Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ G ] / Gıt

Gıt перевод на португальский

10,920 параллельный перевод
Bunun olmasını izledikten sonra seni dedemi tıktığın cehennem deliğine tıkacağım.
E depois de ver isso acontecer, vou enfiar-te no mesmo inferno onde enfiaste o avô.
Peter içeride ne kadar tıkılı kaldığını sana söylemişti.
O Peter contou-lhe o inferno que estava a passar.
Doğruyu söylemeni istiyorum. Tıpkı Matt Hildebrandt'ın yaptığı gibi.
Quero que digas a verdade, tal como o Matt Hildebrandt disse.
Bize yardım edip virüsü yok edersen planladığın gibi MIT'ye kayıt olabilirsin.
Assim que destruir o vírus, podes inscrever-te no MIT como planeaste.
Talia'da, Ajan Moore'un çok gizli yetkilerini kullanarak narkotiğin muhbir listesini kopyaladığına dair kanıt vardı.
A Talia tinha provas que o agente Moore usou o seu acesso confidencial para contrabandear a lista de informadores da Narcóticos.
Telefonunda ATF'i aradığına dair bir kanıt yok.
Não há provas no teu telemóvel que tentaste ligar para a ATF.
- Ne aradığınızı bilmiyorsanız kanıtı nasıl bulacaksınız?
Como vai encontrar provas, se não sabe o que procura?
Araştırmanızı çöpe atmanızın imkanı olmadığına göre bunu yaptığınızın kanıtı bu binada bir yerlerde.
É impossível ter destruído o seu estudo, o que significa que a prova está neste edifício.
Bunun önemini anladığından ve ciddiye aldığından emin olmam gerekiyor. Üzerindeki tişört de buna pek yardımcı olmuyor.
Preciso de saber que compreendes isto e que o levas a sério e essa t-shirt não ajuda.
Bizimkiler, şüpheli olarak Zhang'de karar kıldı ancak istihbarat sattığına dair sağlam bir kanıt bulamadılar. Yardımımızı istiyorlar.
A nossa equipa concentrou-se no Zhang, mas não conseguiu encontrar provas concretas de que ele anda a vender informações.
Ama o sürtüğün yaptığı kayıt delil olarak kullanılamaz.
Excepto que a gravação que aquela cabra fez é ilícita.
Size göreyse de Home Depot'un park yerinde tanıştığım girişken bir genç hepsini yatak odasına tıkıştırdı.
No teu presente, estão no quarto, tudo arrumado por um jovem que conheci no Walmart.
Ne oldu, çamaşır teknesi giysilerini mi yuttu?... tıkladığı her kızın fotoğraf ve internet profili.
O que foi, o teu macacão foi para lavar? Olha o que eu descobri sobre o Terrence. Fotos e perfis online
Onun hakkında topladığım her kanıtı vereceğimi söyleyin.
Diz-lhe que vou dar tudo o que recolhi, e as provas contra ele. Liga!
Biraz daha bekleseydik bel fıtığı olacaktı.
- Estou quase lá. - 100 bpm. Os gráficos estão péssimos.
Yaptırdığım tüm tişörtleri giymeyi düşünür müsünüz diye soracaktım.
Apenas pedi que usassem estas "t-shirts" que mandei fazer.
Ulaşım Dairesi diğer tüm trenleri manevra istasyonlarına geri çağırdığında tüm değiştiricileri kilitlemiş.
- Não posso. Quando o D.T. recolheu os outros comboios, travou todos os desvios.
O zaman o gece Scott'ın kime kazık attığını vu düzeltmeye çalışıtığını bulalım.
Vamos ver quem o Scott enganou e o que fazia para emendar-se na noite em que morreu.
Hedefin nadir bulunan bir kan grubu olduğunu biliyoruz yani üssün tıbbi kayıtlarından kimliğini tespit edebilir ve onu kurtarmak amacıyla üssün hangi bölümünde çalıştığını izini sürebiliriz.
- Sabemos que o alvo tem um tipo sanguíneo raro, assim podemos ver quem é, pelo registo médico e encontramos onde ele trabalha na base para podermos salvá-lo.
Guerrero hakkındaki gerçek ortaya çıkarsa hapse tıktığım herkes dışarı çıkacak, bunun olmasına izin veremem.
Se a verdade sobre o Guerrero sair, todos aqueles que prendi vão ser postos na rua outra vez, e não posso deixar isso acontecer.
Bu imkânsız, adli tıpçıların cesedi aldığını gördüm.
Isso é impossível. Eu vi os paramédicos levarem de lá o corpo.
- Savcılığın elinde kanıt yok mu sanıyorsun?
- Acha que a acusação não tem provas contra si?
Sayın Hakim, bu sabah yaptırdığımız Dominic'in kanına ait tam toksiloji sonucu kanıt olarak sunmak istiyorum.
Excelência, gostava de apresentar com prova um exame de sangue completo do Dominic, feito esta manhã pelo laboratório.
Neye inandığım önemli değil tıpkı tecavüzden kurtulanların sayısının daha fazla olmasının ne kadar yanlış olduğunun önemi olmadığı gibi.
Não importa no que acredito, e não importa o quanto é errado as sobreviventes de violação terem de mostrar um padrão mais elevado.
Evet, adımsayar ve kemikler tıpkı düşündüğüm gibi bir dışkı yığınının altındaydı.
