Bakıyorum da Çeviri Fransızca
1,290 parallel translation
Vay, vay, vay... Bakıyorum da ailen seni baya zor durumda bırakmış ha?
Bien, bien, bien... votre famille vous a quitté en vous laissant des petits fardeaux, n'est-ce pas?
Bakıyorum da, pek yanılmış sayılmayız.
On ne s'était pas tnop tnompés, d'ailleurs.
Bakıyorum da hepiniz aynı saatte geldiniz.
Vous tout êtes arrivés en même temps.
Sana bakıyorum da.
Mais depuis votre arrivée je vous observe :
Şimdi sana böyle bakıyorum da son bir ricada bulunabilir miyim?
En te regardant... Je peux faire un dernier vœu?
- Bakıyorum da çok meşgulüz, küçük kunduz.
Regardez moi cette bête de somme! Salut Spike
Bakıyorum da avukatımızla yakınlaşıyorsun.
Je vois que tu te rapproches de notre avocat.
Bazen evdeki bütün ıvır zıvırlara bakıyorum da, bunlarsız da yapabilirim.
Parfois j'aime toutes les bêtises qu'on a chez nous. Toutes ces choses dont on a besoin... Je pourrais faire sans.
Bakıyorum da hiç hareket etmiyorsun.
Je remarque que tu ne bouges pas.
Bakıyorum da malzemecini de yanında getirmişsin.
Vous avez un caddie.
Bakıyorum da tüm o çekingenliğini atmışsın.
Je vois que... tu as vaincu ta timidité. Et alors?
Sizlere şimdi bakıyorum da, tüm o tanıdık yüzlere... Bir zamanlar nasıl insanlar olduğumuzu hatırladım.
En vous regardant tous, tous ces visages familiers, je me souviens de qui nous étions.
Bakıyorum da, nihayet kendine bir çaylak bulmuşsun.
Il y a enfin un nouveau.
Sana bakıyorum da, Peter, katiyen ürkmüş görünüyorsun.
Mon dieu, quel regard. Absolument terrifiant.
İkinize bakıyorum da, siz çok güzel bir çiftsiniz.
Je vous regarde ensemble, vous êtes magnifiques. Je comprends tout.
Bakıyorum da locana gidiyorsun.
- Je vois que t'allais à la buvette.
Dosyana bakıyorum da, ortalaman gayet iyi, ama ön SAT puanın pek harika sayılmaz.
Dans ton dossier, bien que ta moyenne soit bonne, ta note de prépa au SAT n'était pas terrible.
Bakıyorum da, herkesin hayatında boktan bir durum oluyor.
La façon dont je vois les choses, c'est que chacun a ses petites de misères.
Bakıyorum da, albümlerin tavana vuruyor konserlerin daima kapalı gişe.
On s'arrache tes albums, et tu joues toujours à guichets fermés.
Mike'a bakıyorum da.
Tu passes boire une bière?
Bakıyorum da tavuk kostümü giymek seni heyecanlandırıyor Zip.
Dis, Zip. Ca t'excite, on dirait, d'être habillé en coq.
Bakıyorum da misafirin var. İyi akşamlar.
- Tu as de la compagnie, je vois
Bakıyorum da, hiç acelen yok.
Vous prenez vraiment votre temps?
Geriye dönüp bakıyorum da, insanlar neden bahsediyor... acı çekmekten... kendime şöyle diyorum, "Kim benden fazla acı çekti?"
Avec le recul, quand j'entends les gens parler de souffrance, je me dis : "Qui a souffert plus que moi?"
Bazen sana bakıyorum da, yemin ederim ki nereden geldiğini bilmiyorum.
Y a des fois, je me demande d'où tu sors.
Bakıyorum da siz ikiniz sürekli berabersiniz.
Vous êtes vraiment tout le temps ensemble tous les deux.
Ama bakıyorum da buradaki ambiyans çok daha iyi.
Mais je trouve l'ambiance bien meilleure ici.
Bakıyorum da ona Sharon diye hitap ediyorsun.
J'ai remarqué que tu l'appelles Sharon, maintenant.
- Bakıyorum da ona Sharon diye hitap ediyorsun.
J'ai remarqué que tu l'appelles Sharon, maintenant.
Bakıyorum da seni çabuk tavlamış.
Il t'a vite conquise!
Şu raflara bakıyorum da bence bunu Lee kazanacak. - Nasıl yani?
- je me dis que Lee va gagner.
Bakıyorum da ben gittiğimden beri işleri iyice savsaklamışsınız.
Regardez vous, vous donnez l'impression de vous être ramoli depuis mon départ.
Bazen buradayken bu duvarlara bakıyorum da evrenin gizemlerini çözebilecekmişim gibi geliyor.
