All over the world translate Turkish
2,166 parallel translation
As a little boy, I thought this was in every newspaper all over the world.
Küçük bir çocukken, bunun dünyadaki her gazetede olduğunu düşünmüştüm.
The same people that are throwing this party are throwing similar parties all over the world.
Bu partiyi veren insanlar dünyanın her tarafında benzer partiler veriyorlar.
You've got millions of emo-goth sheep all over the world who eat up every last word of it, and keep coming back for more.
Bütün dünyada kitaplarını yutan ve daha fazlasını isteyen milyonlarca gerzek hayranın var.
I'll give it to America.. .. and tell them to maintain peace all over the world.
Amerika'ya verip tüm dünyada barış isterim.
People from all over the world travel to worship at the shrine of the Saint.
Dünya'nın her yerinden insanlar Evliya'nın mabedine ibadete geliyorlar.
I appear on the news all over the world, I'm famous...
Bütün dünyada haberlerde gösteriliyorum, ünlü oluyorum...
He has offices all over the world.
Dünyanın her yerine eli uzanıyor.
Navigation instruments all over the world were affected.
Dünyanın her yerindeki navigasyon aletleri etkilendi.
Abnormals all over the world are acting crazy.
Dünyanın her yerindeki anormaller deli gibi davranıyor.
- Yes, I've been getting messages from heads of sanctuaries all over the world.
- Evet, tüm dünyadaki Sığınak yöneticilerinden mesajlar alıyorum.
He's had a pack of Weres serving him for centuries all over the world.
Adamın tüm dünyada yıllardır ona hizmet eden kurt adam sürüsü var.
It's found all over the world.
Dünyanın her tarafında bulunur.
People are gonna come from all over the world to see me.
İnsanlar Dünyanın her yerinden beni görmeye gelecek.
I traveled all over the world, but I couldn't find the perfect meal.
Bütün dünyayı dolaştım, ama harika yemeği bulamadım.
Look, people have traveled from all over the world to be here tonight.
Bak, bu gece insanlar dünyanın dört bir yanından buraya geldiler.
Such conditions are perfectly suited to the development of life all over the world.
Bütün dünyada hayatın gelişmesi için ortam daha uygun hale gelmeye başlamıştı.
It's a software that basically bounces his IP address from one server to another all over the world.
IP adresini dünya çapında bir sunucudan diğer sunucuya geçiren bir yazılım bu.
People are reporting sightings of her all over the world.
Dünyanın her tarafından insanlar onunla ilgili şeyleri rapor ediyor.
You said you do work all over the world. Yes.
Tahmin edersiniz.
It's used in wigs all over the world.
Tüm peruklarda kullanılır.
I'll be flying all over the world.
Sürekli oraya buraya uçuyor olacağım.
It brough us all over the world.
Bizi dünya üzerinde her yere götürdü.
My father was in the service so we jumped all over the world, and I made Spain my home.
Babam denizciydi, bu yüzden dünyanın her tarafını gezerdik. Ben de İspanya'yı evim olarak seçtim.
I'm sending samples to medical experts all over the world.
Bu örnekleri dünyanın her tarafındaki tıbbi uzmanlara gönderiyorum.
Yeah, they're all over the world.
Evet, dünyanın her yerindedirler.
Well, I've lived all over the world, but, um, well, Burbank's the only place that ever felt like home.
Ben dünyanın birçok yerinde yaşadım ama hiçbir yerde Burbank'teki gibi evimde hissetmedim.
Simon went all over the world on his own for two years.
Simon, iki yıldır tek başına tüm dünyayı dolaşmış.
In 1421, ambassadors from all over the world Came to china To celebrate the inauguration of the forbidden city.
1421 yılında, dünyanın dört bir yanından büyük elçiler Yasak Şehrin açılışını kutlamak için Çin'e geldi.
Millions of people all over the world watch those stories every day and nobody cares if they're fucking real or not.
Dünyada milyonlarca insan izliyor bunları ve gerçek olup olmadığını kimse umursamıyor.
Soon I'll have kids all over the world... eating my vegetable and variety meat-flavored ice-cream cones.
Yakında dünyanın her yerindeki çocuklar... benim lezzetli ve farklı sebzeli, etli dondurma küllahlarımı yiyecekler.
Building projects all over the world, loaded and that's his only daughter.
Tüm dünyada insaat isleri yapiyor. Bok gibi zengin ve tek kizi var.
Well, as I tell schoolchildren All over the world, I was a high achiever.
Ben de çocukken bütün dünyanın her yerinde çok başarılıydım.
Turns out this Jericho outfit... they've got branches all over the world, but they're headquartered out in Santa Monica.
Bu Jericho birliğinin tüm dünyada kolları olduğu meydana çıktı. Ama merkezleri Santa Monica'daymış.
