Sadece bu da değil translate Spanish
607 parallel translation
- Şey, sadece bu da değil..
- No solo... - Cuidado.
Sadece bu da değil, Çiftlik sahipleri Vadinin yarısı kadarına yerleştiler.
No sólo eso, hay colonos que ocupan la mitad del valle.
Sadece bu da değil.
Aunque no sólo se trata de ella.
Sadece bu da değil, ayrıca vergilerini de benim ödeyeceğimi sanıyorsun galiba bir de üstüne üstlük, sana para göndermemi bekliyorsun.
No sólo eso, sino que tú crees que te pagaré tus impuestos, y encima de eso, esperas que te envíe dinero.
Sadece bu da değil, şu şahıs, Gloria West...
Además, esa persona, Gloria West... Una chica joven.
Sadece bu da değil, hepimiz tutuklanacağız.
todos seremos arrestados.
Sadece bu da değil.
No es sólo eso.
Sadece bu da değil, Almanlardan da güvencedeyiz.
No solo eso, sino que estamos a salvo de los alemanes.
Sadece bu da değil.
Justo cuando finalmente iba a...
Bu sadece Yune'nin değil, onu seven hayranlarının da.
Esto no pertenece sólo a Yune, sino a los fans que lo aman.
Bu evlerdeki insanlar sadece açlıktan değil soğuktan da muzdaripler.
En estas viviendas, no sólo se sufre de hambre, también de frío.
Ama şunu iyi anlayın bayım, bu sadece bir karikatür ve böyle bir çizim ya da resmin amacının kaba bir görüntüyü yeniden oluşturmak değil bir suratın özelliklerinin, onu yapan sanatçının kişiliklerine dayanarak hatta biraz da abartarak altını çizmek olduğunu bilin.
Debo entender que es una caricatura y que no está hecha para reproducir una vulgar fotografía, sino para resaltar las características de un rostro y la personalidad, incluso exagerándolas.
Sadece benim için değil ama bu da Avrupa'nın en büyük hikayesi.
No sólo por mi bien ésta es la mayor noticia de Europa.
Bu teşekkürü sadece benim adıma değil... ailem adına da kabul ediniz.
Si el resto de mi familia supiese lo ocurrido no seria la única en expresarle mi gratitud.
Sadece onu reddetme fırsatını değil, bu fırsatı almamama da sen karar verdin.
Decidiste que no debía tener esa oportunidad. ¡ Ni siquiera la oportunidad de rehusarme!
Hayır, o zor biri değil. Sadece zamanı olmayan ya da onu tanıma zahmetine girmek istemeyen biri bu şekilde düşünür.
No, no es difícil, solamente quien no tiene tiempo o verdaderas ganas de conocerle podría pensar eso.
Şu anda en azından yaşıyorsun vâris ama bu savaşa girersen sadece krallığını değil, hayatını da kaybedebilirsin.
Ahora al menos estáis vivo, pero si os lanzáis a esta guerra puede que no sólo perdáis vuestro reino, sino vuestra vida.
Bu arada, sadece zat-şerifleri düşes hanımefendi değil... bayan Holland da beklemekte.
Incluyendo, por cierto, no solo a Su Excelencia, la duquesa... sino también a la Sra. Holland.
Bu sadece insanlığın en büyük macerası değil aynı zamanda da Amerikan endüstrisinin giriştiği en büyük meydan okuma!
Ésta no es sólo la mayor aventura de todos los tiempos para la humanidad, sino que también representa un desafío jamas concebido en la industria americana.
Sanki seni her daim seviyormuşum gibi hissediyorum, sadece bu hayatta değil.
Me da la sensación de que te he amado siempre.
- Evet, sadece bu sabah da değil.
- Sí, y no sólo esta mañana.
Sadece bizimle kalacağınız için değil... bu gece yemekte sizin sayenizde Victor'un da sofrada olmasına sevindim.
No sólo me alegra porque esté con nosotros, es que además... su presencia ha asegurado la asistencia de Víctor a la cena de esta noche.
Bu sadece etkileyici ve takdire şayan bir durum değil, üstelik çok da tatmin edici.
No sólo admirable y extraordinario, es de lo más satisfactorio.
