English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ O ] / Oraya gidip

Oraya gidip translate Spanish

2,775 parallel translation
Oraya gidip biraz zaman geçirip bunlara alışmaya çalışacağım.
Voy a despegar e irme allá, tomarme algo de tiempo, sabes, tratar de acostumbrarme a esto.
Oraya gidip onlarla bir konuşsan.
Pero mira, si tú sólo vas con nosotros hasta allá y hablas con ellos.
Okyanusun doğuda bir yerde olduğunun tek işareti penguenlerin düzenli olarak oraya gidip gelmesi.
La única pista de que el océano se encuentra en algún lugar al este es una constante procesión de pingüinos.
Oraya gidip, kanıt toplayabiliriz.
Podemos ir hacia allá. Quizás encontremos alguna evidencia.
Oraya gidip biraz meşgul olabilirsin.
Quiero decir, puedes ir, y ya sabes, ponerte las pilas.
Sen önerdin orayı? Bizi salak mı sandın? Oraya gidip arkadaşlarının bize kurduğu tuzağa mı düşelim?
¿ Qué crees, que somos lo suficientemente estúpidos como para aparecer allí y esperar que alguno de tus amigos se encuentre con nosotros?
Tamam, Esposito'yla oraya gidip bu adamı hatırlayan var mı bakın.
- O lo vio. - Tú y Esposito vayan con esto a ver si alguien recuerda a la víctima.
Sonra içimden oraya gidip, kızımı korumam gerek diye düşündüm.
Y pienso : "Tengo que ir, tengo que protegerla."
Oraya gidip şu adamla konuşmalıyım.
Tengo que ir a hablar con ese tipo por un segundo.
Oraya gidip müzikalleri izle.
Ve allá y mira el musical.
Şimdi oraya gidip bir de onunla konuşmam gerekiyor!
¡ Ahora tengo que ir y razonar con él!
- Oraya gidip birkaç derse kayıt yaptırman gerçekten işine yarayabilir.
- Bien, podría ser bueno ir allá e inscribirte en un par de clases.
Gerçekten de oraya gidip tüm kilitleri...
¿ De verdad esperas que vaya a ver...?
Oraya gidip dün gece kedimizin boğulduğunu söyleyebilirsin belki.
Quizá podrías salir y mencionar que anoche estrangularon a nuestro gato.
Oraya gidip kediyi görüp görmediklerini soracağım.
Voy a preguntarles si han visto al gato.
Oraya gidip öğrenelim.
- Hay que ir a averiguar.
Oraya gidip talimat bekleyeceksin.
Irás allí y esperarás instrucciones.
Oraya gidip gönüllü olacağım.
Me ofreceré de voluntaria para ir allá.
Ve oraya gidip yemek yedim falan. Ve sonra herkes çekim sonrası partilere giderdi ve ben hayır derdim. Eve gidip yatacağım.
Iba a comer, y todos iban a las "fiestas posteriores", y yo decía, "Me voy a casa, me voy a la cama".
Oraya gidip onunla garip konuşmana devam et.
Puede ir allá y atemorizarla a ella.
Mayınlarla çevrili ama eğer istersen beraber oraya gidip havaya uçabiliriz.
Está cubierto de minas, pero... Si quieres podemos ir hasta allí juntos y conseguimos volar.
Ve oraya gidip.. onlara göstericez
Vamos a atacar el aeródromo de Catania. El viejo nos prometió un escuadrón de Hawks desde Túnez.
Beyler, dagitim için konusma ne kadar çok konusma yazdigimi biliyorsunuz ama... sefle bu müfrezeye baslamadan önce konustugumuz gibi... Görevden alindigimizda eve geri geldigimizde evdeki her sey dengesiz olur birbirimizi ve ya kendimizi terk etmeyecegiz ve oraya gidip pat diye isi bitirecegiz.
Saben que tengo muchos discursos para un determinado proceso o despliegue, pero así somos los jefes y al comienzo de este pelotón dije que si iniciamos una campaña el avión está listo, y estamos en el sitio de despegue todo en casa debe estar en equilibrio.
Oraya gidip, bilgiyi alip bize dönmenizi istiyoruz. - Sorunuz var mi?
Deben entrar, tomar la información y traérnosla.
Eğer Majestelerim, izin verirseniz oraya gidip bu konuyla bizzat ben ilgilenmek istiyorum.
Si su Majestad lo permite, Iré a solicitarles ayuda en persona.
Oraya gidip kendine güzel bir balık almalısın.