Parfois quand je suis ici et que je regarde ces murs, je sens qu'il serait possible de résoudre les mystères de l'univers.
Bakıyorum da espri anlayışını kaybetmemişsin.
Vous n'avez pas perdu votre sens de l'humour.
Bakıyorum da sana bütün Tevrat'ı giydirmişler.
Jacob David. Ils se sont fait un trip Ancien Testament avec toi.
Tabii şimdi geriye bakıyorum da, bunun olacağını tahmin etmeliydim. - Üçe kadar sayacağım.
J'aurais le dû le sentir venir, mais
Bak, ben sana iyi davranmaya çalışıyorum... ama aslında senin sinerjini yükseltmek için getirildim... ve sen ya da aptal bir ördeğin...
J'essaie d'être sympa, mais je suis là pour doper ta synergie et ce n'est pas toi ou un canard toc-toc...
Belki tam da şu anda size bakıyorum.
Peut-être que je suis en train de vous observer.
Bazen geceleri dışarıda oturup, yıldızlara bakıyorum ve seni düşünüyorum.
Parfois, la nuit... je reste dehors a regarder le ciel et je pense a toi.
Tipik bir kız gibi davranıp seni arıyorum. Aslında geriye bakınca yılbaşı o kadar da kötü geçmedi.
Rétrospectivement, je ne pense vraiment pas que Noël s'est si mal passé, si tu l'évalues sur une échelle du genre "Qui a peur de Virginia Woolf?".
Bakıyorum da, arkadaşlarını getirmişsin.
Je vois que vous avez amené des amis avec vous.
- Müşterilerine servis yapsan da mı? - İki elim kanda da olsa yukarı çıkıp bakıyorum.
Si je suis en train de verser le café, je m'arrête et je monte 10 minutes.
Enterprise'da bir olaya bakıyorum.
Je suis sur une affaire concernant l'Enterprise.
Kardeşimin bir bebeği oldu ve ona ben bakıyorum çünkü kardeşim öldü... ve sonra bebek bacaklarını ve kollarını kaybetti... artık sadece gövdesi kaldı ama yine de karımla ona bakıyoruz... ve gittikçe büyüyor, oldukça da mutlu... ama işim kolay değil, karnımızı doyurmak için ikinci bir işte çalışıyorum ama o bebeğin yüzünde gördüğüm mutluluk bizim için her şeye değiyor.
C'est vrai et en plus j'ai adopté le bébé de ma sœur parce qu'elle est décédée. Et il a perdu ses bras et ses jambes, c'est plus qu'une larve mais on s'en occupe avec ma femme et puis il grandit, et il a l'air heureux. Mais c'est dur, je dois assurer deux services à l'usine pour gagner notre pitance.
Bu da ne, bir kase pudinge mi bakıyorum ben?
Qu'est-ce que c'est? . C'est un bol deJell-O que je vois?
Bazen kızımı gezdirmeye çıkarıyorum, onunla konuşuyorum... bir yandan arabasını iterken, bir yandan ona bakıyorum... bazen de arabasından çıkarıp, kucaklayıp uzun uzun bakıyorum... ve düşünüyorum da, benim bu hayattaki yegâne görevim... onu striptiz çubuğundan uzak tutmak.
C'est jamais marrant, ça. Parfois, je me promène avec ma fille, je lui parle, je la regarde dans sa poussette, je la prends dans mes bras, et là, je réalise que mon seul boulot, c'est de l'éloigner de la barre de strip-tease
İsim falı da bakıyorum. Hatırladın mı? Çok uzun zaman oldu.
Je fais toujours de l'onomancie, aussi.
Asteroid tarlasının içinde geçen o inanılmaz kovalamaca sahnesini yaptık. Asteroidleri yaratmak düşündüğünüzden daha zor bir şeydir. Hatırlıyorum da, çoğumuzun maket odasında olduğu bir gün herkes değişik malzemeleri deneyerek iyi görünüp görünmediğine bakıyordu.
C'était déjà assez mal d'enfiler le costume la première fois... mais après deux pas, la jambe gauche s'était brisée... sur le plastique du pied gauche... et petit à petit mais assez fort et avec persistance... entaillait... la partie tendre de mon pied.
Onun korktuğunu da sanmıyorum, her şeye bir karış yukardan bakıyor.
Je ne veux pas en faire une gamine peureuse et paranoïaque qui regarde toujours derrière elle.
Şu anda bana bakışından beşinci günahı da işlediğini anlıyorum :
Vous me regardez d'une façon... On tient le numéro 5.
Gördüğün gibi, her ay nafaka çekini yazarken buna bakıyor ve nasıl da gülünç bir zavallı olduğumu hatırlıyorum.
Quand je fais mon chèque mensuel, je la regarde et je me dis quel pauvre minable je suis!