English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ S ] / Sen de biliyorsun ki

Sen de biliyorsun ki Çeviri Portekizce

378 parallel translation
Sen de biliyorsun ki, O güçsüz bir gemi ve öksüz... ama senin hizmetkarın olmayı arzu ediyor.
Ela é fraca e Tu sabe-lo bem. Mas ela quer entregar-se a Ti.
Benim kadar sen de biliyorsun ki, Bay Robeson, bir mermi yarasını tedavi etmek için bir doktor çağırıldığında, polise bildirmek zorunda.
Suponho que saiba tão bem como eu, Sr. Robeson, que, quando um médico é chamado para tratar uma ferida de bala, é obrigado a avisar a polícia.
- Meredith, sen de biliyorsun ki sadece...
- Meredith. Sabes muito bem que não...
- Sen de biliyorsun ki, şok hali içinde verdi.
- Sabes que sim, em estado de choque.
Rahip, sen de biliyorsun ki, bu kasabayı yakıp yıkacaklar.
Padre, o senhor sabe muito bem que eles vão deitar fogo à cidade inteira.
Sen de biliyorsun ki, o konuda başka çaremiz yoktu.
Não tivemos escolha nesse assunto e sabes isso muito bem.
Sen de biliyorsun ki orası yeterince geniş değil.
Sabe que não é tão divertido como fazê-lo aqui.
Sen de biliyorsun ki bu ülkede işler böyle yürümüyor.
Sabe tão bem como eu que não é assim que as coisas se processam neste país.
Sen de biliyorsun ki onunla uzun zamandır beraberiz.
Conhecemo-nos há muito.
Sen de biliyorsun ki, yaşadığın her geri çevrilmeyi yeteneğin olmadığına dair bir kanıt olarak algıIıyorsun.
Sabes que encaras todas as rejeições como uma confirmação de que não tens talento.
Ve aslında sen de biliyorsun ki, o haklı.
e no fundo sabes que ela tem razão
Çünkü sen de biliyorsun ki
Não, e tu sabes também
Sen de biliyorsun ki ve o zamana kadar... benim uygun gördüğünüm şekilde o parayı kullanabilirsin.
Sabe muito bem disso. E até lá uso o dinheiro como decidir.
Sen de biliyorsun ki...
Sabes perfeitamente...
Peder, yardımcı olmak istiyorum, tamam ama sen de biliyorsun ki, bu insanların ne kimlik bilgileri, ne de isimleri var.
Pai, eu quero ajudar, ok? Mas você sabe o que estas pessoas são como : não IDs, falsos nomes.
soyle ona sevdigini söyle sen de biliyorsun ki eğer ona iyi davranmazsan
# Tell her that you love her # Like you know you should # Cos if you don't treat her right now
Çünkü sen de biliyorsun ki, sonunda benim istedigim olacak.
Sabes que o que eu quero deve ser feito.
Biliyorum ki hevesin kırıldı ama sen de biliyorsun ki sen saksafonu seversin. Bence koroda kalmalısın.
Querida, neste momento estás desencorajada mas tu sabes que adoras tocar saxofone.
Sen de biliyorsun ki buradan böyle çıkamazsın.
Sabes que não consegues safar-te.
Sen de biliyorsun ki o kumarhaneyi benim sayemde işletiyorsun!
Sabes que só tens a merda do casino, porque eu tornei isso possível!
Fazla şansımız olmadığını biliyorum. Fakat sen de biliyorsun ki haritalarımızı Jerry aldı.
Sei que tem pouca importância, mas os alemães têm os nossos mapas.
Sen de biliyorsun ki artık kanunlar değişti. Ve artık kanunen gerçek anneni aramaya hakkın var.
Sei que sabes que a lei mudou... e que agora tens o direito de conhecer a tua mãe.
Sen de biliyorsun ki...
Sabes também que...?
Sen de çok iyi biliyorsun ki bu geziye çıkmam için beni oyuna getirdin.
Você obrigou-me a fazer esta viagem!
Onların sadece küçük hikayeler olduğunu biliyorsun, ama onlara öyle körü körüne inanmamızı istiyor ki sen de keşke inanabilsem diye düşünüyorsun.. ... ama sonuç itibariyle ne yapa -
E sabe que são somente pequenas histórias, mas ele quer que acreditem que é verdade... que deseja poder acreditar... finalmente é o que se pode fazer mas...
Biliyorsun ki ne o sensiz, ne de sen onsuz yaşayamazsınız.
Sabes que ela não se vai safar sem ti, nem tu sem ela.
Sen de iyi biliyorsun ki Kay'in gümüş sofra takımı...
- O quê? - O faqueiro de prata.
Sen de biliyorsun. Gel gör ki, sırf yalan dolandan ibaretti.
Mas são só mentiras e desilusões.
Sen de çok iyi biliyorsun ki, Will Isham... yolunun üzerinde bir engel görmek istemez.
