O da doğru translate English
777 parallel translation
O da doğru.
Very true.
O da doğru, değil mi?
That's right too, isn't it?
O da doğru.
That's a fact. - What's the idea?
Evet, o da doğru.
Yeah, that's right, too.
O da doğru.
Yeah.
O da doğru.
Quite right, too.
- Baba, hücre dolu. - O da doğru ya.
- Daddy, jail is full.
O da doğru.
That's right too.
O da doğru.
That's true, too.
O da doğru.
That's true.
O da doğru. Babanın olması gerek. Baba olmadan, nasıl çocuk olsun?
We must have father, because without father, how could there be child?
Evet, o da doğru ya.
Well, that's a fact.
Konu o kız olunca ne kadar hesap yapsam da doğru cevaplar alamamamın nedeni burada değil başka bir yerde olduğu içindi.
The reason why I can't figure out an answer when it comes to her is because... instead of being in my head, she was inside somewhere else.
Bunlar, o an doğru gelen yanlış şeylerdir ama bazen doğru şeyler bile yanlış görünebilir. Bazense yanlış şeyler yanlış zamanda doğru olabilir ya da tam tersi.
They're the wrong things that seem right at the time, but even though the right things may seem wrong sometimes, sometimes the wrong things may be right at the wrong time, or vice versa.
- Doğru Rahibe. - O zaman kıkırdağı 11 : 00'da yerine koyarım.
- Then I'll put back the cartilage until 11 : 00.
O da benden yana olacak, doğru.
He'll be with me, all right.
- O zaman bu da doğru değil. Bunu yıkayabilecek tek kişinin LaTour olduğu doğru değil mi?
So then, is it not true that the only person who could have washed and dried that glass is Latour?
Büyük bir çocuk için bu doğru olabilir. O sürekli temiz suda banyo yapmasa da olur tabii. Kasabada cumartesi günleri sevgilisiyle buluşurken yapabilir.
That's all right for a grown boy... that ain't supposed to bathe between water holes... or in town on Saturday night, sparking his gal.
- Yaşadığım doğruysa, bu da o kadar doğru.
- As I do live, my honoured lord,'tis true.
O miğferini başına tak da barikata doğru git.
Put on that steel pot and get over to the roadblock.
O zaman, tek gömleğimi ve babamın bana vermiş olduğu İncil ile sigara kutusundan bozma gitarımı da alıp, Riddle'daki evime doğru yola koyulacağım.
And I'm gonna pack up my one shirt and the Bible my daddy give me and my cigar-box guitar, and I'll get me on home to Riddle.
O da mutlaka doğru değil., Ben hala haklı olabilirim.
It isn't necessarily true, either. I could still be right.
Ömrümde ilk defa doğru bir şey yapıyorum ve işte o da bu.
I'm doing one right thing in my life, and this is it.
O zaman, ya teori yanlıştır ya da uygulama doğru yapılmamıştır.
Then either the theory was wrong or it was incorrectly applied.
Doğru, İtalya'da ne kadar paran varsa o kadar çok rahip ve rahiben olur.
That's right, in Italy, the more money you have the more you go with the priests and the nuns.
Gidip o adli doktora mahkeme celbini tebliğ etmeni... sonra da doğru buraya dönmeni istiyorum.
I want you to drive out and serve a writ on that coroner, then turn around and come straight back.
Doğru nereye gittiğin umurumda değil şunu ve o adamlarını da beraberinde götür yeter.
I don't care where you go straight to, just so long as you go, and take that and them with you.
Efsane doğru ise, onlar çölde ölmediler, o zaman neden bir kamp ya da köy kurmasınlar, ya da zamanla büyük bir şehir?
If the legend were true, they hadn't died in the desert, then why shouldn't they have set up a camp or a village or, even in time, a small city?
Deriyi soyduğunuzda, üç tabakayı da, "kas" a ulaşırsınız organları bir yana ayırın, kemiğe doğru ulaşın, o zaman ne yaparsınız?
When you get through the skin, and through the muscle and slosh aside the organs, down to the bone, you know what you do?
Doğru, arabayı park ettim ve bir eve doğru yürüdüm. O da oradaydı.
I parked the car and walked to the house that was there.
Orada duruyordu, ben çayırlara doğru yürüdüm, o da çevresine bakınıyordu, ondan 60 metre kadar uzaklaştığımda, çayırın ortasında, onu çağırdım.
She was stood there, and I walked off into t'field, and she were lookin'round, and when I got about 70 yards from her, in middle of t'field, I called her.
Doğru ya da yanlış herkesin birer aziz olma şansı olmadığına göre belli ki ben o aziz olamayacaklardan biriyim.
