English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ H ] / Hiçbir şeyin yok

Hiçbir şeyin yok Çeviri Fransızca

742 parallel translation
Hiçbir şeyin yok.
Vous n'avez rien contre moi.
Ona verebilecek hiçbir şeyin yok. Wheaton'ın her şeyi var.
Tu n'as rien à lui offrir, et Wheaton a tout.
Davayı açacağım. Bu konuda yapacak hiçbir şeyin yok.
Tant pis, je me passerai de ton consentement.
Tabii yok. Şahidin yok... şahidin yoksa, hiçbir şeyin yok!
Sans moi, tu n'as ni témoin ni rien du tout.
- Başka hiçbir şeyin yok!
- Père! - Tu n'as rien d'autre.
Hiçbir şeyin yok.
Tu vas bien.
Hiçbir şeyin yok.
Rien...
Geceyi geçirmek için hiçbir şeyin yok.
Rien pour passer la nuit.
Kendi adına hiçbir şeyin yok.
Te rends-tu compte de ce que tu es?
- Duymayı isteyeceğim söyleyecek hiçbir şeyin yok.
- Tu n'as rien à me dire d'intéressant.
Hiçbir şeyin yok.
T'as pas d'amis.
Hiçbir şeyin yok! Sen bir hiçsin!
Il est temps de devenir quelqu'un.
Her şey Nazi Almanyasına aitti ve ben de hiçbir şeyin yok olmaması ya da çalınmamasından sorumluydum.
Tout appartenait au Reich et je devais surveiller que rien ne soit détruit ou volé
Seninse hiçbir şeyin yok.
Tu ne possèdes rien.
Bahse girecek hiçbir şeyin yok.
Vous pariez? Avec qui?
Hayır, böyle bir bedel ödeyemezdim. Ve şimdi benim canımı da al çünkü sevgilim olmadan hiçbir şeyin önemi yok.
Alors prends ma vie aussi, parce que sans mon aimé, elle ne vaut plus rien! "
Her neyse, benim için artık hiçbir şeyin anlamı yok.
Peut-être que si. Mais rien ne compte pour moi maintenant.
Senin iyileşmen dışında hiçbir şeyin önemi yok.
Rien ne compte... que ta guérison.
Başka hiçbir şeyin önemi yok.
Rien d'autre ne compte.
Martin, çok tatlısın... ama artık hiçbir şeyin önemi yok.
C'est gentil de ta part, mais rien ne compte plus pour moi.
Başka hiçbir şeyin önemi yok!
Plus rien n'a d'importance.
Ruth için sen olmadan hiçbir şeyin önemi yok Joe.
Pour Ruth, rien ne compte sans vous.
- Hayır sevgilim. - Ama ya bir şey olursa? - Seni kaybetmediğim sürece olacak hiçbir şeyin önemi yok.
- Rien n'a d'importance, sauf de te perdre.
Hayır, hayır. Hiçbir şeyin mahvolduğu yok.
En tout cas...
Artık hiçbir şeyin önemi yok.
Il fait sombrer dans l'indifférence.
Hiçbir şeyin önemi yok.
Rien ne compte sauf que M. Brandon ait aimé la soirée.
Ve son analizde, yemekten önce veya.. .. yatakta dönünce bakıp onu.. .. görmedikten sonra hiçbir şeyin önemi yok.
En fin de compte, on n'a rien réussi tant qu'on ne peut regarder l'horloge avant le dîner ou se retourner dans son lit et le voir.
Birbirimizi seviyoruz, öyle değil mi? Başka hiçbir şeyin bir anlamı yok.
Nous nous aimons, c'est ce qui compte, non?
Reggie'nin yaptığı şeyin bizimle hiçbir alâkası yok Stephen.
c'était à cause de nous? Pas à cause de nous.
Sonsuza kadar beraber olmamız gerektiğinden başka... hiçbir şeyin önemi yok.
Car je réalise que le plus important, c'est qu'on soit ensemble, aujourd'hui et pour toujours.
"hiçbir şeyin önemi yok."
"aujourd'hui et pour toujours."
Hiçbir şeyin üstünde eskime veya yıpranma izi yok.
Sans aucun signe d'age ou d'usure.
Hiçbir şeyin teminatı yok.
Rien n'est garanti.
- Hiçbir şeyin yedeği yok.
- Nous n'avons plus aucune réserve.
Artık hiçbir şeyin anlamı yok benim için.
Je suis décidé. Je n'ai plus d'orgueil.
Başka hiçbir şeyin önemi yok.
C'est tout ce qui compte.
Senin için, hiçbir şeyin önemi yok.
Pour toi, rien n'a plus d'importance.
İşler buraya nasıl vardı, hiçbir fikrim yok, ama her şeyin bir sınırı vardır.
Comment en être arrivé là? Mais il y a des limites à tout!
Hiçbir şeyin yok senin.
Mais vous n'avez rien!
Yine de bir anlamı yok. Buradaki hiçbir şeyin değeri çeyrek milyon dolar etmez.
Tout ça ne veut rien dire... et ça ne représente pas un quart de million de $.
Senaryoda yazılanla bu şeyin hiçbir alakası yok.
That's not what is in that script.
Hiçbir şeyin önemi yok.
Le monde n'est rien.
Şimdi başarılı ve ünlü oldun ama "Hiçbir şeyin önemi yok" diyorsun.
Tu es devenu célèbre, et maintenant tu dis que le monde n'est rien.
- Artık hiçbir şeyin önemi yok.
Plus rien n'a d'importance.
Benim suçum değil. Döndüğümden beri... hiçbir şeyin anlamı yok benim için.
- Ce n'est pas ma faute, depuis que je suis revenu, je ne comprends plus ce qui se passe.
Acaba neden senin her şeyin var, bizim ise hiçbir şeyimiz yok?
Comment se fait-il que vous ayez autant et que nous ayons si peu?
Dün, not geldiğinde, benim için hiçbir şeyin önemli olmadığını farkettim, demek ki üvey annemden hiçbir farkım yok.
Hier, quand on a apporté le mot, j'ai compris que je m'en fichais, et dans ce sens, je suis comme ma belle-mère.
Elimizde hiçbir şeyin kanıtı yok.
Nous n'avons aucune preuve de rien.
Hiçbir şeyin çok kötü olduğu yok.
- Rien n'est très mauvais.
Hiçbir şeyin tadı yok.
Rien de tout ça n'a de goût.
Hiçbir şeyin anlamı yok.
Les gens bougent et parlent Somme si la guerre était un jeu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]