Arada bir Çeviri Portekizce
8,776 parallel translation
Güven bana, Amerika'da, arada birkaç alışkanlık kapmadan iyi bir yere gelemezsin.
Deixa-me que te diga, não chegas ao topo da América corporativa... sem adquirir alguns maus hábitos pelo caminho.
Eğer arada bir beni böyle konuşarak sakinleştireceksen...
Sabes, se te sentires à vontade para me acalmar às vezes, desta situação, também.
Arada bir şeyleri umursuyor olmam.
De vez em quando, eu importo-me.
Arada bir sohbet eder.
Tem os seus momentos.
Arada bir müziği benim seçmeme izin verseydin bilirdin.
Saberia, se me deixasse escolher a música, de vez em quando.
Arada bir benim kullanmamı ister misin?
Queres que conduza, algumas vezes?
Arada bir böyle olmasını bekliyorum zaten.
Quase o espero.
Peki ya sen, Cat? Vincent bu davaların sizi bir arada tutan tek şey olduğunu söyledi. - Nasıl hissettin?
Quando o Vincent sugeriu que estes... casos, eram a única coisa que vos mantinha juntos, como é que se sentiu a esse respeito?
Bu arada ben de Whitehall'un sır dolu eserlere olan takıntısının faydasız mı olduğunu yoksa gerçekten de Hydra'daki geleceğimiz için kullanabilecek şeyler üretebilir mi bir araştıracağım.
Entretanto, pretendo descobrir se a obsessão do Whitehall por artefactos foi infrutífera. Ou se terá produzido algo que nós, a HYDRA, possamos usar no futuro.
Ben gidip ekibime yardım edeyim, sen de burada kalıp geçmişinle tekrar bir arada ol.
Eu ajudo a minha equipa e tu ficas a recordar o passado.
Gerçekten de hep istediğimiz gibi üçümüz bir arada olacağız.
- Ficaremos os três juntos. Tal como nós queríamos.
Ama hiç bir zaman Tapınakçıları silahsızlandıracaklarını söylemediler işte bu yüzden bir arada kalmalıyız.
Mas eles nunca anunciaram que vão desarmar os Templários. É por isso que devemos manter-nos unidos.
Bir de "Bir arada yaşa" var.
Claro, e lembro-me daquele que dizia "coexiste."
Neden Hollywood'daki ibneler arada sırada bir kemik atmıyorlar bize?
Porque é que os canalhas de Hollywood não nos ajudam de vez em quando?
- Başka bir yol bulmakla zaman harcarsak Jennifer o arada konuşabilir.
Se perdermos muito tempo a pensar, a Jennifer pode ceder.
Genelde iki işi de bir arada halledebilirim ama bu yapmam gereken bir şey.
Normalmente consigo fazer as duas coisas.
- Şimdi ise sizi bir arada tutmak için kullanılabilir.
Talvez possa ser usado para manter-te como és.
Ailenle işlerin bir arada gitmiyor mu?
As coisas não estão melhores com a tua família?
Kaç gündür gördüğüm bir rüya vardı. Genelde geceleri, arada sırada da gündüzleri görüyorum.
Ando a ter sonhos, são mais frequentes à noite, mas às vezes tenho-os de dia.
Şu anda önemli olan tek şey hepimizin güvende olup bir arada olmasıdır değil mi?
Bem, o que interessa é que estamos, a salvo e juntos, certo?
Kumtaşı ve su bir arada olmaz.
Arenito e água não combinam.
- Arada büyük bir fark var.
É muito diferente.
Onları bir arada tutmak için.
Para mantê-los juntos.
Hasarı tersine çevirmeyecek ama seni bir süre daha bir arada tutacak.
Não vai reverter os danos, mas vai mantê-lo inteiro um pouco mais tempo.
Hepsi bir arada.
Todos em simultâneo.
Bir de bu var ki çok güzel bu arada.
E temos isto que é fabuloso, já agora.
- Bazısı yüzünü bir arada tutmak için olduğunu söylüyor...
Dizem que lhe mantinha a cara unida... - Noah.
Arada karşıma çıkan aşkı bile daha bir takdir etmemi sağladı.
Lembrou-me de apreciar o amor que vem na minha direcção.
Bu arada, eskiden programınızın büyük bir hayranıydım.
Eu era um grande fã do seu programa antigo.
- Geride kalanlar bir arada olmalı.
- Nós temos que seguir o plano.
Çözüm yolunu buluruz ; ama bir arada kalmalıyız.
