Zamanı translate Russian
276,087 parallel translation
Şimdi savaş zamanı!
Сейчас - время войны!
Şimdi nefret zamanı!
Время ненавидеть!
Mola zamanı.
Тайм аут.
Daha zamanı değil?
Еще не время!
Şimdi zamanı olabilir.
Может быть пора.
Ölümsüzlüğün ihtişama geçmesinin zamanı geldi.
Для нас пришло время перейти от бессмертия к славе.
Bir şey almak için zamanım olan tek şey buydu.
Единственное, что я успела взять.
Ne yazık ki seni daha fazla kırmak için zamanım yok.
Жаль, что у меня пока нет времени, чтобы сломить тебя.
Zamanımız yok Nas.
У нас нет времени, Наз.
Tüm bunların nereye çıktığını anlamak için zamanımız daralıyor.
Время на исходе, а мы всё ещё не понимаем, что к чему.
Yakında gidecek, o zaman zaten bitecek.
Она уезжает, и сказка всё равно кончится.
O zaman sonra görüşürüz.
Что ж, тогда до встречи.
O zaman daha kısa boylu... daha çekici ve komik.
Итак... Кто-то пониже, обаятельнее и смешнее.
O zaman ben de... ikisi için de... karışık bir durum, derim.
Я бы ответила... что это сложная ситуация. Для вас обоих.
O zaman ayrılmak daha kolay olurdu.
Было бы настолько проще расстаться.
Anlat o zaman.
Объясни мне.
O zaman neden sen üstlenesin?
Тогда зачем это ТЕБЕ?
Babamın öldüğü doğruysa bile zaman kazanmamız lâzım.
Даже если это правда, мы должны выждать
O zaman benimle dövüşme.
Не сражайся.
Ne yapmalıyız o zaman?
И что будем делать?
O zaman cevabın nedir ey bilge zat?
Так каков ответ, мудрейший?
Geldikleri zaman da zafer hikâyelerini zevk içinde dinleyeceğim.
И когда они придут, я буду греться в лучах их славы.
Hatırlıyorum, uzun zaman önce birkaç evden oluşan bir iskeleydi sadece.
Я помню, что давным-давно здесь было лишь несколько домов и один причал.
Frankia'nın içinde her zaman bizden bir parça olacaktır.
Всегда будет часть Франкии, которая будет частью нас.
Bir kere ihanet eden, her zaman ihanet eder.
Предатель однажды - предатель навсегда.
Her zaman, her zaman kendi düşüncelerin olsun.
Всегда, всегда думай своей головой.
O zaman kutsal bir yer.
Тогда это священное место.
Bana kalırsa, ne kadar dikkatli olduğunun bir önemi yok. Her zaman savunmanın zayıf noktaları olacaktır.
Я считаю, что неважно, насколько ты осторожен, в обороне всегда найдутся слабые места.
Ne kadar dikkatli olduğunun önemi yoktur her zaman savunmada zayıf noktalar olur.
Не важно, насколько хорошо продумана защита, в ней всегда окажутся слабые места.
Anlaştık o zaman.
Значит, решено.
- Başardığım zaman Norveç'in kralı olduğum zaman saçlarımı kesebilirim ve seninle evlenebilirim.
- Когда я добьюсь своего, стану королем Норвегии, то смогу обрезать волосы и жениться на тебе.
Hadi o zaman.
Давайте же.
O zaman ne istediğimi söyleyeyim.
Тогда я скажу тебе, чего хочу.
Ben ne zaman süreceğim?
Когда я буду за рулем?
Araba benim, yani, hiçbir zaman.
Моя машина. Так что... Никогда.
Pekala, her zaman olduğu gibi güzel bir yer.
Ладно, лучше места не найти.
Hayvanat bahçeleri hiçbir zaman umrumda olmadı.
Никогда не нравился зоопарк.
İyi bir zaman gibi görünüyor, Milagro.
Похоже, хорошо проводишь время, чудо.
Her zaman olduğu gibi dakikasında.
Пунктуальна, как и всегда.
Ama gördüğün gibi galip olan her zaman benim.
Но как видишь, я всегда выхожу победителем.
Kuleye geri dön o zaman.
Тогда возвращайся в Башню.
Uzun zaman olmuştu.
Много времени прошло.
Çok uzun zaman.
Слишком много.
Ölülerle konuşuyorum, çünkü bedenleri ne kadar çürümüş olursa olsun her zaman hayatlarından bir parçası yaşıyordur.
Я говорю с мертвыми, ведь неважно, как сильно сгнило тело, всегда остается крошечный огонек жизни.
Yeterince uzun zaman bekledim, Deathstroke.
Я уже достаточно долго ждал, Дефстроук.
Ölülerle konuşuyorum. Çünkü bedenleri ne kadar çürümüş olursa olsun her zaman hayatlarından bir parçası yaşıyordur.
Я говорю с мертвыми, ведь неважно, как сильно сгнило тело, всегда остается крошечный огонек жизни.
Her zaman değil ama bazen biz giderdik.
Не всегда иногда уходили мы.
Sırf o zaman görüşmüş olsan bile seni burada izlediğini biliyorsun.
Даже если то был единственный раз, ты знаешь, что она наблюдала за тобой здесь.
Sınıftan çok burada zaman geçiriyordu.
Он в этом кабинете провёл больше времени, чем в классе.
Afrika'da ve Orta Doğu'da çok zaman geçirdi.
Провела много времени в Африке, на Среднем Востоке.
Binayı boşaltıyoruz ama 50 kat dolusu insanı çıkarmak... -... zaman alıyor.
Мы эвакуируем здание, но вывести людей со всех 50 этажей займёт время.
zamanında 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zamanım var 22
zamanımız azalıyor 34
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanı gelince 71
zamanın var 16
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zamanım var 22
zamanımız azalıyor 34
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanı gelince 71
zamanın var 16
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanı geldi 236
zamanı geldiğinde 69
zamanımız bol 17
zamanınızı boşa harcıyorsunuz 17
zamanımız var 51
zamanı gelmişti 93
zamanın doldu 28
zamanımız yok 144
zamanımız kalmadı 32
zamanını harcıyorsun 17
zamanı geldiğinde 69
zamanımız bol 17
zamanınızı boşa harcıyorsunuz 17
zamanımız var 51
zamanı gelmişti 93
zamanın doldu 28
zamanımız yok 144
zamanımız kalmadı 32
zamanını harcıyorsun 17
zamanı değil 16
zaman 286
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zaman geldi 92
zaman geçtikçe 27
zaman 286
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zaman geldi 92
zaman geçtikçe 27