Rightly or wrongly, since not everyone can be a saint, I'm apparently among those who cannot.
O zaman savaşacak insanlar arıyorlardı. Bu doğru, hiçbir mazeretiniz yok. Faal Direniş'e katılmak için elime çok sayıda fırsat geçti.
My idea at the time, the idea of my youth, was that only two ideologies existed which could change the world.
O, asırlar önceydi Kaptan ve doğru da değil.
But that was centuries ago, captain, and not altogether true.
Tek bir doğru iş yapıyorsun, O da sigara içmemek.
You have one quality. You don't smoke.
Bir şekilde o senin sönük bir yansımandı, Tanrım ve doğru ya da yanlış, bunun düşünmeye değer olduğunu hissediyorum.
In some ways he was your dim reflection, Lord and right or wrong, I feel he is worth consideration.
O da "Evet, doğru." dedi.
He said : "That's true."
Doğru, tek yolu var o da uçurumu aşmak... üstelik Jin'lerin ordusu çok kalabalıktır!
There's only one way up here where there's also the Jin troop camp!
O da beyaz bufalonun sihirli postunu aldı kolları kuzeyden güneye doğru açılmış halde onu omuzlarının arasına gerdi.
So he took the magical hide of the white buffalo and put it across his shoulders, arms outstretched from north to south.
"Leningrad hakkında söylenen doğru bir şey varsa o da gözyaşlarının insanların gözünde donduğudur."
What they say of Leningrad It is truth, The tears had frozen In the eyes of the people.
Gitmesine izin verdim ; o da alt çekmeceye doğru seğirtip çekmeceyi açtı ve neyi var neyi yok hepsi oradaydı.
So I let him go, and he points to this bottom drawer, opens it up and sure enough, there it all was.
Doğru, zaten o da banka soyamaz.
Yeah, well, he can't rob a bank.
Eh, bu o kadar da doğru değil Bay McMurphy.
Well, it's not necessarily true, Mr. McMurphy.
Hep doğru da, o yüzden.
That's because it's always true.
Doğru! Burda o da var. "Yıldız yağmuru ve Roma Imparatorluğunun yeniden kuruluşu.."
Yes, that's here too. "The shower of stars and the rise of the Roman Empire."
O da doğru.
That's right, too.
İ.Ö. 3. yüzyılda Mısır'da çalışmış Yunanlı bir bilim insanı olan Eratosthenes tarafından gezegenimiz doğru bir şekilde ölçülmüş ve haritalanmış idi..
In the 3rd century B. C our planet was mapped and accurately measured by a Greek scientist named Eratosthenes, who worked in Egypt.
Doğru anahtarın her kapıyı açması gibi, o da her durum karşısında kullanacağı metodu bulmakta hiç zorlanmazdı.
He at once applied the right method in every emergency, as a housekeeper chooses from the bunch hanging at her waist the right key for every door.
O kadar da cahil değilsin, yataktan kalkıp, buraya doğru yürüyüp pencerenin panjurlarını aşağı çekebilirsin, değil mi?
You're not too ignorant to get out of the bed and walk over here and pull a set of window blinds down, are you?
Dün gece rüyamda Tanrı'nın zenci olduğunu gördüm tam o anda Marcaillou da Cennet'e doğru yola çıkmıştı.
Last night I dreamt God, had turned into a black, just as Marcaillou was on his way to Heaven.
O da doğru.
- Right.
o da ne 669
o da benim 38
o da olur 28
o da sensin 43
o da yok 16
o da var 56
o da ne demek 78
o da iyi 30
o da nedir 79
o da burada 16
o da benim 38
o da olur 28
o da sensin 43
o da yok 16
o da var 56
o da ne demek 78
o da iyi 30
o da nedir 79
o da burada 16
o da dedi ki 42
o da beni seviyor 25
o da 410
o da nesi 25
o da bana 49
o da kim 286
o da gitti 18
o da mı 21
o daha bir çocuk 37
o da kimdi 18
o da beni seviyor 25
o da 410
o da nesi 25
o da bana 49
o da kim 286
o da gitti 18
o da mı 21
o daha bir çocuk 37
o da kimdi 18
o da ne öyle 27
o da öyle 48
o daha çocuk 50
o da nereden çıktı 18
o da neydi 223
o da neydi öyle 27
o da değil 31
o da öldü 29
o da oradaydı 16
o da öyle 48
o daha çocuk 50
o da nereden çıktı 18
o da neydi 223
o da neydi öyle 27
o da değil 31
o da öldü 29
o da oradaydı 16