Sadece bu baraj da değil. Baraj üstüne baraj, baraj üstüne baraj.
Y no será sólo este pantano, será uno, otro y otro más...
Salla, senin hatan değil. Benim hatam da değil. Sadece bir çöküntü yaşıyoruz, hepsi bu.
No es culpa tuya o mía, pero este modelo falla.
Bu sadece görsel ve sessel değil, aynı zaman da düşünsel bir boyut.
Una dimensión no solo de la visión y el sonido, sino también de la mente.
Portreyi görenler aslına olan benzerliğinden adeta bir mucizeden bahseder gibi bahsediyor ve bu benzerliğin sadece sanatçının kudretinin değil, resmini yaptığı güzele karşı beslediği aşkın da bir kanıtı olduğunu konuşuyorlardı.
" Y, en verdad, aquellos que contemplaban el retrato hablaban en voz baja de su parecido como de una poderosa maravilla, y como de una prueba no menos de la habilidad del pintor que de su profundo amor a aquella a la que pintaba tan extraordinariamente bien.
"Bu sadece görünüşünüz değil aynı zamanda mutluluğunuz da. Gözlerinize iyi bakmak sizin elinizde."
"No es solo para estar guapa, sino también para estar feliz, por lo que debe cuidarse los ojos"
Sadece bu vücutla değil, uykusuzlukla da lanetlendim.
No sólo me aflige este cuerpo sino que tampoco puedo dormir.
Geçen sene, bu maskeler sayesinde, ki artık sırrını biliyoruz sadece gazeteci Fandor kılığında değil benim kılığıma da girerek pek çok suç işledi.
El año pasado, gracias a las máscaras, de las cuales ahora conocemos el secreto Fantomas pudo realizar sus crímenes. No sólo se enmascaró como Fandor sino también como yo.
Sadece bu evden değil laboratuvardan da.
No sólo de esta casa sino también del laboratorio.
Sadece bir Rahip, diğer bir Rahibe bu sırrı aktarabilir, size tüm söyleyebileceğim şu kadar ki... içinde ökseotu ve istakoz var, istakoz gerekli değil... ama iyi lezzet veriyor.
La receta se ha transmitido de los labios de un druida a oreja de otro druida. Lo único que puedo decirte es que contiene muérdago y bogavante. El bogavante no es necesario, pero le da buen sabor.
Bu şehirde sadece fahişeler değil, aynı zamanda devlet yetkilileri ve hukukçular da öldürülüyor.
En esta ciudad no se asesinan solo a las putas también se asesinan el orden y el equilibrio social.
Prens Micheal'a söyle : kutsal Roma kilisesi onu davasında destekleyecektir. Bu destek sadece dualarımızla değil, kilisenin tüm parasal imkanlarıyla da olacaktır.
Dile al Príncipe Mihai que la Santa Iglesia Romana apoyará sus acciones no sólo con sus calurosas plegarias, sino con todos sus medios financieros.
Sadece bu değil, arabanızın da bomboş olduğunu biliyoruz.
No sólo eso. Sabemos que su auto estaba vacío.
Benim dediğime geldi. Sadece bir kaç kişi değil, halk da bu güzellikleri görebilmeli.
Por fin, estuvo de acuerdo conmigo en que esas cosas espléndidas deben ser de la gente y no de los coleccionistas.
Sadece bu kadar da değil, sanırım ters yürüyen eşek kadar aptalsın.
No sólo eso, creo que son tan tonto como un burro al revés.
# Hiçbir şey bizimle değil, tek bir şey bile # # Sadece mezarımız # # O da bu zindandan çıktığımızda #
Nada es nuestro, ni un trozo, nada mas que nuestra tumba, al final de todo, cuando podamos dejar estas penalidades.
Ve sadece o da değil, kendi adıma ve departman adına bu kişisel özrü bizzat kendim ileteceğim.
Y no sólo eso. Voy a entregar personalmente esta disculpa personal en nombre mío y del Departamento.
Parapsikoloji Konferansı Son araştırmalar göstermiştir ki, bu fenomene sadece üstün nitelikli türlerde değil, aynı zamanda omurgalı ve omurgasız canlılarda da rastlanmaktadır.