Podemos descobrir como, mas temos que ficar juntos!
Bu şey bir arada hepimizin daha güçlüdür!
Esta coisa é mais poderosa que nós todos juntos!
Elimizde çok miktarda nakiti bilinen bir uyuşturucu karteliyle takas etme maksadında olan Egan var. Bu arada sayısız miktarda lisanssız ateşli silah bulunduruyordu.
- O Egan tinha imenso dinheiro e a intenção de entregá-lo ao líder de um cartel, que tinha consigo várias armas de fogo sem licença.
Aile olarak bir arada olduğumuz son gün Bobby benim için çizmişti.
Ele... ele desenhou isto para mim na última vez que estivemos juntos como uma família.
Çocukları arada getiriyorlar ve kapalı bir yerde tutuyorlar.
Eles trazem as crianças de vez em quando, mas mantém-nas a portas fechadas.
Bu arada Eyalet Polis Departmanı da bir arama ekibi oluşturacak. Ama çok yol kat etmeleri gerek.
Enquanto isso, a polícia estadual está iniciando uma busca, mas tem uma área muito grande a cobrir.
Telefonum bir gazetecinin eline geçerse Palo Alto Emniyet Müdürü Ed Gaskins bu arada samimi arkadaş oluruz gidip telefonu nerden aldıklarını sormak zorunda kalacak.
Se o meu telefone for parar às mãos de um jornalista, o chefe da Polícia de Palo Alto, Ed Gaskins que, por acaso, é um bom amigo meu, teria de perguntar a essa pessoa onde obteve o telefone.
Timur dedi ya arada, bir tek onu anladım.
Só entendi o nome Timur.
Bir arada kalmaya çalışırız sadece.
FUNERAL Só tentamos permanecer juntos.
Bazen ailelerin bir arada olması gereken anlar olur ve bu da bana öyle bir an gibi geldi.
Há momentos em que a família deve estar junta, e este parecia ser um desses momentos.
Ki bu arada eğer bir müzik grubum olsaydı bu müzik grubunun adı yani Sebastian nereden geldiklerini bulduğunda kurbanların nerede dalış yaptığını belirleyebilme imkanınız olabilir.
Que, por sinal, se alguma vez formar uma banda, Vai ser esse o nome da banda. Bem, quando o Sebastian descobrir de onde vieram, poderá ajudar-te a determinar onde é que as vítimas estavam a mergulhar.
Valla, derin ağ vitrini bir soğan yönlendirici tarafından mühürlüymüş. Yemek değil bu arada, alet.
Bem, a Deep Web dela estava escondida por um rooter Onion, isso é tecnologia, não é um alimento.
Bu arada mekânı yakıp... durup seyretmeyi seven bir adam.
É daqueles que gosta de incendiar e ficar a ver.
Geniş ailemle her zaman bir arada olamıyorum.
É muito raro ter, a minha família reunida.
Bu arada eğer ortak bir yanım olan bir kadının erkek olduğunu öğrenseydim, onunla görüşmeyi keserdim.
Se soubesse que uma mulher com quem tinha algo em comum fosse um homem, não continuaria com ela.
Karen, bu arada kaba bir tahmin yapıyorum.
Karen, só por curiosidade.
Ve bunu bir arada kalarak yapıyoruz.
E só fazemos isso se ficarmos juntos.
Her şey bir arada olmakla başla ve biter.
Que tudo começa e acaba com um a apoiar o outro.
Bir arada kalmamız gerek. Tamam mı?
Temos que ficar juntos.
Bu, aile olmakla bir arada ve güvende olmakla ilgili.
É sobre sermos uma família, todos no mesmo lugar, seguros.
Pekâlâ, 18 dakikamız kaldı, bir arada olalım.
Faltam 18 minutos, vamos segurar as pontas.
bir şey değil 1063
bir tanem 228
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bırak beni 1950
biraz 988
birazcık 224
bırakma 58
birazdan 150
birlikte 205
bir tanem 228
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bırak beni 1950
biraz 988
birazcık 224
bırakma 58
birazdan 150
birlikte 205
birisi 209
bir gelişme var mı 30
birini 32
bırakıyorum 119
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir ay sonra 33
bir dakika 5689
bir şey mi oldu 310
bir defa 29
bir gelişme var mı 30
birini 32
bırakıyorum 119
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir ay sonra 33
bir dakika 5689
bir şey mi oldu 310
bir defa 29