Ben yalnızca translate Portuguese
1,333 parallel translation
Ben yalnızca bu ne olduğu belirsiz kız politik kariyerini mahvetmeden, araştırma yapalım diyorum.
Querido, querido. Antes que esta filha hipotética destrua a tua carreira política. Deves pelo menos considerar verificar as informações.
Oh, ben yalnızca senin kendi kitabından... bir şeyler okuyacağım.
- Não! - Não? Meta-o no cu.
Bana bak... ben yalnızca... belki kafanı çevirebilirsin diye. Ah, böylece baş ağrıların azalacak. Kim demiş baş ağrılarım var diye?
Se conseguisse virar a cabeça, ia ter menos dores.
- Ben yalnızca aracıyım.
- Limito-me a ser o intermediário.
Ben yalnızca ne kadar zor olabileceğini biliyorum.
É que eu sei quais são as minhas chances.
Ben yalnızca hayatımı geri istiyordum.
Eu queria ter a minha vida de volta.
Ben yalnızca insancıl bir şey yaptım. Bundan hiç şüphem olmadı.
O que fiz foi uma coisa humana de se fazer e não me arrependo.
Ben yalnızca kızının vücuduna hapsolmuş yetişkin bir kadınım.
Eu sou apenas uma mulher madura, encurralada no corpo da minha filha.
Fakat ben yalnızca bir mektup yazabiliyorum.
Mas eu só te posso escrever uma carta.
- Ben yalnızca iste...
- Eu apenas queria...
Ben yalnızca bana Tanrı'nın söylediği gibi yargılayabilirim, bu yüzden yargı doğrudur çünkü benim istediğim şeyi değil, beni gönderenin yapmamı istediklerini yapıyorum!
Só julgo como Deus me diz, por isso o meu julgamento está certo... porque eu não estou a tentar fazer o que quero, mas só o que O que me enviou quer!
- Ve ben yalnızca bilmeni istedim.
- E só queria que soubesses.
Ben yalnızca...
Mas eu...
Ben yalnızca ailemi görmek istemiştim.
Só queria ver a minha família.
- Ben yalnızca bir insanım.
Não sou tão alienado... e sabe o que mais?
- Ben yalnızca şey bırakmaya...
- Vim só deixar...
Ben yalnızca kendimin olduğunu sanıyordum.
Pensava que estava a concorrer sozinho.
Ben yalnızca düşündüm ki Irma üstüne atlayınca sırtın incinmiştir.
Bem, eu apenas... assumi que as suas costas doíam... com, sabe, a Irma a saltar-lhe em cima.
Ben yalnızca konuşmacıyım.
Sou meramente o porta-voz.
Kral olarak bu ülkede emirleri yalnızca ben veririm!
Por desígnio divino! Não vai me ensinar o que é um bom governo!
Kraldan ve diğerlerinden yalnızca ben sorumluyum.
Vou reformar o Rei. Qualquer coisa inferior a isso, seria uma covardia brutal.
- İyiymiş. Yalnızca, benim için durum farklı, ben ikisini kıyaslamam bile.
Só que para mim não há comparação.
Ben yalnızca...
Não devia ter vindo.
Ben yalnızca şarkı söylüyordum.
- Óptimo!
Tamam, ben... ben... evine geldim, yalnızca burada uzun süredir kalıyorsun diye.
Estou perdido. - O que foi? - Tenho que confessar uma coisa.
Ben bu işe bulaşmış bir polisim yalnızca.
Sou apenas um policia no meio disto.
genç adamı hemen yanıma başıma çekeceğim böylece konuşmayı yalnızca o ve ben duyabiliriz.
Puxo para mim o rapazinho... para que apenas eu e ele possamos ouvir a conversa.
- Ben ise yalnızca yürüyüşe çıkacaktım,
- Estava eu aqui, pronta para dar um passeio.
Bak kusura bakma, bir dahaki sefere yalnızca sen ve ben olacağız.
Perdoa-me. Prometo que na próxiam vez que sairmos irei sozinha...
Ben bebekken... aynada kendimi gördüm ve... güzellik veya çirkinlik diye bir şey yoktu yalnızca bendim.
Era uma criança. Via a minha imagem e... Não via beleza nem fealdade, era apenas eu.
Yalnızca ben, orada durmuş... kendime bakıyordum.
Apenas eu, do outro lado de mim, a olhar para mim. Foi um momento poderoso.
Yalnızca ben karşımda durmuş, kendime bakıyordum.
Apenas eu, do outro lado de mim, a olhar para mim.
