Öyle olduğunu biliyorsun translate Spanish
184 parallel translation
– Öyle olduğunu biliyorsun!
- Enseguida.
Öyle olduğunu biliyorsun.
Sabe que sí.
Öyle olduğunu biliyorsun.
, ¿ verdad? Sabes que ella lo hizo.
- Öyle olduğunu biliyorsun.
- Sabes que sí.
Öyle olduğunu biliyorsun ama. Eşyalarımı toplayıp gideceğim.
Voy a hacer las maletas y a marcharme de esta casa.
Öyle olduğunu biliyorsun, Tom.
Sabes que sí, Tom.
Onun öyle olduğunu biliyorsun.
Pero lo tiene, ¿ sabes?
Öyle olduğunu biliyorsun. Yatağa git.
- Lo sabes de sobra.
Bu faydasız Susan, öyle olduğunu biliyorsun.
Es inútil, y lo sabes.
Öyle olduğunu biliyorsun.
Sabes que es cierto.
Hadi ama, öyle olduğunu biliyorsun.
No seas tonto. Sabes que es así.
- Öyle olduğunu biliyorsun.
- Ya sabes que sí.
Biliyorum ki sen bir palavracısın, sen de öyle olduğunu biliyorsun.
Sé que eres un farsante y tú sabes que lo eres.
Evet, öyle olduğunu biliyorsun.
Sí, ya lo sabes.
- Öyle olduğunu biliyorsun, Bob.
- Es así, Bob.
Öyle olduğunu biliyorsun.
Sabes que sí.
- Öyle olduğunu biliyorsun.
Ya sabes que sí. ¿ Por qué?
- Tanrım, öyle olduğunu biliyorsun.
- Sabes que sí.
Oh, öyle olduğunu biliyorsun.
Sabes que sí.
Öyle olduğunu biliyorsun.
¿ Acaso no lo sabes?
Öyle olduğunu biliyorsun.
Sabe que lo son.
Öyle olduğunu biliyorsun.
Tu sabes que si.
Öyle olduğunu biliyorsun.
Ya sabéis que sí.
- Öyle olduğunu biliyorsun.
Sabes que sí.
- Öyle olduğunu biliyorsun.
- ¿ Bien para el Roxbury? - Tú lo has dicho.
Öyle olduğunu biliyorsun.
Tú sabes que sí.
Öyle olduğunu biliyorsun.
Lo sabes muy bien.
Öyle olduğunu biliyorsun! Bu yüzden kralın ölümü için oy kullandı.
Sabe que es cierto, y que por eso votó la muerte del rey.
Ve oynuyorsun. Saçma, öyle olduğunu biliyorsun.
- Todavía tienes un buen papel.
- Öyle olduğunu biliyorsun.
- Tú sabes que es verdad.
- Bebeğim, öyle olduğunu biliyorsun.
Cariño, tú sabes.
Öyle olduğunu biliyorsun.
Sabes que lo has sido.
Onların sadece küçük hikayeler olduğunu biliyorsun, ama onlara öyle körü körüne inanmamızı istiyor ki sen de keşke inanabilsem diye düşünüyorsun.. ... ama sonuç itibariyle ne yapa -
Y sabes que son sólo pequeñas historias, pero quiere que las creas hasta tal punto... que deseas poder hacerlo... y qué puedes hacer más que -
Bunun yalan olduğunu biliyorsun. Tabii ki biliyorum. Ben de öyle söyledim.
Claro que lo sé, y es lo que des dije.
Öyle bir yer olduğunu sen nereden biliyorsun?
No sé ni cómo sabes que existe.
Açıkça ne gibi olduğunu biliyorsun, ama daha önce hiç hissetmedim. Yeni bir şey ve öyle tuhaf ki.
Obviamente, Ud. Sabe cómo es esto, pero para mí es nuevo y extraño.
Bir şeyler biliyorsun, Baumann. Dünyadaki en garip şeyin ne olduğunu biliyorum. Öyle mi?