Sabes tao bem como eu que o Will Isham... nao suporta obstáculos.
Ve sen de çok iyi biliyorsun ki Almanca dersinden sonra oldukça kötü görünüyorum.
Eu sei perfeitamente bem... que fico bastante calma depois da aula de alemão.
Mümkün değil. Sen de biliyorsun ki kola yasak.
Sabes tão bem como eu que é proibido.
Biliyorsun ki sen değişmiş birisin Eski bir silahşorsun ve o silahı da artık kullanmıyorsun.
Sabe, é um tipo reformado, um ex-pistoleiro... e já deixou de usar a arma.
Sen de benim kadar biliyorsun ki, daha dün asıldı, efendim.
O senhor sabe tão bem como eu, que ele só foi enforcado ontem,
Sen de benim kadar iyi biliyorsun ki... Colorado altınları kimseyle paylaşmaya yanaşmayacak.
E sabe tão bem quanto eu... que o Colorado não está aqui para dividir o ouro com ninguém.
Dinle, Jack, sen de çok iyi biliyorsun ki bir şeyin fiyatı, onun potansiyel kullanımı söz konusu olduğunda ne yüksektir, ne de alçak. - Doğru mu? - Evet.
Escute Jack, sabe muito bem que o preço de algo não é alto nem baixo excepto em relação ao seu potencial.
Sen de iyi biliyorsun ki, babam su katılmamış bir orospu çocuğuydu.
O meu pai era um sacana de primeira, como bem sabes.
Bir de şöyle düşün. Arada ki farkı sadece sen biliyorsun.
Tens princípios ou não notarias a diferença.
Sen de benim kadar iyi biliyorsun ki hiçbir Rus'un esir alınmayacağı konusunda açık emirler var.
Conhecem as ordens tão bem como eu : não há prisioneiros russos.
Ama biliyorsun ki tüm bunların ortasında bu çılgınlıkta bana gerçekten anlamlı gelen tek şey sadece sen ve çocuklarsınız.
Mas, sabes que, no..... no meio de tudo isto... .. desta loucura..... a única coisa que, realmente, é importante para mim, a..... única coisa... .. és tu e os miúdos.
Sen de çok iyi biliyorsun ki bunlar Whitman'ın mısraları. Şimdi söyle bana....
Sabes muito bem que são os versos do nosso divino Whitman.
Sen de benim kadar biliyorsun ki, oynayacak durumda değilsin.
Sabe tão bem quanto eu que não está em condições de jogar.
Ama sen de benim kadar iyi biliyorsun ki, yankılar insan öldürmezler, Beth.
Mas sabe tão bem quanto eu, Betts. Ecos não matam pessoas.
Biliyorsun, bir yazı tura atışıyla burada ki sen de olabilirdin.
Sabes, com a cara em vez da coroa, podias ter sido tu a ficar aqui.
Sen de çok iyi biliyorsun ki o saatte, sen işe gittikten sonra ben uykuma geri dönüyorum.
Sabes muito bem que é a hora a que volto a adormecer, depois de saíres para o emprego.
Sen de iyi biliyorsun ki, bu kitap yazmanın doğal yolu değil.
Entenderá que esta não é a maneira ordinária em que se escrevem os livros.
- Ve sen de iyi biliyorsun ki Griffin gelip işe el koyacak, her şeyi ayarlayacak böylece Patton gibi savaşı tek başına kazanmış pozlarına bürünecek.
- E você sabe muito bem... que o Griffin vai vir com tudo pra cá e arranjar as coisas... para parecer o General Patton ganhando a guerra sozinho.
Olabilir. Ama sen de çok iyi biliyorsun ki bir adayın bile yok.
Talvez, mas não tem fundamentos nem candidato.
Sende biliyorsun ki benim en küçük kızım olarak... ben ölene kadar bana sen bakmak zorundasın.
Sabes bem que por seres a mais nova cabe-te cuidar de mim até ao dia da minha morte.
Gerçek şu ki şartlı tahliye falan olmayacak ve sen de bunu biliyorsun.
Sabe bem que não vai receber condicional.
Çünkü sen gerçeği biliyorsun ben de artık biliyorum ki, ne kadar acı verse de bu gerçeğe sırtını dönmeyeceksin.
E agora sei que podes mudar o teu papel, mesmo sendo um triste.
Ona elbise alsın diye Angel'a para vereceğim. Sen de çok iyi biliyorsun ki, ona para vermek zorunda değilsin. Onu Fox Hills çarşısına götürüp ne lazımsa alırım.
Eu vou dar dinheiro para ela comprar roupas para a angel sabes muito bem que não tens que dar dinheiro para a roupa vou leva-la, a Mall Fox Hills, para ela comprar o que precisar não tens que fazer isso

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]