English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / All good

All good translate Turkish

21,160 parallel translation
Uh, no, no, no, no, no. We're all good.
Hayır, sorun yok.
It's all good.
Herşey yolunda.
It's not all good.
Herşey yolunda değil.
It's all good.
Hallederiz.
It's all good.
Her şey yolunda.
You guys all good while I go grab a salad?
Salata almaya gitsem sorun olur mu?
We're all good here.
Biz burda iyiyiz.
- All good. No problems.
- Her şey yolunda.
So take Vontaze Burfict, Terrell Suggs, yours truly, we all had horrible combines and went on to have a pretty good career, right?
Vontaze Burfict'i ele al, Terrell Suggs'ı seni de, hepimizin çok kötü uzlaşmaları oldu ama çok iyi birer kariyer geçirdik değil mi?
- All right, I've got good news and bad news for you.
Hem iyi hem kötü haberlerimiz var sana.
The good news is that this is not gonna hurt at all, so you don't even need an anesthetic, but the bad news is that Jules has no medical moral code, so she's gonna let me gas you up.
İyi haber, hiç acımayacak anestezi bile gerekmeyecek. Kötü haber ise şu, tıbbi hiçbir ahlak kuralı olmadığından Jules, sana gaz vermeme ses çıkarmayacak.
- Oh, see, what I do is I rationalize all the vodka I'm drinking because the milk is good for my teeth. - Ah.
Votka içtiğim için kendimi şöyle rahatlatıyorum, süt dişlerime yararlı.
- Okay, first of all, I'm 191 / 2, and second of all, good for you.
Öncelikle 19 buçuk yaşındayım. İkincisi, aferin sana.
- Oh, all right. Well, sounds good then.
Peki, iyi geliyor kulağa.
Each person you see here has their own story of his selflessness, generosity, good citizenship, and, above all, his integrity.
Burada gördüğünüz herkesin bir anısı var, bencil olmamasıyla, cömertliğiyle, örnek bir vatandaşlığıyla, ve, hepsinden önemlisi, doğruluğuyla.
All right, good.
Peki, güzel.
You were the one who had all the good date ideas and, you know, the ideas for things to do and what's gonna make this thing work.
O randevu fikirlerini bulan sendin. Bunun güzel gitmesi için bana ne yapacağımı söyledin.
Which is all well and good, since I have nothing to offer you.
Hepsi iyi hoş da benim sana sunacak bir şeyim yok.
Good night. I didn't get to talk to you all evening.
Seninle konuşma fırsatımız olmadı.
And I will prove that I deserve your faith and our Hope through my charity, for all the good I will do for the souls of Salem.
Senin güvenine ve Hope'umuza layık olacağımı, Salem halkına yapacağım tüm hayır ve hasenatla ispat edeceğim.
You've got your dad's good taste n'all.
Damak tadını da babandan almışsın.
All right, good man.
Tamam, aferin.
What a good friend. All right, let's just hang on a minute here.
Ne arkadaş ama.
Tell my wife all the time, fences don't make for good neighbours ; no neighbours makes for good neighbours.
çitler insanları iyi komşu yapmaz komşu olmamaları iyi komşu yapar.
Oh, my God, that felt so good to get that all out at once.
Her şeyi birden söylemek ne kadar iyi geldi.
All in good time.
Hepsinin zamanı gelecek.
All right. Good job.
- Süpersin.
Not good at all!
Hiç de iyi değil!
Daliyah, for all the good you can do here, we could do so much more good together.
Daliyah, burada yapabileceklerin bir yana, beraber çok daha fazlasını yapabiliriz.
It's good to see all of you.
Hepinizi burada görmek ne güzel.
Why do cats get to have all the good tongues?
Niye bütün iyi dilleri kediler kapmış ya?
But don't think I'm not noticing all the good you've been doing lately.
Ama son zamanlarda yaptığın iyilikleri de göremedim sanırım.
But don't think I'm not noticing all the good you've been doing lately.
Ama son zamanlarda yaptığın iyilikleri fark etmediğimi sanma.
All right, wave good-bye, girls.
Pekâlâ, hoşçakal deyin kızlar.
All right. All right, no, good.
Tamam.
Good luck catching your white whale, all right?
Beyaz balinanı yakalamada bol şans.
We're all having a good time here.
Burada çok güzel vakit geçiriyoruz.
- Bye, Rooster. All right, Roth girls, y'all have a good day.
Pekala, Roth kızları, size iyi günler.
All in good time.
Tüm iyi zamanında.
All I ever wanted was a good name, and you've tried to end that.
Tek istediğim iyi bir isimdi, Ve bunu bitirmeye çalıştın.
Pretty good sex from all the noise you two have been making.
Çıkardığınız seslerden de anlaşılıyor, aranızdaki seks oldukça iyi.
We were all dancing, having a good time.
Hepimiz dans ediyor, güzelce vakit geçiriyorduk.
And, you know, the funniest part is picturing you going all "undercover" at Ro's thinking it was a good idea.
En eğlenceli kısmı da Ro'nun salonuna "Gizli Görevde" giderken bunun iyi bir fikir olduğunu düşündüğünü hayal etmekti.
And they were all playing pinball and singing songs and really having a good time.
Hep beraber langırt oynuyor, şarkı söylüyor iyi vakit geçiriyorlardı.
It's all good.
- İyiyim.
You give me one good reason why I should walk into that shit again, all right?
Bir iyi sebep söyle. Neden bu eziyeti tekrar çekmeliyim?
Something good is happening here and you're all like, ( whining ) :
Burada iyi bir şeyler oluyor ama sen boş boş konuşuyorsun.
I just finished working out, so I'm all sweaty, and, you know... Feeling pretty darn good about being a man.
Ben de ağırlık kaldırmayı yeni bıraktım aşırı terleyim ve bilirsin erkek olmanın gururunu yaşıyorum.
Right now, the ones on your new strand, they're all still off, and that's a good thing.
Şuan, senin yeni sarmalındakiler hala kapalı durumda ve bu iyi bir şey.
Good luck with all this.
Bütün bunlarda iyi şanslar sana.
All right, you know, a good knife can last your whole life.
Dur bir bakayım. Pekâlâ. İyi bir bıçağı hayatının sonuna kadar kullanabilirsin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]