Hâl Çeviri Fransızca
656 parallel translation
Bazen bu vakalar değişik bir hâl alabiliyor.
Dans certains cas, les gens réagissent bizarrement.
Genelde çok sağlıklıdır hâl bu ki.
Ce soir, il était un peu dérangé.
Yaşadığım şoktan teşekkür etmeyi unutmuş olabilirim ama bir şeyi bu kadar bekledikten sonra işler nasıl bir hâl alır bilirsiniz.
J'étais un peu trop abasourdi pour vous remercier, j'imagine... mais vous savez ce que c'est quand on attend quelque chose longtemps.
Git gide daha saçma bir hâl alıyor.
Il semble devenir fou de temps en temps.
Artık vazgeçilmez bir hâl aldı.
Maintenant, elle me fascine.
Anthony Keane'in maceraları ilginç bir hâl aldı.
Les aventures d'Antony Keane m'intéressent davantage.
Buna izin veremem. Ne bu hâl?
Qu'y a-t-il?
Gün gelir çoğu yalnız insan hâl çaresine bakmaya çalışır yalnızlığın.
Vous ne croyez pas? Je n'y ai jamais réfléchi.
Hâl böyle olunca ben de maden paralarıma dair ona soru sormadım.
Je renonçai à le déranger.
Akıl almaz bir şeydi. Hâl böyleyken şüphe duyamazdım.
C'était incroyable, mais je ne pouvais douter.
Hâl böyle olunca seni tekrar görebileceğimi düşündüm.
Alors j'ai cru possible de te revoir.
Hâl böyle olunca sormadan edemiyorum bu kitap zamanın diğer tarafından bana bir mesaj olarak mı geldi acaba?
Et pourtant je me demande... Ce livre n'est-il pas revenu d'au-delà du temps avec un message non de mort, mais de vie...
Bize ne hâl oldu böyle?
Qu'est-ce qu'il nous arrive?
Artık işin nasıl bir hâl aldığını biliyorsun.
Te voilà fixé.
Zaten bütün gün bavul toplamaktan bir hâl oldum en ufak sesi bile kaldıramıyorum.
Je suis très énervée, avec mes bagages, mon départ, et je ne supporterai pas ce bruit.
İş o raddeye geldiğinde bu durumun bir hâl çaresine bakacağız.
Nous verrons ça plus tard.
Gidip uyuyalım bari, yoksa yarın bir şey yapacak hâl kalmayacak.
Sinon demain, vous n'arriverez pas à enfiler vos pantalons.
Yaklaştıkça gizemli bir hâl alıyordu.
Comme il s'approchait, il est apparu plus mystérieux.
Hâl böyle olunca bir anlaşmaya varmamız akıllıca olacak.
Je pense qu'il faudrait essayer de bien nous entendre.
İşler neden bu kadar zor bir hâl aldı birdenbire ki?
Pourquoi doit-elle subitement faire des histoires?
Ya başına bir hâl gelseydi?
Ce jour-là, tu avais mal au pied et pourtant tu es venue me voir.
İyi hâl indiriminden 5 yıl sonra serbest kaldı.
Libéré cinq ans plus tard pour bonne conduite.
Onun gizli çılgınlığı şiddetli ve karşı konulamaz bir hâl almıştı.
Etrangement, elle s'identifia non pas à la victime mais à l'agresseur.
Komitenin dikkatini bir konuya tekrar çekmek isterim. Bay McCoy mahkûmiyetinde iyi hâl göstermiştir.
J'attire l'attention de la Commission... sur la bonne conduite de M. McCoy.
Yani düşüncenin organik bir hâl almış şekli.
Une extériorisation organique de la pensée.
Tesadüfen bir kez daha rastlaşsak sanırım gülmekten bir hâl olurduk.
si jamais nous nous rencontrions de nouveau, un jour par hasard, je pense que nous seriont morts de rire de cette situation.
İyi hâl madalyası, gümüş yıldız, 53'te onur madalyası.
Médaille de bonne conduite, médaille Silver Star, libération honorable,'53.
Evet, ama bu fikirler benim ülkemdede oldukça şiddetli hâl alıyor.
Mais ces opinions se renforcent aussi dans mon pays.
Gelecekteki iyi hâlinden siz sorumlu olacaksınız. Anlıyor musunuz? İyi hâl.
Vous êtes chargé de sa bonne conduite.
Hayır, çirkin bir hâl alabilir.
