English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ T ] / Tabii ki de

Tabii ki de Çeviri Portekizce

4,611 parallel translation
Tabii ki de çıkmıştır.
- O Gabe pagou a fiança.
Tabii ki de onun erkek arkadaşını korumak için her şeyi yapacaktır.
É claro que vai fazer de tudo para defender o namorado dela.
Tabii ki de hayır. Görünen o.
É claro que não.
- Hayır, tabii ki de öyle düşünmüyorum, ama,
- Não, claro que não, mas...
Tabii ki de, öyledir.
Claro.
- Tabii ki de.
- Com certeza.
Tabii ki de onu bulacaksın.
Então sim, vais encontrá-lo.
Tabii ki de yersin.
Quero dizer, estás com fome?
Tabii ki de öyleyim.
Claro que estou.
Tabii ki değil, muhtemelen fare kulakları giymek ister bu da kimsenin işine gelmez.
- Mas não quer dizer. - É claro que não. Ele provavelmente ia querer usar orelhas de rato, e ninguém ganha com isso.
Tabii ki de dişime iyi geldiğini söylemek istemişti aslında.
Claro, ela queria dizer que me faziam bem aos dentes.
Tabii ki de oyum.
É claro que sou.
- Tabii ki de seni burada isteğin dışında zorla tutamayız. Ama Bayan Keating'in sorularına daha fazla cevap verirsen sana daha iyi bir anlaşma teklifi sunarım.
Não podemos forçá-la a ficar, mas vai obter um acordo melhor se responder às perguntas da Srª.
Tabii ki de değil.
Claro que não.
- Tabii ki de biliyorum.
- Sim, sei pescar.
Tabii ki de, Ondan minnetarlık beklemiyorum.
É claro que não espero gratidão da parte dele.
Deli kadın. Tabii ki de Gabe'i.
Claro que é o Gabe.
Tabii ki değil. Az önce dondurma kamyonetinin sahibinden bir telefon aldım. Adı Sergie Vetotchkin.
Acabei de falar ao telefone com o dono da carrinha de gelados, Sergei Vetotchkin.
- Bunu benim için imzalar mısınız? - Tabii ki.
- Importava-se de me assinar isto?
Tabii ki de o, Yüzbaşı.
- Claro que foi, Capitão.
Onun, gerçekten iyi olduğundan emin olmak isterim. Tabii ki.
Gostava de saber que ela está bem.
Ben de dedim ki, bunları Halifax'e götürünce Twiggy ve Shafiq de soruşturmaya girsin. Orda da sıkıntı yok. Tabii hepsi "Yorum yok, yorum yok" diyor.
Quaisquer informações que os estupefacientes têm, sobre de onde vem, como aqui chega, nunca sei nada sobre isso.
Ne olup bittiğini görmek için gittim ve tabii ki bir araba vardı, arabanın içinde de üzgünüm Jimmy, annen vardı.
Fui ver o que era e... Era um carro e, lá dentro... Lamento, Jimmy, era a tua mãe.
Tabii ki bir şeylerle ilgili konuştuk.
Quero dizer, claro que falámos de coisas.
Kimsenin bu anlaşmayı itibarımızı kurtarmak için yaptığımızı söylemesini istemiyorum. - Sen istiyor musun? - Tabii ki istemiyorum.
Não quero ouvir comentários por aí de que... este acordo foi feito para manter as aparências da nossa parte.
Tabii ki, eğer o kişiye inanıyorsanız, zıttının da olduğu gerçeğini kabul etmelisiniz.
- Claro. Claro, se acreditas no um, ( one = tal / um ) tens de aceitar também o facto de que um negativo também existe.
- Ev insan dolu, tabii ki ses duyacaksın.
A casa está cheia de gente, é claro que ouves ruídos.
Tabii ki de yersin.
Comes? Claro que sim.
Tabii ki San Pedrolu.
Claro que é de San Pedro?
Hayır tabii ki.
De maneira nenhuma.
- Tabii ki.
De certeza.
- Tabii ki de almaz.
Claro.
Ve tabii ki Molly'nin ki de öyle.
E, claro, para a Molly.
Tabii ki senin için olmaz çünkü öleceksin. Ama bize araştırma açısından yararı olacak.
Claro que não, porque vai morrer, mas para nós, do ponto de vista da pesquisa.
Benim dönüşümü tabii ki. Hatırlasanıza, tamı tamına 900 yılımı bir kutu içinde hançerli vaziyette geçirdim.
Lembrem-se, passei... novecentos anos, não foi, apunhalado dentro de uma caixa.
Pek tabii ki bana sormak istediklerin olmalı.
De certeza que tens perguntas para mim.
Benim onayımı aldın, Sidao ve tabii ki konsey üstündeki gücümü de.
Tendes o meu cunho, Sidao. E o meu comando sobre o Conselho.
Tabii ki bize kalp rahatsızlığın olmadığını ve bu yüzden de kurumuna yalan söylemediğini söylemeyeceksen bu durumumuzu değiştirmeyecek.
A menos que nos digas que não tens um problema cardíaco e que não estavas a mentir à Agência, não vais mudar a nossa posição.
- Tabii ki de önemli.
- Claro que é.
İki çanta dolusu para tabii ki!
Duas bolsas de dinheiro, obviamente.
Onlara S.P.K. denetiminden nasıl kaçacaklarını söylemem tabii ki ama Pearson Specter'dan ayrılmanın moda olması benim suçum değil.
Certamente não lhes iria dizer que essa é a forma de evitar o escrutínio da SEC. Mas não tenho culpa se sair da Pearson Specter virar moda.
Tabii ki buradayım ve etrafındaki her şey gibi de gerçeğim.
- Estou mesmo aqui... E sou tão real tal como tudo o que nos rodeia.
Beni de davet ettiğin için tekrar teşekkürler. - Tabii ki.
- Obrigada por me convidares.
- Caleb, gitmedim de. - Tabii ki gittim.
- Caleb, não fizeste isso.
Evlerinizden 30 metre ötede öldürülmesi dışında tabii ki.
Além... de ter sido morta a trinta metros de onde vocês estavam.
- Tabii ki ama Will genelde oyunu 10 bin dolardan Wall Street tayfasını avlardı.
Claro, mas a maioria a que o Will ganhava eram tolos de Wall Street por 10 mil dólares o jogo.
Tabii ki, sizin için sistemi açayım.
Só tenho de entrar no sistema.
Uzaya bundan sonra sadece astronotlar gitmeyecek. Tabii ki 250,000 $'dan aşağı parası olanlarda gitmeyecek.
As viagens espaciais já não são só para os astronautas, mas também não o são, para ninguém com menos de 250 mil dólares...
Tabii ki tüm aslanlar dostane değildir. Arada sırada, kafanızı kopartacak bir aslan da çıkar.
Claro, nem todos os leões são amigáveis, e, de vez em quando, um irá arrancar-lhe a cabeça.
- Yedek kıyafet mi getirdin? - Tabii ki getirdim.
- Trouxeste muda de roupa?
Tabii ki de öyle oldu.
Tenho, sim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]