Biliyorsun translate Spanish
110,198 parallel translation
Biliyorsun, ordaydim.
Sí, lo sé. Estaba allí.
- Biliyorsun, dışarısı güvenli değil.
Sabes que no es seguro ahí fuera.
Hollow'un, birinin zihnini nasıl karıştırabileceğini eski yaraları nasıl tekrar açabileceğini sen de herkes gibi iyi biliyorsun...
Bueno, tú sabes mejor que nadie cómo se entromete The Hollow en tu mente, arañando tus heridas más viejas, haciéndolas nuevas de nuevo.
- Bunu yapmayacağımı biliyorsun.
- Sabes que no lo haré.
Ne olduğumuzu biliyorsun.
Sabes lo que somos.
- Vincent, benim tarafımı biliyorsun.
Vincent, sabes dónde estoy.
Biliyorsun normal insanlar kapıya falan vurur.
¿ Sabes? , la gente normal llama.
Ve şimdi bende olduğunu bildiğine göre zevk için kullanabileceğimi biliyorsun.
Y ahora que sabes que lo tengo, sabes que puedo usarlo a mi antojo.
Biliyorsun, seni önemseyenler var.
Verás, hay algunos que se preocupan por ti.
Biliyorsun, haksız olduğunu söyleyemem.
¿ Sabes? No puedo decir que te culpo.
Yaptığını haklı göstermeye çalışma. Haksız olduğunu biliyorsun.
No trates de justificar lo que hiciste, porque sabes que lo hiciste mal.
Sen de yapabilirsin, biliyorsun.
Así que tú puedes.
Ve sanırım Caroline ile bir okul açtığımızı biliyorsun.
y supongo que sabes que Caroline y yo hemos fundado una escuela.
Evet. Simetri hastası olduğumu biliyorsun!
Sí. ¡ Sabes que necesito simetría!
- Açık artırma yapmayı nereden biliyorsun?
- ¿ Cómo es que sabes subastar?
Bunun ağır sonuçları olacağını biliyorsun.
Sabes que habrá graves consecuencias.
Hiç çekinme, vazifeni biliyorsun.
No seas tímida. Sabes qué hacer.
- Söylemeye çalıştığım ıslahı biliyorsun!
Usted sabe a la enmienda que estoy tratando de llegar!
Çünkü bu bir sindirme hareketi ve bunu biliyorsun.
Porque esto se trata de una caza de brujas, y tú lo sabes.
Bunu sen de biliyorsun artık.
Ahora lo sabes.
- Dindar biri olmadığımı biliyorsun.
Sabes que no soy del tipo religioso.
Neyi biliyorsun?
¿ Cómo que ya lo sabes?
Çoktan biliyorsun tabi değil mi?
- Menuda boquita tienes. Pero tú ya lo sabes, ¿ eh?
Ve tüm bu ölü insanlar, yani, biliyorsun, bu kadar da arkadaşları ve ailesi vardı...
Y toda esa gente muerta, bueno, ya sabes, tenía amigos y familia también, así que...
Neyi kastettiğimi biliyorsun. Şu an yapacağım her türlü seçim... -... bütün geleceğimizi değiştirebilir.
Sabes a qué me refiero. podría cambiar el futuro completo.
- Sana niçin güveneyim? - Efendim? - Bunun ne denli mühim olduğunu biliyorsun, değil mi?
¿ cierto?
Ne tür hayvanlar olduğunu iyi biliyorsun.
Tú sabes bien qué clase de animales.
- Hadi oradan. - Bunu nereden biliyorsun?
- ¿ De qué diablos hablas?
Biliyorsun. Onu yaşadık. Mükemmeldi.
Lo sabes, lo teníamos, era perfecto.
Nereden biliyorsun?
 ¿ Cà ³ mo supiste?
Biliyorsun. Neresi olsa fark etmez.
Ya sabes, donde sea.
Şey, bir kere, internette yaptığı her şeyi nasıl takıntı hâline getirdiğimi biliyorsun.
Bueno, para empezar,  ¿ recuerdas mi obsesià ³ n por lo que ella subà a en las redes?
Buraya ailemden kaçmak için geldiğimi az çok biliyorsun, değil mi?
Sabes que me mudà © aquà para escapar de mi familia,  ¿ verdad?
Halka açık yerlerde duygularımı göstermekten nefret ederim, biliyorsun.
Sabes que odio mostrar mis emociones en lugares públicos.
O zaman çıkış yolunu biliyorsun kedicik.
- Ya conoce la salida, gatito.
Anne, artık başkasıyla birlikte olduğumu gayet iyi biliyorsun! Ne?
Madre, sabes muy bien que tengo a alguien más ahora.
Anne, artık başkasıyla birlikte olduğumu çok iyi biliyorsun!
Madre, sabes muy bien que tengo a alguien más ahora.
Winteler kurallarını biliyorsun :
Conoces las reglas de los Winteler :
Sen olmasan hiçbirini yapamazdım, biliyorsun.
Yo no podría hacer nada sin ti, tú lo sabes.
Annen bu haberi duymak için uzun zamandır bekliyor, biliyorsun. Yani haberi duyunca ilginç tepkilerle karşı karşıya kalabiliriz.
Ya sabes que tu madre lleva mucho tiempo esperando esto, así que, al darle la noticia, no sabemos cuál será su reacción.
Biliyorsun.
Lo sabes.
Ama biliyorsun ve bunu tecrübeme dayanarak söylüyorum her evlilik sonsuza dek sürecek değildir.
Pero, ¿ sabes? , y hablo por experiencia, no todos los matrimonios están destinados a durar para siempre.
Biliyorsun, küçükken Almanya'dan çıkmak için sabırsızlanıyordum.
Sabes que no podía esperar a salir de Alemania cuando yo era un niño.
Sen benim suçlarımı biliyorsun Eugene.
Conoces mis crímenes, Eugene.
Ne sorduğumu biliyorsun. Nasıl biri?
Sabes por qué te estoy preguntando. ¿ Cómo es?
Neler olduğundan haberim var, biliyorsun değil mi?
Sabes que sé lo que pasa, ¿ no?
Biliyorsun değil mi?
¿ Lo sabes?
- Nedenini biliyorsun.
- Ya sabes por qué.
Modern bir adam olduğumu biliyorsun Albert ama Marie'm seninle çok şeyi riske atıyor.
Sabes que soy un hombre moderno, Albert.
Nasıl olduğunu biliyorsun.
Ya sabes cómo se pone.
Bunu biliyorsun, değil mi?
 ¿ Lo sabes?
biliyorsunuz ki 33
biliyorsunuz 744
biliyorsun değil mi 147
biliyorsun ki 112
biliyorsundur 23
biliyorsun ya 20
biliyorsun bunu 34
biliyorsun işte 57
biliyorum 15888
biliyormusun 262
biliyorsunuz 744
biliyorsun değil mi 147
biliyorsun ki 112
biliyorsundur 23
biliyorsun ya 20
biliyorsun bunu 34
biliyorsun işte 57
biliyorum 15888
biliyormusun 262