He goes all over the world.
Tüm dünyayı gezer.
Crows died all over the world during the blackout.
Einstein'a göre, uzay bükülebilir.
Because vacuum technology was getting so much cheaper, and more efficient, scientists all over the world could use it as a tool for research.
Çünkü vakum teknolojisi o kadar ucuzlamakta ve etkinleşmekteydi ki, bütün dünyadaki biliminsanları araştırmaları için onu bir araç olarak kullanabilmekteydi.
A force that's present all over the world, but completely invisible.
Dünyanın her yerinde olan ama tamamıyla görünmez olan bir gücü.
This vast display happens in our skies all over the world, but we're completely unaware of it.
Bu geniş gösterim gökyüzünde tüm dünyada meydana geliyor, fakat ondan haberimiz yok
We went to Africa and India and all over the world with a Technicolor camera.
Afrika'yı, Hindistan'ı ve bütün dünyayı... bir Technicolor kamera ile dolaştık.
The main character, played by Roger Livesey, is trying to deal with his loneliness by going on safaris and shooting animals all over the world.
Esas karakteri Roger Livesey oynuyordu. Safariye çıkıp dünyanın her yerinde hayvan avlayarak... yalnızlığıyla baş etmeye çabalıyordu.
The world's number-one symbol of desirability on display all over the world's number-one showroom with the world's number-one customers wanting to buy, and nobody wrapped her up and took her home.
Dünyanın bir numaralı cazibe sembolü... dünyanın bir numaralı sergisinde. Onu almak isteyen dünyanın bir numaralı müşterilerine... sergileniyor ve kimse sarıp onu evine götürmüyor.
She can't just swallow a grenade and let her talent explode all over the world.
Bir el bombası yutup, yeteneğinin dünyanın her tarafında patlatmasına sebep olamaz.
I will be on my feet to travel all over the world.
Tüm dünyayı dolaşacağım.
Organisms that can extract energy from the minerals around them are found under the ground all over the world.
Tüm dünyada etraflarındaki minerallerden enerji sağlayan organizmalar yeraltında bulundu.
In 22 years'time, lp Man had spread Wing Chun all over the world, helping Chinese martial arts to flourish everywhere.
Yip Man 22 sene daha Wing Chun öğretti.
She drug you all over the fucking world trying to escape him?
Ondan kaçmaya çalışırken annen sana hep uyuşturucu mu veriyordu?
I mean, how is it possible that no one in the world knows these things exist, yet they're running rampant all over the country?
Yani, dünyada kimse fark etmeden bunlar var olabiliyorlar ve bütün ülke boyunca ortalığı birbirine katıyorlar?
Enveloped in star dust,... scientists from all over the planet... created the biggest telescopes in the world.
Yıldız tozuyla kaplı yerde, gezegenin dört bir yanından gelen bilim adamları... dünyanın en büyük teleskopunu yarattılar.
I mean, the world's ending... the walls are coming down on us... and I look over to you and all I can think about is,
Demek istediğim, dünyanın sonu geliyor, duvarlar üzerimize yıkılıyor ama sana baktığımda düşünebildiğim tek şey :
But it is only now, with the advent of ultra-high-speed filming that we can really begin to understand some of the secrets of the natural world, which has, after all, been working on the same problem for over 350 million years.
Fakat şimdi yüksek hızda kayıt teknolojisinin ilerlemesiyle zaten aynı bu sorunla 350 milyon yıldır uğraşan doğanın bazı sırlarını gerçekten çözmeye başlayabiliriz.
The day I was built, he looked me over, probably with tears of pride in his eyes, and proclaimed to all the world, by means of this scrap of paper, that I was perfect and infallible in every way.
Üretildiğim gün, beni kontrol etti muhtemelen bir kaç gurur gözyaşı ile tüm dünyaya bu kağıt parçasıyla her anlamda benim kusursuz ve güvenilir olduğumu duyurdu.
all over 197
all over the place 53
all over it 16
all over again 78
the world is yours 18
the world is changing 33
the world has changed 35
the world 193
all of them 1505
all of it 1580
all over the place 53
all over it 16
all over again 78
the world is yours 18
the world is changing 33
the world has changed 35
the world 193
all of them 1505
all of it 1580
all of you 1837
all of the above 61
all of the time 16
all of me 19
all of us 884
all of a sudden 697
all of 26
all ok 18
all on your own 21
all of us together 30
all of the above 61
all of the time 16
all of me 19
all of us 884
all of a sudden 697
all of 26
all ok 18
all on your own 21
all of us together 30
all of' em 133
all of these 19
all on my own 16
all or nothing 24
all of this 232
all of that 76
all of ya 20
all out 34
all of what 16
all of these 19
all on my own 16
all or nothing 24
all of this 232
all of that 76
all of ya 20
all out 34
all of what 16