Eğer sakıncası yoksa Çeviri Portekizce
320 parallel translation
Pekala, Noah... Şu salı idare işi benim narin cildimi ziyadesiyle tahriş ediyor... Bu itibarla eğer sakıncası yoksa, ben kulubede kalacağım.
Bem, Noé... navegar com este barco foi um pouco difícil para mim e... se não se importa, vou para a minha cabine.
Eğer sakıncası yoksa bunları hatıra olarak almak isterim.
Se não se importa, quero estes dados de lembrança.
Eğer sakıncası yoksa, yolun kalanını tek başıma gitmek istiyorum.
Nesse caso, não se importará se eu continuar o caminho sózinha.
Eğer sakıncası yoksa çok isterim.
Se você não se incomodar em contar, eu gostaria.
Şimdiye dek bu küçük arabayla büyük iş yaptık, yaptığım birkaç değişikliğe teşekkürler, ve eğer sakıncası yoksa, bazı oldukça adil arazi sürüşleri var.
Fiz muito com este carrinho, graças às alterações feitas por mim e à minha boa maneira de conduzir.
Ben girmesem iyi olur, sevgilim, eğer sakıncası yoksa.
Vão vocês, eu prefiro não entrar.
Eğer sakıncası yoksa yarın görüşüp cenaze işlemlerini konuşalım.
Karin, amanhã vem à sacristia para as formalidades do enterro.
Eğer sakıncası yoksa, onu aşağıya idare bölümüne götürmek istiyorum.
Se não se importa, gostava de o levar lá baixo à manutenção.
Eğer sakıncası yoksa.
Se não te importas.
Eğer sakıncası yoksa.
Por isso, se não se importa...
Şimdi, eğer sakıncası yoksa...
Agora, se não se importa.
Eğer sakıncası yoksa, onunla yalnız konuşabilir miyim?
Se não se importar, gostaria de entrar sozinho.
Eğer sakıncası yoksa sizi uyarmak isterim, ona dikkat edin, derim, bayım.
Se me permitem o aviso, devem ter cuidado com ele.
Um... Eğer sakıncası yoksa gelip beni çıkarır mısınız acaba?
Será que se importava de vir cá e... deixar-me sair.
Eğer sakıncası yoksa saygımızı göstermek için bir süre burada kalabilir miyiz?
Não se importa de ficarmos um pouco aqui com ele? Com todo respeito.
Buradaki postaneleri bilirsiniz, bu yüzden eğer sakıncası yoksa her ay ben getireceğim.
O correio fica perto. Então, o trarei pessoalmente, se não se importa. Não.
Eğer sakıncası yoksa.
- Bem, se não se importa.
Ayakta durmayı tercih ederim, eğer sakıncası yoksa.
Eu prefiro ficar em pé, se não te importas.
Eğer sakıncası yoksa, sekiz yıl önce Rugal'ın kayboluşuna neden olan olayları tekrar gözden geçirmek istiyorum.
Se não se importa, gostaria que descrevesse os acontecimentos que levaram ao desaparecimento do Rugal há oito anos.
Eğer sakıncası yoksa, birkaç dakika burada dinlenmek istiyorum. Tabii ki.
Se não se importa, gostava de descansar aqui alguns minutos.
Eğer sakıncası yoksa yukarıdan bekleniyorum.
Se não te importas, precisam de mim lá em cima.
Profesör Hamilton eğer sakıncası yoksa, size birkaç soru sormak istiyorum.
Professor Hamilton, se não se importa, gostava de lhe fazer umas perguntas.
Eğer sakıncası yoksa onunla konuşacağım.
Se não se importa, vou falar com ele.
- Komutan sanırım bu görevdeki işim bitti, eğer sakıncası yoksa...
- Comandante, penso ter cumprido meu papel nesta missão por isso, se não se importa...
Eğer sakıncası yoksa,... birkaç saatliğine bedenlerinizi ödünç almak istiyorum.
Se não se importarem, queria que me emprestassem os corpos por umas horas.
Eğer sakıncası yoksa, uyandığında sizi, revirde görmek isterim.
Bom. Se não se importar, gostaria que ficasse aqui pela enfermaria, para que esteja cá quando ele acordar.
Doktor, tıbbi anomaliler hakkında, başka bir akla yatkın açıklama olamayacağı konusunda bizi bilgilendirdi, Komutan. Eğer sakıncası yoksa, onun bu konudaki açıklamalarını dinlemek istiyorum.
prometo, você e eu teremos muitos momentos desses para explorar.
Pekala, efendim. Gidip, eve bakacağım, eğer sizin için sakıncası yoksa. Belki adam dikkatsiz davranmıştır.