Conferencia Parapsicológica... y este fenómeno como lo confirman los últimos estudios no está restringido a los seres superiores pero incluye a los vertebrados y a los invertebrados también...
Bu inanılmaz adam sadece World Enterprises'ın sahibi değil,... bazı olağanüstü icatların da mucidi.
Este extraordinario hombre no es solo el dueño de World Enterprises... sino que es inventor de muchos de sus excepcionales productos.
Bu plan sadece gereksiz değil, hiçbir başarı şansı da yok.
Este plan no sólo es inútil sino que además está condenado a fracasar.
Ve bu maçla normal maç arasındaki en büyük fark sadece oyuncuların sayısı ya da gol sayısı değil.
Y la diferencia más importante entre este partido y otro cualquiera no es el número de jugadores o la anchura de las porterías.
Doğrusu evlenirsem, ki bu hemen olacak demek değil ama belki bir gün sadece evleneceğim kişiyi serbestçe seçme hakkını değil evlilik fikrine, ilk olmasa da en azından aynı anda, karar veren olmayı isterim.
Hablando con toda sinceridad, si me caso, lo cual no ocurrirá demasiado pronto pero sí algún día, no sólo quiero haber elegido a mi mujer con toda independencia, sino haber tenido yo la idea de casarme, si no el primero, al menos al mismo tiempo que ella.
Sanırım bu olayın da bununla bir ilişkisi var ve bu tür operasyonlar burada oluyor. Kim yönetiyor, kim yapıyor umrumda değil sadece bunu, oğlumu bulmak için kullanmanızı istiyorum.
Esto tiene algo que ver con eso, pues esas operaciones existen aquí, y me da igual quién o cómo las dirija, solo quiero que las usen para encontrar a mi hijo.
Sadece odayı değil, bu yüzme havuzunu da sevmiştim, elbette.
No solo me gusta esta habitacion, Tambien me gusta la pileta, por supuesto.
Bu yüzden, sadece kendimi değil, bütün bu ekipmanı da vahşi doğada 300 mil taşımak zorundaydım.
El volumen de los suministros que el departamento me envió, me recordó... que no sólo iría yo, sino todas estas cosas... a 300 millas dentro de la naturaleza.
Sadece bu kadar da değil.
- Sí, pero eso no es todo.
Koruma maksatlı değil, sadece öylesine karar verdin? Ve bu adamlar da, "adam kaçırma" dan ceza almadan sıyıracaklar.
¿ Le da igual que no paguen por haberla secuestrado?
Sadece bu kadar da değil... Birinin senin bir parçan haline gelmesidir.
Pero no solamente eso, es... cuando alguien forma parte de ti,
Artık bu mikro çiplerin sadece üretimini değil, dağıtımını da kontrol edecek uluslararası bir kartel oluşturmak için eşsiz bir konumdayız.
Estamos ahora en la posición privilegiada de formar una cartel internacional para controlar no solo la producción sino también la distribución de estos microchips.
sadece bu mu 17
sadece bu 76
sadece bu gecelik 25
sadece bu gece 23
sadece bu seferlik 35
sadece bu değil 33
bu da değil 27
da değilsin 20
da değil 106
da değiliz 32
sadece bu 76
sadece bu gecelik 25
sadece bu gece 23
sadece bu seferlik 35
sadece bu değil 33
bu da değil 27
da değilsin 20
da değil 106
da değiliz 32
sadece sen 117
sadece sen ve ben 157
sadece 2704
sadece sordum 78
sadece benim 48
sadece merak ettim 133
sadece sen varsın 16
sadece bir adam 18
sadece merak ediyorum 23
sadece senin 16
sadece sen ve ben 157
sadece 2704
sadece sordum 78
sadece benim 48
sadece merak ettim 133
sadece sen varsın 16
sadece bir adam 18
sadece merak ediyorum 23
sadece senin 16
sadece beni 16
sadece seni 36
sadece ben 126
sadece bir gece 27
sadece biraz 87
sadece ikimiz 113
sadece bekle 58
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece soruyorum 46
sadece seni 36
sadece ben 126
sadece bir gece 27
sadece biraz 87
sadece ikimiz 113
sadece bekle 58
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece soruyorum 46