Claro. O Fit-Step e os ossos estavam numa pilha de defecação, como imaginei.
- Hayır, biraz önce devam eden bir cinayet soruşturmasında zaruri bir kanıtı bile bile sakladığını kabul ettin.
- Não, admitiste ter escondido provas materiais numa investigação de assassinato. - Por favor, deixa-me explicar.
Polis silahı da bulamadığı için savcılığın elindeki en güçlü kanıt bu.
Como a polícia não encontrou uma arma, ela é a melhor evidência para a acusação.
Helena'nın tanıklığını kırmak için kanıt istediniz, getirdim efendim.
Queria que eu desacreditasse o depoimento da Helena, - e estou a fazê-lo, Excelência.
Sonrasındaysa yolsuzluk karşıtı eyalet avukatlığına doğru koşan, taşaklı bir savcı olacaksın.
E assim, vai ser o incrível promotor que vai concorrer a promotor-geral, com uma proposta anti-corrupção.
Annalise kanıtı öğrenirse savcılığın erişimine engel olması yasadışı olur.
Regra 3.4. Se ela souber da evidência, é ilegal impedir o acesso à acusação.
Sadece bu yaptığının kanıtı var.
Só há provas de que ele fez isto.
Hatırladığım kadarıyla hayır fakat... Bunu tıpkı diğer çoğu şeyde olduğu gibi çok iyi saklıyorsun.
Não me lembro, mas tu disfarças bem.
Z, Y, X, W, V, U, T, S, R, Q, P, O N, M, L, K, J, I, H, G, F, E, D, C, B, A.
Z, Y, X, W, V, U, T, S, R, Q, P, O, N, M, L, K, J, I, H, G, F, E, D, C, B, A.
Şüpheli tamamen aklını kaçırmadıysa bu nakillerin tıbbi açıdan mantığı olmalı.
A menos que o suspeito esteja a ter um surto psicótico, estas transfusões devem fazer algum sentido medicamente.
Ben sürüyordum eve gidiyorduk ve ona baktığımda kağıt gibi beyazdı.
Estava de volta para casa e ele... Olhei e ele estava branco como um lençol.
Sağ koroner arter tamamen durmuştu. Ve % 60 ihtimalle damar tıkanıklığı vardı.
A coronária direita estava completamente fechada e tinha 60 % de oclusão da circunflexa.
Yeterli kanıtımızın olmadığını söylüyor.
Ele diz que não temos provas suficientes.
Yaptığım konuşma tamamen kayıt dışıydı.
A conversa que tive foi completamente fora dos registos.
Bu kayıt için iznin yoksa elinde hiçbir şey olmadığını biliyorsun.
A não ser que tenha um mandado, que sei que não tem, isso não vale nada.
Avukatlar ona karşı bir kanıtın olmadığını söylüyorlar yani iyi görünüyor.
A advogada diz que não têm qualquer prova contra ela... então, está a correr bem.
Hekimler böyle bir siyahlığın zehirlendiğinin kanıtı olduğunu söylüyor. Kralın karaciğeri. Bunu ondan kalanları kaba koyarken bulduk.
Encontrámo-lo ao transferirmos os restos mortais para a urna.
- Sana söylemeye çalışıtığımda bu.
É o que tenho estado a dizer-lhe.
- Pekala, ne yapmaya çalışıtığını görüyorum.
Estou a ver o que estás a tentar fazer.
Kayıt hırsızlığı ve suç soruşturması hakkında konuşuyorsun.
Espere. Você está a falar sobre roubo de registos municipais e de uma investigação criminal.
Saygıdeğer Başkomutan, Japonlardan ve bütün düşmanlarımızdan nefret etmeyi size öğretecek. Tıpkı kendisinin de çocukken yaptığı gibi.
O Respeitado Generalíssimo irá ensinar-vos a odiar os japonese e todos os nossos inimigos, como fez na infância dele.
Şimdi sanki bizim sarayımıza giriyor gibi, Hiç değilse bir an için, tıpkı o bahar günü aydınlık bir gülüşle yaptığı gibi.
Parece que está prestes a entrar no nosso palácio, pelo menos por um momento, como o fez naquele dia de primavera, a sorrir radiante.
Ben hep iyi iletişim ve tamamen açık sözlülükten yana olmamla gurur duyarım. Bu yüzden Brain Finch'in tıbbi kayıtlarından bilgi saklandığını öğrendiğimde hiç mutlu olmadığımı hayal edebilirsiniz.
Está a ver, sempre tive orgulho em mim por ter uma boa comunicação e uma divisão transparente, por isso pode imaginar que não fiquei feliz quando soube que foram emitidas informações dos registos médicos do Brian Finch.
Yandığına göre U.T.I. olmalı.
Se está a arder, é uma infecção urinária.
Yasağı delmeye çalışan olmasın diye duyum tayfı maskelemesi kullanıyorlar duyamadığınız fakat kayıt cihazlarının yakalayabileceği frekanslardaki beyaz ses odyogramları.
Para se certificarem, usam um mecanismo de mascaramento espectral, produzem um ruído branco em frequências inaudíveis, mas os gravadores captam-nas.
# S-A-Y-G-I # Değil.
"R-E-S-P-E-I-T-O..." Não.
Muhtemelen Alex'in internetten tanıştığı bir tırnağı uzun olan, orta yaşlı bir sapığın kullandığı hurda bir minibüstür!
Meu Deus, vai! Segue-a!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]