English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ O ] / O da oradaydı

O da oradaydı translate English

307 parallel translation
O da oradaydı.
What about Sam?
Bobby bana gördüklerini anlatırken o da oradaydı.
He was there last night when Bobby told me what he saw.
O da oradaydı.
He's there, too.
O da oradaydı.
He was there.
Ve o da oradaydı.
And she was there.
O da oradaydı.
There she was in the apartment.
Çok karanlıktı ve o da oradaydı.
It was pitch dark and there he was.
Onlarla buluştuğumuz gün o da oradaydı.
He was there that day we met them.
O da oradaydı.
Over there, too.
Doğru, arabayı park ettim ve bir eve doğru yürüdüm. O da oradaydı.
I parked the car and walked to the house that was there.
Faturalar vardı, o da oradaydı.
There were bills, and he was there.
Mektubu aldığımda o da oradaydı.
She was there when I got it.
- Raghu'ya sor, o da oradaydı. - Raghu nerede?
"ask raghu, he too was present there. - where is raghu?"
Ama geçen seferki gibi değildi. Sonra evden elinde süt güğümüyle bir adam çıktı. Ve Glaude, o da oradaydı...
Yes... but it wasn't like the one of the other day... and then a man stepped out of it, holding a milk can... and Le Glaude, he was there...
O sırada o da oradaydı ve çok kızmıştı.
She was there and she was really furious.
Tesisatçı söylemiş olabilir, o da oradaydı.
Could have been the plumber... ... he was here too!
Sondra ve ben plak dükkanındaydık ve o da oradaydı.
SONDRA AND I DISCOVERED IT IN THE RECORD STORE.
Ben seninle telefonda konuşurken, o da oradaydı.
It was when I was talking to you on the phone. He was there.
Parnell ve Scalise beni bastığı gece o da oradaydı.
She was there the night Parnell and Scalise busted me.
Bir gün ahıra gittiğimde o da oradaydı.
One day, I went into the barn... And there he was.
O da oradaydı.
I heard Dr. Humes stating... That's enough.
Ve görünüşe bakılırsa o da oradaydı.
And from the looks of her, she was probably there to see it.
O da oradaydı. Biliyorum.
- Oh, he was there. I know that.
- O da oradaydı.
- He was too.
Oh o biliyor, o da oradaydı.
Oh he know, he was there.
- O da oradaydı.
- And he was there, too.
Ollie'ye sorabilirsiniz, çünkü o da oradaydı.
You can ask Ollie,'cause he was there.
- Çöpü çıkarıyordum, o da oradaydı.
- I took out the trash and there he was.
- Biliyor çünkü o da oradaydı.
He knows because he was at the battle of Ca Lu.
Pariste'yken O'da oradaydı.
He was stationed in Paris when I was there.
Seni iyi tanırım, Mike, nasıl oldu da o kız oradaydı?
Knowing you, Mike, how did she ever get there?
O zaman da o oradaydı.
He was there at the time.
O da mı oradaydı?
Was he there?
O zaman, ya merdivenler oradaydı, ya da siz yürüyerek inmediniz.
Then either the stairs were there, or you didn't walk down them.
Ben saat altıda oradaydım!
I was there at six o'clock.
Gitmesine izin verdim ; o da alt çekmeceye doğru seğirtip çekmeceyi açtı ve neyi var neyi yok hepsi oradaydı.
So I let him go, and he points to this bottom drawer, opens it up and sure enough, there it all was.
Yani, oradaydım, o kız da oradaydı ve...
I was there, she was there, and...
O gece oradaydı yanında da anneanneme benzeyen yaşlı bir bayan vardı.
He was there that night with an old lady who looked like my grandmother.
Noel sabahı saat 6'da oradaydı, peki ne için?
Six o'clock on Christmas morning! And for what?
aile mi o yıktı! - manav'ın kızı da oradaydı!
- There's also the greengrocer's sister!
Ve — ve o oradaydı, ve o da.
A - And he was there. And him.
Kalabalık olacağını biliyordum, o yüzden 7 : 15 gibi oradaydım. Dışarıda yağmur yağıyordu.
I knew it would get crowded so I was thereat 7 : 15.
Neal'ın evine gittiğimiz o zamanı hatırlıyorum da Mary de oradaydı.
I remember this time we were at Neal's house, and Mary was there.
Ben oradaydım ve o da aşağıda...
I'm in there, or she's down here...
O salak adam da oradaydı. Maymunlu herifin teki.
I'm walking through washington Square and there's this stupid man.
Andy'ye birşey görüp görmediğini sordum. O da paraşütü görünce dedi ki : "Sanki bir SOS'i var." Yani o ikimize de, aşağıda birinin olduğuna dair ipucu verdi. İşin aslı üçüncü turumuzda da sen oradaydın.
I asked Andy if he could see anything, and that's when he saw the parachute and said : "It looks like he has an SOS." Well that... gave us both the clue that... someone was down there, and the fact that you were there after three passes...
Gecenin ikisinde oradaydık. Ben üzerimde o alacalı ipek elbiseyle ve Marcus da üzerinde her ne giyiyorsa. Çok teşekkürler.
So there we are at 2 : 00 in the morning, me in my moray taffeta dress and marcus in whatever the hell he was wearing... thank you very much.
- Belki o da o gün oradaydı.
- Maybe he was there that day.
Su kulesinin arkasına geçeyim dedim. Derrick yani koridorun karşısında oturan yakışıklı itfaiyeci oradaydı. Meğer o da tamamen yanmaya karar vermiş.
So I moved behind the water tower, and who was lying there but Derrick, the good-looking fireman from across the hall who was also getting an all-over tan, I might add.
- O da mı oradaydı?
She was there too?
Bir yer vardı, o da oradaydı.
We were in a field, and she had to... you know, go behind the bushes.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]