English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ Y ] / Yukarda

Yukarda tradutor Francês

795 parallel translation
- Himmelstoss yukarda!
- C'est Himmelstoss!
Bu iki salak yukarda ne yapıyor?
Je me demande ce que font les deux andouilles là-haut.
Bakmayın, ama yukarda kimya profosörü oturuyor kapıcının karısıyla.
Ne vous retournez pas, le professeur de chimie est assis avec la femme du concierge.
Yukarda şu anda birkaç misafir var, ama yabancı değiller.
Il y a eu quelques visiteurs mais ils n'avaient rien d'étrange.
Yukarda onunla ilgili yaygara koparıyor.
Il joue avec, à l'étage, en ce moment.
Yukarda çalışma odasında sanki canlıymış gibi.
En haut, dans le petit salon, comme si cette chose était vivante.
Yukarı çık çünkü Doktor geri dönmeden seni yukarda görmeliyim.
Monte, il faut que je m'assure que tu sois dans le salon avant son retour.
İçeri girin çocuklar, eller yukarda.
Entrez par cette porte et gardez les mains en l'air.
Yukarda uyuyacağım.
Souvenez-vous :
Pekala, çavuş, yukarda kimse yok
C'est bon. Il n'y a personne.
- Yukarda işler nasıl gidiyor?
Comment ça se passe, là-haut?
Elleri yukarda tepeden inmeye başlasınlar!
Allez! Les mains bien en l'air, et descendez.
Elleriniz yukarda aşağı inin!
Les mains en l'air!
Silahlarını bırakmalarını ve elleri yukarda buraya gelmelerini söyle.
Qu'ils se rendent.
Yukarda yaklaşık 20 ceset saydık.
On a relevé une vingtaine de cadavres.
Yanımda ol Yukarda bir ay
Car c'est ce soir que nos cœurs se déclarent
Bakın topu yukarda.
Regarde ta balle là-haut.
Orda yukarda.
Là-haut.
Yukarda.
A l'étage.
İşte burda en yukarda. Yukarda, en üstte!
Il est ici, en haut!
Hey, ahbap, yukarda ne yapıyorsun?
Qu'est-ce que vous faites là-haut?
İnsan yukarda renk için ölüyor.
La vie en Technicolor nous manque là-haut.
- Halen yukarda biraz var.
Il en reste en haut, n'est-ce pas?
Niye herkes yukarda?
Pourquoi êtes-vous tous ici?
- Yukarda, yatağımda mı yoksa?
Est-il en haut dans mon lit?
Austin ile yukarda.
- En haut avec Austin.
Artık yatağımı hazırlar mısın, lütfen? Birazdan yukarda olurum.
Voudrais-tu faire mon lit, je monterai dans un instant.
- Yukarda, odanda.
- Dans ta chambre.
Önce savaş verdi, çene yukarda, dayanıklı.
Elle les a d'abord retenues, comme une brave petite?
Yukarda, odasında.
Eve est dans sa chambre.
Çağlayandan indiğimiz zamanki halini hiç unutmayacağım... Baş yukarda, çene önde, saçlar rüzgarda uçuşuyor...
Je n'oublierai jamais ton allure, dans les chutes, la tête droite, les cheveux dans le vent.
— Silah kemerinizi yukarda takıyorsunuz. — Ben de kullanmak istemiyorum zaten.
- Vous portez votre étui bien haut.
Yukarda yiyeceğiz.
J'ai fait apporter votre repas ici.
Yukarda seni onunla gördüm.
Je t'ai vu avec elle.
"Yukarda havalar nasıl?"
"Il fait beau, là-haut?"
- Yukarda havalar nasıl?
- Il fait beau, là-haut?
Sonra ona iyi tavsiyeler verdim. "Çeneni yukarda tut." gibi.
Je l'ai bien conseillé. "Garde la tête haute".
Yukarda mı olman gerekir? Evet.
Qu'est-ce que tu fais lä-haut?
Eğer hepimiz doğrularla yüzleşmiş olsaydık başlarımız şimdiki yukarda olduğundan daha aşağıda olurdu.
Si on voyait tous la réalité en face, on serait encore moins fiers qu'il ne l'est en ce moment.
- Yukarda birşey yok. Sadece eski deriler.
- Il n'y a qu'une vieille selle.
Evet. Burda bir ve yukarda iki.
Celle-ci et deux en haut.
Yukarda sıcak bir otlak var sanki.
On dirait qu'iI y a une clairière ensoleillée Ià-haut.
Chief Gould... 2. katın düğmesine basın, ben sizi yukarda karşılarım.
Chef Gould... Appuyez juste sur le 2. On se retrouve en haut.
Yukarda sizi kimse görmez.
Personne ne vous voit ici.
Yukarda ne var?
- Qu'est-ce qu'il y a?
Yukarda neler oluyor.
Que se passe-t-il?
- Peki yukarda ne var?
- On voit quoi?
Yukarda benim odamdaydı.
Elle était dans ma chambre.
Yukarda da tabi.
- Ni là-haut.
- Bilmiyorum.Hala tartışıyorlar yukarda
- Je sais pas, ils discutent toujours.
Hayır, yukarda bayırdaydım.
Tu dormais, Lewis?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]