Mac Çeviri Fransızca
18,649 parallel translation
Teknik olarak, pezevengi su öldürdü.
Techniquement, l'eau à tué le mac'.
- Sokakta size bulaşan bir pezevenk olursa, saniyesinde oradayım.
Un mac'qui vient vous embrouiller, - Je rapplique.
Pezevenk olmak için doğmuşum ben.
Je suis né pour être mac'.
Kardeşim pezevenk değildir.
Bunch n'est pas un mac.
Cidden aklından ne geçiyordu da Mickey'le beraber uyuşturucu satıp fahişe pazarladın?
Dis-moi ce à quoi tu pensais quand tu as décidé de faire le mac et de vendre de la came pour Mickey.
Onun bir kadın satıcısı olduğunu mu söylüyorsun?
- Tu dis que c'est un mac?
Kurbanımız acaba burada ne yapıyormuş, nasıl bir entrikanın içindeymiş merak ettim.
Je me demande ce que notre victime faisait là, dans quel mic-mac elle était mouillée.
Mac-nam. İleride üçüncü kapı.
Mac-nam... 3e porte à droite.
Dedi ki... dedi ki... çenemiz boşaltım için var.Ve boşaltım... Mac-nam...
Il nous a dit... qu'au resto, c'était Toto qui faisait les totaux, mais jamais les Andalouses.
Mac Sampson.
Mac Sampson.
Bu MAC adresleri dizisi tüm Humanich'leri şu an devrede ve merkezi sunucuya bağlı.
C'est un flux d'adresses MAC, Tout les Humanichs en ligne et connectés au serveur central.
- Charlie'nin yok. - Elimizde neyin olduğuna bakıyorum.
Un riche grand manitou battu à mort, une putain morte, un mac mort, la femme morte d'un aubergiste dans le lit de Charlie avec la tête d'un acteur entre les jambes.
- Meslek araması yapabilir misin? Bakalım hiçbiri hamallık ya da taşımacılık yapmış mı?
Peux-tu effectuer une recherche professionnelle pour voir si l'un d'eux travailler comme déménageur ou comme livreur?
Yok, hayat kadını olan Jake.
Non, je suis Jake le Mac.
Fenway Park'ta maç izlemek istiyorum.
Aller à Fenway Park comme vous les gars, le Monstre Vert.
Finney'lerle locada şarabını yudumlarken Beyoncé'nin kucak dansı eşliğinde şampiyonluk maçını izleyeceğini mi sanmıştın?
Tu te voyais déjà regarder le Super Bowl dans une loge VIP avec les Finney en buvant du champagne pendant que Beyoncé remuerait du croupion pour toi sur le terrain?
Onu lanet bir beyzbol maçına götürüp tüm o şeylerle besleyen -
C'est toi qui l'as emmené à ce match
Maçın son çeyreğini kaydediyorum, sonucu duyarsan söyleme sakın.
J'enregistre le quatrième trimestre du jeu. donc, si tu vois quelque chose, je ne veux pas le savoir.
Hunters Point'te boks maçına gitmişler.
Qu'ils sont allés à un match de box à l'époque au chantier naval.
Yani, hokey maçı için bilet alabilirim.
- Et? Je pourrais avoir des tickets pour un match de hockey.
Hokey maçına Frankie'le de gidebilir.
Elle peut aller à un match de hockey avec Frankie.
eğer sen de benimle Patriot'ların maçına gelirsen.
truc... si tu viens au match des Patriots avec moi.
Maçın sonucuna bakmak için telefonumu kullandı.
Il a utilisé mon portable pour regarder le score du match.
Bu maç Washington State'e karşı... oynadığım maça benzedi.
C'est comme un match que j'ai joué contre le Washington State une fois.
Washington State maçı.
L'équipe de Washington State.
Bu sabah ona Pazar günkü Cardinal-Bears maçını izlemek ister mi diye sordum.
Ce matin, je lui ai demandé s'il voulait venir voir le match Cardinal / Bears dimanche.
Colts'a karşı 200 metre koştuğunuz maçı hâlâ hatırlarım.
Je me souviens encore du match où vous avez couru 180 m contre les Colts.
Hangi maç vardı sahi, Al?
Quel match par exemple?
50 metre çizgisinde, Unitas-The Steelers maçına ne dersiniz?
Un 45 m, Unitas contre les Steelers?
İstediğiniz maç, istediğiniz zaman.
N'importe quel match.
İlk maçımız. Futbolda "biz" diye bir şey yoktur.
Il n'y a pas de "nous" au football.
Maç bitti ama sen orada değildin, ben de Johnny'yi eve getirdim.
Le match était fini, vous n'étiez pas là, alors j'ai ramené Johnny.
- Ama yarın maçım var.
Mais j'ai un match demain.
Al'ın gülüşünü ve vücudunu çekici bulduğumu ve Brown maçında beni daha doğru dürüst bile tanımadan yanıma gelip bana "seni istiyorum" demesini.
Que j'étais attirée par le sourire et le corps de Al... la façon dont il est venu à moi au Brown Derby - sans même me connaître, il a dit "je te veux".
Ben de maç izliyordum.
Je... regardais le match.
Evet. Renée Richards ilk maçına çıktığında 1977 Amerika Açık'taydım.
Oui, j'étais à l'US Open en 77
Televizyon daha bağlanmadı ve akşam maç var.
Le câble n'est pas encore branché, et les Bruins affrontent Montréal ce soir.
- Maçı izlerken biftek yiyelim işte.
Mangeons des t-bones en même temps qu'on regarde le match.
Mac-nam.
Mac-nam.
Peki, Hanımlar bu gece temiz maç istiyorum.
Très bien mesdames, je veux un bon jeu propre ce soir
Peki, hanımlar yarın şampiyonluk maçı ve birlikte bütün her şeyi kazanacağız.
Okay les filles, demain c'est la compétition. et ensemble, nous allons tout gagner.
İki yıl önce şampiyonluk maçında bitime 10 saniye kalmış, tamam mı?
Un match du championnat, il y a 2 ans, il ne restait que quelques secondes.
Hiç, maç izliyordum.
Rien, je regarde juste le match.
Dedim ya, maçı izliyorum.
Je te l'ai dit, je regarde le match.
İzlediğin maç bu muydu?
C'est ça le match que tu regardais?
Birkaç maç, konser var.
Quelques matchs, des concerts.
Minimum 4 maç uzaklaştırmadan yırttın biraz önce.
Tu viens d'échappé à une suspension de 4 match, minimum.
Daha sonra parkta maç yapacağız da.
Je vais jouer au foot, après.
Ghoncheh Ghavami bir voleybol maçını izlemeye stadyuma gitmiş.
Elle voulait voir un match de volleyball.
Beysbol maçında olması gerekiyordu. Annene işte olduğunu söyledi.
Il était censé être à ton match de baseball.
Temmuzun ortasında Mets maçına battaniye getirmiştin.
T'as amené une couverture, en mi-juillet, à un match.