English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ Ü ] / Ün

Ün Çeviri Portekizce

7,157 parallel translation
Senatör'ün oğlu, ya da her sikimse bana saldırdı, kendimi korudum.
O filho do senador, ou quem quer que diabos ele seja... Ele atacou-me. Eu defendi-me.
Kurt'ün beyni hiç durmadan işlerdi.
O cérebro do Kurt não parava.
Bence tüm bu olayın en üzücü kısmı Kurt'ün gerçekten annesi ile birlikte olmak istemesiydi.
Acho que o mais triste disto tudo é que o Kurt queria estar com a mãe.
Kurt'ün midesi çok sık ağrırdı, hep midesinin ağrıdığını söylerdi.
O Kurt tinha muitas dores de estômago. Queixava-se muito.
O zaman Kurt'ün hayatının ne kadar karmaşık olduğuna bakarsak sizce neden Courtney ile bir ilişkiye başlamak için o zamanı seçti?
Dada a vida volátil e complicada que o Kurt levava naquela altura, porque acha que a escolheu para começar com a Courtney?
Earl'ün acınası hayatı gözlerinin önünden geçti.
A vida patética do Earl passou-lhe à frente dos olhos.
Hayatım, kötü ün salmış bazı adamlardan yüksek miktarda para aldım.
Querida, eu devo muito dinheiro para homens de má reputação.
The Last Man on Earth'ün önceki bölümlerinde...
Anteriormente...
Yoksa şöyle mi sorayım, % 3'ün üstüne başka bir şey verdin mi?
Ou melhor ainda, o que é que lhe deste além dos três por cento?
Chrohn zor teşhis edilmesiyle ün salmıştır.
É difícil diagnosticar a doença de Crohn.
Lobster Roll'ün etrafında dolandığınızı duydum.
Ouvi dizer que andas a rondar o The Lobster Roll.
Eğer Lena Abbott'un onayını engellerse bu baya ün yapmasını sağlar öyle değil mi?
Se conseguisse bloquear a confirmação da Lena iria fazer crescer a sua reputação em certos círculos, não iria?
Onun yerine Lincoln'ün yaptığı tüm konuşmaları ezberledi.
Em vez disso, memorizou cada palavra de cada discurso que o Lincoln fez.
- Tamam. Ama mp3'ün çalışmaması arabayı değiştirmek bir neden değil.
Sim, não ter mp3 não é razão para troca.
Alim, Yahudi, Roma vatandaşı, Ferisi, Kudüs'ün ulu tapınağının muhafızı.
Erudito, judeu, cidadão romano, fariseu, defensor do Grande Templo de Jerusalém.
Buranın hepsi Kudüs'ün kalbi ve ruhudur.
Sim, mas eles não veem que tudo isto é o coração e a alma de Jerusalém.
Elektrik kesintisi ve sokaktaki çatışmalara bakarsak sanırım Özgürlük'ün işi.
Entre a queda de energia e a guerra das ruas, suponho mais actividade da Liber8.
Tüm bunları Özgürlük'ün üzerine attı.
Ele disse que a Liber8 estava por trás disto? É claro.
Ben Özgürlük'ün ne için savaştığının canlı örneğiyim.
Sou a personificação do que a Liber8 estava a lutar.
2077'i rızası dışında terk etti ve Özgürlük'ün yapabileceğinden çok daha fazla geleceği değiştirdi.
Ela deixou o ano de 2077 contra a vontade dela e fez mais para mudar o futuro do que a Liber8 fez.
Kiera ve Özgürlük'ün geldiği güne döndüğünü düşünüyordu.
Ele pode ter pensado que ia voltar ao dia em que a Kiera e a Liber8 chegaram.
- Kanıtı almak için Direktör'ün evine gittim.
Fui a casa do Director Navarro para obter provas.
30 yıldır hiçbir seri katil kötülüğüyle ün salmış Lucas Reem kadar Las Vegas'a dadanmadı.
Nenhum assassino em série nos últimos 30 anos tem assombrado Las Vegas completamente como o notório Lucas Reem.
Annemle birlikte yürüyüp Falls Church'ün dibinde insanların böyle yaşadığını görmek.
andar com a mãe e ver as pessoas a viver daquela maneira, tão perto de Falls Church.
Paul'ün mutlu olmasını istemiyor musun?
Não queres que o Paul seja feliz?
Nicole'ün çalıştığını iddia ettiği şirket.
A companhia de seguros para a qual a Nicole diz trabalhar.
Retro Girl'ün menfaati Temple'da.
A evento beneficente da Rapariga-Retro é no Temple.