- Belki tatile çıkarız, yalnızca sen ve ben... birbirimizi tanımak için.
Talvez irmos de férias juntos, só nós os dois... Do género, para nos conhecermos.
Düşündüm de Komutan Dick'e söylemeli ve senin ölümünü izlemeliyim. Fakat muhtemelen yalnızca yırtıp atarlar, ben de öylece kalırım.
Pensei em contar ao Sargento Dick e assistir a seres morto, mas talvez apenas estripassem, por isso controlei-me.
Malcolm ve ben geçen hafta tıkanmış bir püskürteci temizliyorduk... ve bana sihirli parmaklarımla niye yalnızca masaj yaptığımı sordu.
Eu e o Malcolm estávamos a limpar uns injetores, na semana passada, e perguntou porque não os massajava com os meus dedos mágicos.
Ben burada yalnızca gözlemciyim.
Eu estou aqui para assistir.
Artık çok meşhur. Bu reçellerden yılda yalnızca üç tane yapıyor. Ben bir tanesini aldım...
E é famosa agora... e só faz três frascos disso por ano.
- Anlaşmayı yaparken çok açık konuştum. Yalnızca ben mecburum.
Tornei muito claro que o acordo dizia respeito apenas a mim.
Ben de yalnızca o hallerini bilmeni isterim. Çünkü onlar senin büyük annenle deden ve seni seviyorlar.
Isso é o que eu quero, porque são teus avós e te adoram.
Ben onlarla hâlâ iyi ilişkiler içindeyim. - Muhtemelen buz gibi bir odada tek başlarına oturmuş donarak yemek yiyorlardır. Yalnızca bir ampul yanıyordur.
Provavelmente estão para lá sentados a comer sozinhos, a tremer num quarto sem aquecimento só com uma lâmpada acesa, para nos fazerem sentir incrivelmente culpadas.
Bu gece yalnızca, sen ve ben varız gibi görünüyor Marjorie
Parece que esta noite, Fiquei de novo sozinho
Onu yalnızca ben yaparım ama o da hakimden izin alabilirsek.
Só eu posso fazer isso, depois de os meus superiores autorizarem.
Ben öğrencilerime yalnızca öğretirim, onlardan bir şey satın almam.
Ensino os meus alunos, não compro coisas deles.
Ben yalnızca Brezilya'yı tanırım, Olga.
Eu só conheço o Brasil, Olga.
Ben senin yalnızca, beyaz olduğunu sanıyordum.
Eu conhecê-lo-ia somente como um homem branco.
Ve yalnızca ben konuşurum.
Só eu é que falo.
Eğer yalnızca ben, yani basit Tennessee'li David olsaydım şansımı denerdim.
Se só dependesse de mim o David que é um homem comum do Tennessi. Atirar-me-ia do outro lado, para ver o que acontece.
Yalnızca şunu söyleyebilirim ki, ben de kendi yüreğimde aynı şeyi hissediyorum.
Apenas digo que também sinto no meu coração o mesmo tipo de sentimento.
Seni yalnızca ben affedebilirim, evladım.
Apenas eu te posso perdoar agora, meu filho.
Madem ki adil bir dövüş istiyorsunuz yalnızca siz ve ben...
Se é um luta justa que quer... Só o Senhor e eu...
Üçüncü İmparatorluğun yalnızca depolar ve fabrikalar, gökdelenler ve oteller demek olmadığını sen ve ben biliyoruz.
Apenas eu e você sabíamos que o 3.º Reich seria incocebivel. apenas com armazéns e fábricas. Arranha-céus e hoteis.
yalnızca 183
yalnızca bir dakika 19
ben yalnızım 40
ben yokum 169
ben yoruldum 32
ben yaptım 316
ben yanındayım 34
ben yatıyorum 81
ben yokken 23
ben yapabilirim 67
yalnızca bir dakika 19
ben yalnızım 40
ben yokum 169
ben yoruldum 32
ben yaptım 316
ben yanındayım 34
ben yatıyorum 81
ben yokken 23
ben yapabilirim 67
ben yaparım 439
ben yaşıyorum 19
ben yedim 21
ben yapamam 117
ben yapmadım 408
ben yatmaya gidiyorum 66
ben yazdım 32
ben yazarım 25
ben yapayım 56
ben yapmam 40
ben yaşıyorum 19
ben yedim 21
ben yapamam 117
ben yapmadım 408
ben yatmaya gidiyorum 66
ben yazdım 32
ben yazarım 25
ben yapayım 56
ben yapmam 40