Bem, se não se importar vou dar uma vista de olhos pela casa, pode ser que o ladrão tenha sido descuidado.
Eğer bir sakıncası yoksa.
Tem objecções?
Eğer sizin için sakıncası yoksa.
Se não se importar.
Eğer onların hiçbir sakıncası yoksa neden yok edilmelerini istiyorsunuz?
Se eles não têm nada de errado por que queria vê-los destruídos?
Artık eve yakın olmak istiyorum, eğer bir sakıncası yoksa.
Gostava de ficar perto de casa agora, se não te importares.
Bert, sakıncası yoksa eğer...
Bert, se não se importa, está bem?
Eğer sizin için bir sakıncası yoksa son duamı okumak istiyorum.
Se não se importa, gostava de ler o resto deste salmo...
Şimdi eğer bir sakıncası yoksa nöbetinizi başka bir yerde tutsanız?
Se não lhe importar, poderia velar em outro lugar.
Eğer senin için sakıncası yoksa, ben hazırım...
Se não se importa, estou disposta a...
Eğer siz dostlar için sakıncası yoksa Karen'ı ödünç alacağım ve ona Koloni'yi kötüleyeceğim.
Se vocês me permitem, quero mostrar a Colonia a Karen.
Eğer bana yönetim binasına kadar eşlik etmenizin sakıncası yoksa Mütevelli Heyeti'nin kağıt tutacaklarıyla yıllık savaşım var.
Se não se importam, acompanhem-me até ao edifício administrativo, tenho a minha batalha anual dos clips com o conselho de administração.
Eğer bir sakıncası yoksa, sizde bana ait bir şeyler olduğuna inanıyorum.
Agora, se não te importas, acho que tens algo que me pertence.
Eğer sizin için sakıncası yoksa Ekselans, yarım saat içinde geri arayabiliriz.
Peça a Sua Alteza Sereníssima para telefonar de novo em meia hora.
— Eğer sizin için sakıncası yoksa Çok sevinirim. - Beni görmek için?
- Para me ver?
Bence o haklı Viktoria, eğer sence de sakıncası yoksa.
Acho que ele tem razão, se não se importa, Viktoria.
Eğer senin için sakıncası yoksa neden gece burada kalmıyorsun?
Queres passar aqui a noite? Tenho outro quarto.
- Eğer sence sakıncası yoksa.
- Se estiver bem contigo.
Sakıncası yoksa eğer.
'Se não te importas'
Albay Jessup, eğer sizin için çok sakıncası yoksa nakil emrinin bir kopyasını istiyorum, efendim.
Coronel, se não for pedir demais, quero uma cópia daquela ordem... senhor.
Eğer bunun senin için sakıncası yoksa.
Se não for muito inconveniente.
- Eğer sizin için bir sakıncası yoksa.
- Se estiver de acordo.
Bundan sonra sizden yardım istemem gerektiğine inanıyorum. Eğer sizin için sakıncası yoksa?
Terei mesmo que Ihe pedir ajuda.
Ah, bir şey daha, eğer bir sakıncası yoksa.
Só mais uma coisa, por favor.
Bir de eğer bir sakıncası yoksa ödemeyi nakit yapabilir misin?
E... se não for incómodo, paga-me em dinheiro?
sakıncası yoksa 299
yoksa 930
yoksa sen 40
yoksa ben 17
yoksa ne olur 26
yoksa ne 75
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yoksa vururum 19
yoksa unuttun mu 18
yoksa 930
yoksa sen 40
yoksa ben 17
yoksa ne olur 26
yoksa ne 75
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yoksa vururum 19
yoksa unuttun mu 18
yoksa bu 29
yoksa ateş ederim 36
yoksa öldürürüm 16
yoksa ölürsün 31
yoksa değil mi 24
yoksa onu öldürürüm 18
yoksa ateş edeceğim 19
yoksa ölür 17
eğer istersen 206
eğer öyleyse 172
yoksa ateş ederim 36
yoksa öldürürüm 16
yoksa ölürsün 31
yoksa değil mi 24
yoksa onu öldürürüm 18
yoksa ateş edeceğim 19
yoksa ölür 17
eğer istersen 206
eğer öyleyse 172
eğer sen 63
eğer beni seviyorsan 30
eğer istiyorsan 65
eğer istemiyorsan 31
eğer bir şey olursa 28
eğer bilseydim 25
eğer o 55
eğer izin verirsen 26
eğer yanılmıyorsam 39
eğer öyle olsaydı 20
eğer beni seviyorsan 30
eğer istiyorsan 65
eğer istemiyorsan 31
eğer bir şey olursa 28
eğer bilseydim 25
eğer o 55
eğer izin verirsen 26
eğer yanılmıyorsam 39
eğer öyle olsaydı 20