You pay tradutor Turco
30,600 parallel translation
At 20 % weekly interest, that's 600 you'll owe me if you pay me back in seven days.
Haftalık % 20 faizle veriyorum, yani bana 600 vereceksin tabii eğer 7 gün içinde ödersen.
You pay the fine downtown, and we release your car.
Cezayı karakola ödeyince arabanızı veririz.
You want to install insulation, you pay someone who is professionally not a moron.
Yalıtım yapmak istediğinde aptal olmayan profesyonel birine para ödemen gerekir.
If you stay here, you pay the rent in full.
Eğer burada kalacaksan, hepsini sen ödersin.
You find someone smart and you pay attention.
Zeki birini bulup dikkatini ver.
How can you possibly justify owning a majority share?
Büyük payı almayı nasıl haklı çıkarabilirsiniz ki?
And as far as Mr. Wolowitz is concerned, I'm afraid as a federal employee on loan from NASA, your name can be on the patent, but you're not entitled to an ownership share.
Bay Wolowitz'e gelince maalesef NASA'dan kısa süreli gelen bir federal çalışan olarak isminiz patentte bulunabilir fakat mülkiyet payında hak sahibi değilsiniz.
Or, if we ended up making money from this, Sheldon and I could split our shares with you.
Veya bu işten para kazanırsak Sheldon'la payımızı seninle paylaşırız.
Anyway, she said she would, uh, pay for the ticket, so you don't have to worry about the money.
Ben Kuzgun değilim! Lütfen dinle.
When you robbed me of an education to pay for your stupid little house you gave me Mikey.
Altı kuruşluk bir şarkı.
It's illegal in here, but if you have connections like I do, then... Two days rations for a lipstick.
Burada yasadışı ama benim gibi bağlantıların varsa... 1 ruj için 2 günlük Pay kartı.
Yeah, well, you can't pay me back if you're dead, right?
Ölürsen paramı geri ödeyemezsin sonuçta.
Well, if you're not gonna pay attention, how can you expect me to help you?
- Eğer aldırış etmeyeceksen benden nasıl yardım etmemi bekliyorsun?
( SIGHS ) Pay me when you can. Really?
- Ödeyebildiğin zaman ödersin.
Well, if I can't afford to pay you, I can't afford to pay him.
Daha senin paranı çıkaramıyorsam ona hiç veremem.
So, can I assume you were on your way to pay me my vig?
Bana haracımı vermeye geldiğini varsayabilir miyim?
You're suggesting an Iraqi War veteran, who may very well be suffering from PTSD, robbed the Army, split the money up with his friends, spent all his cash, and then killed one of his best friends for more money?
Travma sonrası stres bozukluğundan muzdarip bir Irak Savaşı gazisi orduyu soyup parayı arkadaşlarıyla bölüştü kendi payının hepsini harcadı, sonra da para için en iyi arkadaşlarından birini öldürdü diyorsunuz öyle mi?
You mean somebody doesn't pay?
- Borcunu ödemezse mi yani?
Does the same person who bought you this car, also pay the rent on your lovely, 2-bedroom apartment in Brentwood?
Acaba sana bu arabayı alan kişi Brentwood'daki iki yatak odalı nefis dairenin kirasını da veren kişi midir?
I mean, you didn't pay for it.
Yani, kirasını siz ödemiyordunuz.
How much more than Harley are you gonna pay me to race for you?
Sizin adınıza yarışmak için Harley'den ne kadar çok ödeyeceksiniz?
Whatever series you have on hand, and I will pay cash.
Elinizde hangi seri varsa nakit ödeyeceğim.
What you do with your pound is your choice, but this is not a dictatorship, Fiona.
Kendi payınla ne yapacağın senin seçimin fakat bu diktatörlük işi değil, Fiona.
Here you go, Ian.
Senin payın, Ian.
I'll pay you.
Karşılığını öderim.
And I'm probably not gonna be there next time, so, you know, maybe you don't write checks you can't pay.
Ve bir dahaki sefere orada olmayacağım, bu yüzden belki de ödeyemeyeceğin çekler yazmamalısın.
I pay you out of my own pocket.
Sana kendi cebimden para vereceğim.
So, why don't you march your fat feet back to the only two lawyers left at that miserable little firm and decide just how deep you're gonna reach into your own pockets to pay me off.