Non, c'est inutile!
Hâl-i hazırda maruz kaldığımdan daha fazlasını kapmama sebep olmazsın.
Tu ne me contamineras pas plus que je ne l'ai été.
"İyi hâl" den altı ayını yırtarım.
Ote six mois pour bonne conduite!
Evet, Truman görevi bıraktığından beri her şey daha da pahalı bir hâl aldı.
Tout est plus cher depuis le départ de Truman.
Hâl ve vaziyet böyleyken, otoriteyi nasıl sağlayacağım?
Comment pourrais-je être obéi dans ce cas?
Sevişmemizin sadece fiziksel bir hâl almasını kabullenmek bile yeterince zordu.
C'était dur quand tu me faisais l'amour mécaniquement.
Bu hâl sana yakışmıyor, Poirot.
Je ne vous reconnais pas.
Durumumuz kritik bir hâl aldı. Küme tamamen tepkisiz kaldı.
Nous sommes dans une situation critique.
Ve bana hakkınızdaki gerçeği anlatmadığınız sürece bu dedikodu devam edecek ve büyüyecek ve özellikle sizin için tehlikeli bir hâl alacak.
Et si vous vous obstinez à ne pas nous dire la vérité, La rumeur persistera, se répandra, et pourrait même devenir dangereuse. Pour vous en particulier.
Bu tekrarlayıcı bir hâl almışa benziyor.
Ce schéma me semble récurrent.
Savaştan sonra, hayat daha kötü bir hâl aldı.
la vie est plus difficile.
Hâl böyleyken birlikte iş yapmamız doğru değil bence.
Vu les circonstances actuelles, mieux vaut en rester là.
Fransız hükümeti, Bey'le yaptığı uzlaşmalarla tehlikeli durumu göz önünde bulundurarak olağanüstü hâl ilan edip akşam 9'dan sabah 6'ya kadar sokağa çıkma yasağı getirdi.
La Résidence générale française, en accord avec le Bey, vu la situation dangereuse, a proclamé l'état d'urgence et le couvre-feu de 9 h du soir à 6 h du matin.
Her on yılda baş kahraman karakter daha zengin ve daha karmaşık bir hâl alır. "Stagecoach" taki Ringo Kid,..
Le personnage s'enrichit, devient plus complexe au fil des ans,
Geçerken, eski dostum Gordy'e bir uğrayıp,... hâl hatır sorayım dedim.
Je passais juste faire coucou à mon vieux pote Gordy.
Çok kötü, hâl bu ki birazdan Eiryu buraya gelecekti.
Vous êtes encore jeune mais si expérimenté.
Ne tuhaf değil mi, olayların aldığı hâl?
Comme c'est curieux, la vie!
Tesadüfen bir kez daha rastlaşsak sanırım gülmekten bir hâl olurduk.
Et je vous assure que si nous nous revoyons un jour, comme ça, par hasard, il y aura de quoi se rouler par terre...
Düşünmekten bir hâl oldum. Neredeydin sen?
Qu'est-ce ça veut dire?
Ne oldu anlatsana? Çok merak ettim. Düşünmekten bir hâl oldum.
Secoua toute chose vivante sur Terre, et personne n'a été sauvé par la retrouvaille promise, et personne n'a été protégé, par la main tendue,
Bilindiği gibi kapalı cezaevinden yarı açığa çıkmak iyi hâl gerektirir.
Vous avez été transférés dans ce centre pour bonne conduite.
Kişisel bir hâl aldı.
J'en fais mon affaire.
hâlâ burada mısın 33
hallie 73
hala burada 31
hâlâ burada 19
hala öyle 37
hâlâ öyle 16
hala orada mısın 64
hâlâ orada mısın 16
halil 34
hala orada 41
hallie 73
hala burada 31
hâlâ burada 19
hala öyle 37
hâlâ öyle 16
hala orada mısın 64
hâlâ orada mısın 16
halil 34
hala orada 41
hâlâ orada 24
hala inanamıyorum 23
hâlâ inanamıyorum 19
hala yaşıyor 66
hâlâ yaşıyor 23
hala buradayım 54
hâlâ buradayım 18
hallederiz 84
hallet 25
hallettim 108
hala inanamıyorum 23
hâlâ inanamıyorum 19
hala yaşıyor 66
hâlâ yaşıyor 23
hala buradayım 54
hâlâ buradayım 18
hallederiz 84
hallet 25
hallettim 108