Aralarındaki tek fark Zora ve Retro Girl'ün kamera karşısında Red Hawk'dan daha iyi görünmeleriydi.
A única diferença entre eles é que Zora e a Rapariga-Retro ficam melhores a frente da câmara que o Falcão Vermelho.
Ne zaman Aretha Franklin'in, Gladys Knight'ın veya onlar gibi birilerinin önemli televizyon programlarına çıktığını görse, tabii çok üzülüyordu çünkü saldığı ün yüzünden kendisi o programlara çıkamıyordu.
Quando ela via a Aretha Franklin, a Gladys Knight e os outros em programas em horário nobre, ficava muito irritada, claro, porque ela não conseguia ir a esses programas devido à reputação dela.
İnsanlar ün peşinde koşuyor
As pessoas desejam a fama
Pearl'ün verdiği kararlar yüzünden vücudunda sıradışı bir hormonal düzensizlik tetiklendi.
Mas a decisão precária da Pearl claramente despoletou, não sei, uma cascata hormonal estranha em ti.
Dışlanacağım diye korkuyordum, Lincoln'ün kabinesindeki sakalsız adam gibi.
Pensei que me ia destacar, como o único tipo no gabinete do Lincoln que não tinha barba.
Brian, 1000 puan 2400'ün yanında neye yarar ki.
Brian, são mil em 2400 possíveis!
Bu işi Earl'ün uzerine yıkmam lazım.
Precisamos arrumar um buraco.
Evde yakalanan adamlar bunlar ve İnterpol'ün onlarla ilgili kayıtlarına göre hepsi ayak takımı.
Estes são os tipos da casa, e segundo aquilo que a Interpol sabe, são todos de nível baixo.
Söylediğim gibi, Silverhöjd'ün tümü maden arazisinin üzerinde yer alıyor.
Como disse, Silverhöjd parece estar assente sobre terreno corroído.
Baban Johan Thörnblad'ı, Silverhöjd'ün kahramanını suçlayacak kadar aptaldım.
Eu era o maluco que acusava Johan Thornblad, o seu pai, herói de Silverhöjd.
Adam dün gece Silverhöjd'ün dışında bir antikacıda bulundu.
Um homem foi encontrado ontem à noite, à porta de um antiquário, fora de Silverhöjd.
Curt'ün yardımına ihtiyacı var.
O Curt precisa da tua ajuda agora.
- Yardımını isteyen Kudüs. Çünkü onun yerine her gün Kudüs'ün halkı idam ediliyor.
- É Jerusalém que pede ajuda, porque, todos os dias, o seu povo é morto devido à ausência dele.
Ve bilmelisin ki sürekli tekrar eden en büyük kâbusum Adams Ailesi'ndeki Lurch'ün karlı havada ben ve Noel Baba'yı kovalaması.
E para que saibas, o meu pior pesadelo, que é recorrente, sou eu e o Pai Natal a ser perseguidos na neve pelo Lurch da Família Addams.
Bütün tahminlerimiz H5N4'ün popülasyonu yok edeceğini gösteriyor.
Pelas nossas projecções, uma arma com "H5N4" dizimaria a população. De Oahu?
Hayır, ilk olarak C-4'ün üzerindeki fünyeleri çıkartmalısın.
Não, primeiro quero que tires todos os detonadores do C-4.
O bebek, çığlık atan bebek bir adam oldu ve işte bu Abraham Lincoln'ün hikâyesiydi.
O bebé que gritou, faz-se um homem... Era a história de Abraham Lincoln. Como te atreves a evocar o Lincoln?
İşte 300'ün. Üzerine 300 daha.
As tuas 3, e mais 3.
Ama ne sen ne de ben, Silverhöjd'ün bu yırtıcılarla kaynadığını bilmiyorduk.
Mas o que nenhum de nós sabia é que Silverhöjd está pejada de predadores.
Silverhöjd'ün suyu sağlığa zararlı bulundu.
A água de Silverhöjd não é considerada potável.
Bu küçük İsveç kasabası Silverhöjd'ün sakinleri şok yaşıyor.
A nossa jornalista Katie Wit... Os habitantes de Silverhöjd estão em choque.
Nicole'ün kardeşi yaptı onları. Çocuk, görsel sanatlar dersinden çakıyor kesin.
- Foi o irmão da Nicole que os fez.
Benim sevgim, sizin yok etmek istediğiniz o şeyler için var. Kudüs'ün merkezindeki tapınak için.
Eu amo as coisas que queres destruir, o Templo no coração de Jerusalém.
Kudüs'ün yurttaşlarını korkutarak.
Ao aterrorizar os cidadãos de Jerusalém?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]