Bu yüzden neden o tombul ayaklarınla iki avukatı kalmış zavallı şirketine dönüp paramı ödeyebilmek için cebinizin ne kadar derinine inmek zorunda kalacağınıza karar vermiyorsun?
You're going to pay him.
Ona ödemeyi yapacaksın.
If you could just let me pay it off out of my salary.
Eğer parayı maaşımdan ödememi kabul edersen...
You know as well as I do, if I let you do that, I might as well waive the buy-in for everyone.
Sen de benim kadar iyi biliyorsun ki eğer bunu yapmana izin verirsem pay alımlarını herkese açabilirim.
And, because of that, you have to pay.
Bu yüzden bedelini ödemelisin.
You must pay the price for leaving me.
Benden ayrılmanın bedelini ödeyeceksin.
I will pay for it, but you won't survive either.
Ben bedelini öderim ama sen de kurtulamayacaksın!
Time you pay your daddy some motherfucking respect.
Babana saygı gösterme vaktin geldi orospu çocuğu.
My dad was perfectly happy to pay my way, but now he's dead because I chose you over him.
Babam harcımı öderken gayet de mutluydu, ama şimdi ölü, sırf senin tarafında yer aldım diye.
You're not gonna leave a tip or at least pay for your drink?
Bahşiş bırakmayı veya içtiklerinizi ödemeyi düşünmüyor musunuz?
- You're gonna let her pay for you?
- Masraflarını ödemesine izin mi vereceksin?
Do you even pay attention to the plot?
Hikayeye dikkatini veriyor musun sen?
It's like you said. The restaurant's doing great, which means I can afford to pay you back at a premium.
Dediğin gibi, restoran harika gidiyor bu da borcumu size fazlasıyla geri ödeyebileceğim anlamına geliyor.
That this restaurant, that everything we've been working on, is just so you can pay off a debt.
- Gerçeği. Bu restoran, üzerine çalıştığımız her şey, sen ona borcunu ödeyebil diyeymiş.
- Patrick, I will pay you back.
Patrick, sana borcunu geri ödeyeceğim.
Or we could even loan you the money, and you could pay us back.
Ya da sana borç verebiliriz. Sonra da bize geri ödersin.
So, I come here, I'll pay half your rent, and in two months, you've got close to 1,000 bucks saved up for a down payment on a car, free and clear.
O zaman buraya gelirim ve kiranın yarısını öderim ve böylece iki ayda arabanın ön ödemesi için bin dolar kadar bir para biriktirmiş olursun.
Wouldn't pay half the rent, tell you that.
Söyleyeyim, kiranın yarısını ödemem.
Em, you need to pay for Hollis.
Em, Hollis için para lazım.
Elliott will pay for what he did to you.
Elliott sana yaptıklarını ödeyecek.
You should be glad I pay you at all, you fucking parasite!
Sana ödeme yaptığım için memnun olmalısın pis asalak!
I pay you to get rid of my problems.
Sorunlarımdan kurtulmak için para ödüyorum.
I'm prepared to offer you 50 % of my stake in the company.
Şirketteki payımın % 50'sini sana vermeye hazırım.
If you can find someone willing to pay north of 350, you should go for it.
350 bin veren olursa durmayın satın.
you pay me 20
you pay for it 25
payne 32
paying 30
payday 30
payment 30
payback 76
payroll 19
payback's a bitch 46
pay me 62
you pay for it 25
payne 32
paying 30
payday 30
payment 30
payback 76
payroll 19
payback's a bitch 46
pay me 62
pay attention 437
pay attention to me 32
payson 85
payback time 25
pay the man 37
paying job 16
payton 29
pay up 189
pay close attention 18
pay phone 16
pay attention to me 32
payson 85
payback time 25
pay the man 37
paying job 16
payton 29
pay up 189
pay close attention 18
pay phone 16
pays the bills 16
pay no attention 29
pay him 44
pay dirt 21
you pussy 73
you piss me off 51
you piece of shit 340
you play chess 16
you perv 30
you poor thing 253
pay no attention 29
pay him 44
pay dirt 21
you pussy 73
you piss me off 51
you piece of shit 340
you play chess 16
you perv 30
you poor thing 253
you pervert 102
you pick it up 19
you pick 52
you promise me 56
you prick 174
you passed 89
you passed the test 28
you played me 45
you pig 158
you promised 545
you pick it up 19
you pick 52
you promise me 56
you prick 174
you passed 89
you passed the test 28
you played me 45
you pig 158
you promised 545