Fui y le compré un pez.
- Oraya gidip çantamı almanı istiyorum.
- Sí. Necesito que vayas allá y traigas mi caja.
Bence oraya gidip yeniden çekmeliyiz.
Creo que deberíamos regresar allá y filmar de nuevo.
Oraya gidip onlara kendimde olduğumu ve hayatımı kontrol edebildiğimi göstermem gerekiyor.
Tengo que ir a demostrarles que estoy cuerda y que tengo mi vida bajo control.
Ve inanıyorum ki bir gün, onu oraya gidip benimle evlenmesi için ikna edeceğim.
Y yo creo que un día la convenceré para que volvamos y se case conmigo.
Oraya gidip, kendini öldürteceksin.
Vas a salir y conseguir que te maten.
Oraya gidip dediklerimi yapar mısın?
¿ Irás allí y harás lo que te digo?
Eğer oraya gidip polisçilik oynarsan seni kendi ellerimle enselerim.
Si andas por ahí fingiendo ser un oficial de policía yo mismo te arrestaré.
Bana acele bir cevap vermeden önce tramplenin oraya gidip iyice bir konuşun.
Vayan allá donde está la cama elástica y discutan sobre esto antes de darme otra respuesta precipitada.
Sana zamanı ve mekanı söyleyeceğim ve oraya gidip işi halledicez.
Te diré la hora y el lugar, vamos allí y lo dividimos.
Oraya gidip o çocuğu döversen sana ot vereceğim.
Ve allí y golpéalo, entonces yo te daré tu hierba.
Oraya gidip herifin kafasına bir kurşun sıkacak mısın yoksa ben senin kafana bir kurşun sıkayım mı?
Ve ahí y ponle una maldita bala en su cabeza, ¿ o voy a tener que poner esa maldita bala en la tuya?
Yola çık ve oraya gidip Ethan'ı uyandır.
Ve por la carretera y despierta a Ethan de una puta vez.
Birkaç gemiyle oraya gidip Konstantin'in ordularının başına geçebilirim efendim.
Yo puedo ir allí con nuestras naves y comandar el ejército de Constantino.
Bu nedenle, görevimize başlamak için oraya gidip dönmemize izin vermeniz gerekiyor.
Así que debe permitirnos regresar ahí y volver para iniciar nuestra epopeya.
Şimdi, kahrolası bir maymun gibi şu ağaçlara atlayın. Ondan sonra oraya gidip, nasıl onu alacağımızı düşünürüz.
Ahora, podéis saltar ahí como monos sanguinarios en los árboles o podemos meditar cómo ir hasta allí y cogerlo.
Oraya gidip televizyonunu ve Mac'i parçalamama ne dersin?
Si regreso allí, voy a reventar a Mac y al televisor. ¿ Qué te parece?
Ama oraya gidip görüntüleyebilir miyiz, diye bakacağız.
- Estamos viendo que tán fluida podemos hacer esta operación.
Barın oraya falan gidip nasıl bu kadar iyi Japonca konuştuğumu öğrenmek istiyormuş.
Tal vez quiera ir a la barra y ver por qué hablo japonés tan bien.
Biliyorum pelerinini giyerek oraya gidip günü kurtarmak istiyorsun.
De acuerdo, escucha.
Ve onlar da dolaplarına gidip, eşyalarını oraya bırakırlar.
Van al armario, se sacan todo, y lo ponen en el armario.
İkiniz fırçayı bulun, Claudia ve ben de ofis bilgisayarlarının oraya gidip, etkisini nasıl ters çevireceğimizi bulalım. Güzel.
Bien.
Oraya ondan önce gidip bekleyeceksin.
¿ Va a llegar primero y esperarlo?
Çiftlik, sahilde bir ev, veya lüks bir çatı katı ne olduğu önemli değil ama gidip saklanabileceğin bir yer olsun. Böylece herkes senin peşindeyken veya anneni düşünüp durduğunda oraya gidebilirsin.
No importa lo que es, sino un lugar donde puedas ir a esconderte, yl uego, cuando todo el mundo te bese el culo, o no puedes dejar de pensar en tu madre, puedes ir allí.
Hayır, şimdi oraya gidip ihtiyar Christus ile erkek erkeğe konuşacağız.
Iremos allí y hablaremos con Christus de hombre a hombre.
Kate, hava kararmadan oraya nasıl gidip sonra da arabalara geri döneceğiz?
Kate, como diablos llegaremos ahí y volveremos a los autos antes que oscurezca?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]