynı sevgi dolu gözleri gördü.
And Littlefoot found his grandmother and grandfather at last, the same loving faces he'd looked into on the day of his birth.
Eşinin etrafında dolaş, Büyük ayak yukarı ve küçük ayak aşağı
[Hooting] SWING THAT PARTNER ROUND AND ROUND, BIG FOOT UP AND LITTLE FOOT DOWN
Sağ onun bu sevimli küçük ayak parmakları arasında pamuk Little topları.
Little balls of cotton right between those cute little toes of hers.
Eksik olan tek şey, küçük ayak sesleri. Banes.
All that's missing is the pitter-patter of little feet.
Küçük ayak parmağımı acıtıyorsun!
Oh, you're hurting my baby toe!
Bebekleri severim, o küçük ayakkabılarıyla, o küçük ayak parmaklarıyla, ve o küçük elleriyle...
I love babies with their little baby shoes and their little baby toes and their little hands....
Tavşanı yemeye hep kafasından başlıyor. Geriye kalansa her zaman... 2 kulak ve 4 küçük ayak oluyor. Eve geldiğinizde paspasın ya da fayansın üzerinde... böyle bir şey görmeniz pek hoş değil.
They all start from the skull and eat the head first and all we get left are two ears and four little paws which is not a very nice thing when you come home and it " s on the middle of the mat or stuck on the tiles.
Değersiz, küçük adamın biri bu Lepidus. Ayak işleri görmeye yarar yalnız.
This is a slight unmeritable man, meet to be sent on errands.
Bana gardıropta kötü çocukların ayak parmaklarını ısırıp kopartan küçük bir adamın yaşadığını söylemişlerdi.
They had told me a small person lived in the wardrobe, who could bite away the toes of bad children.
Bence küçük ama çetin ceviz. Köpeklere ayak uydurabilir.
I'd say small and tough, right for keeping up with dogs.
Ayak tırnağından saçına kadar, baştan ayağa küçük bir askersin.
You're a little solider from your toenails right up to your hair.
Yarın bütün okulun önünde, küçük çocuklar gibi tek ayak üstünde duracaksınız.
Tomorrow, you'll stand on one leg like little kids in front of the whole school.
Ayak işte, seni küçük aptal.
They're only feet, you little twerp.
Küçük Ayak.
"Littlefoot."
Güzel Küçük Ayak.
Beautiful Littlefoot.
Küçük Ayak, çabuk buraya gel.
Littlefoot, quickly, come here.
Küçük Ayak.
Littlefoot.
Küçük Ayak! Ducky!
Littlefoot!
Küçük Ayak, buldu onu.
Littlefoot, you found it!
Yakasında küçük parıltıları olan pembe elbisemi giymiştim ve ayak tırnaklarıma sürdüğüm ojeyle renkleri uymazsa diye korkuyordum.
- What? I was wearing my pink dress with the sparkles on the collar and I was afraid it would clash with the toenails I painted.
Yanında, ayak pedalıyla çalışan küçük bir bileme aletiyle dolaşırdı.
He'd pull along this little sharpening machine operated by a foot peddle.
İçinde ayak değil, şeker var Bazen ise küçük oyuncaklar
There's no foot inside, but candy Or sometimes it's filled with small toys
Küçük sandviç yemekten bıktım. İçi dışı kıymalı ayak kadar bir şey istiyorum.
I want a grinder, a sub, a footlong hero.
Küçük bir kasabanın ayak işlerine bakan bir çocuk.
So very small-town errand-boy.
Yakında ayak altında koşturup duran iki küçük O'Brien olacak.
Soon there'll be two little O'Briens scampering about underfoot.
Sadece küçük bir'değişikliğe ayak uydurma sorunu'yaşıyorum.
I just have a slight problem adjusting to change. WOMAN :
Ve işte küçük kız kardeşim Kahire'nin ortasında yalın ayak, üzerinde bir kaftanla geziniyor.
And-And there she is, my little sister... barefoot in the middle of Cairo, wearing one of those robes.
Küçük adamımın ayak seslerini duyuyorum.
I hear my little man out there.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]