Sabes una cosa, Baumann, ya sé lo que es más raro del mundo. ¿ Y tú?
Nerede olduğunu biliyorsun, öyle değil mi Büyük Al?
Sabes dónde tienes el pito, ¿ verdad, Gran Al?
- Ne yapalım, O öyle biri. - Lanet olası elektrikli çim biçme makinamın olduğunu biliyorsun! - Ne?
¡ Sabes muy bien que tengo una segadora mecánica!
Hepsinin lanet olası birer pislik olduğunu biliyorsun. Öyle değil mi?
Ya sabes que todos esos imbéciles son tan corruptos como las víboras.
İnan erteledim, sanırım öyle yaptım ama nasıl zor olduğunu biliyorsun.
Supongo que pospuse el decírtelo, pero sabes lo mucho que te angustias.
Biliyorsun Garcia hiçbirşey kanıtlayamıyor olabilir ama sen ve ben, ikimizde kimin sorumlu olduğunu biliyoruz öyle değil mi?
Sabes... García puede ser incapaz de probar nada... pero tu y yo sabemos quien es responsable, no?
Hepsinin lanet olası birer pislik olduğunu biliyorsun. Öyle değil mi?
Sabes que esos cerdos son de lo peor.
Öyle olduğunu nasıl biliyorsun?
¿ Cómo puedes saber eso?
Öyle olduğunu nasıl biliyorsun?
¿ Cómo sabes que es un él?
- Öyle olduğunu biliyorsun.
- Lo sabes.
Biliyorsun, seni arabada öyle görünce, Senin şey olduğunu düşündüm...
Cuando te vi en ese auto, pensé que estabas- -
Bütün bu zamanlar seni tanıdığımı sanırdım, Her zaman senin... hep öyle olduğunu sanırdım, biliyorsun.
Desde que te conozco, te consideré... un sujeto, tú sabes.
Onun hayatta olduğunu biliyorsun ama nerede olduğunu bilmiyorsun öyle mi?
Él está vivo pero no sabes dónde está?
Öyle sessizsin ki ben gürültü yapıyorum ve sen iyi olduğunu biliyorsun.
Eres muy silenciosa. Yo hago ruidos para que sepas qué me gusta.
Biliyorsun onun ne zaman öyle olduğunu.
Sabes cómo es... cuando se ponen así.
öyle olduğunu biliyorum 56
öyle olduğunu sanmıyorum 25
biliyorsun 4418
biliyorsunuz ki 33
biliyorsunuz 744
biliyorsun değil mi 147
biliyorsun ki 112
biliyorsundur 23
biliyorsun ya 20
biliyorsun bunu 34
öyle olduğunu sanmıyorum 25
biliyorsun 4418
biliyorsunuz ki 33
biliyorsunuz 744
biliyorsun değil mi 147
biliyorsun ki 112
biliyorsundur 23
biliyorsun ya 20
biliyorsun bunu 34
biliyorsun işte 57
öyle mi 14811
oyle mi 19
öyle değil mi 4374
öyle degil mi 23
öyle olsun 692
öyle mi dersin 362
öyle bir şey değil 75
öyle işte 113
öyle bir şey yok 92
öyle mi 14811
oyle mi 19
öyle değil mi 4374
öyle degil mi 23
öyle olsun 692
öyle mi dersin 362
öyle bir şey değil 75
öyle işte 113
öyle bir şey yok 92
öyle oldu 102
öyle mi diyorsun 87
öyle demek istemedim 274
öyle ya da böyle 119
öyle ki 92
öyle misin 81
öyle görünüyor 500
öyle deme 154
öyle olsun bakalım 50
öyle bir şey demedim 65
öyle mi diyorsun 87
öyle demek istemedim 274
öyle ya da böyle 119
öyle ki 92
öyle misin 81
öyle görünüyor 500
öyle deme 154
öyle olsun bakalım 50
öyle bir şey demedim 65