English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / All on your own

All on your own translate Turkish

535 parallel translation
You can handle everything from now on all on your own.
Artık her şeyle sen başa çıkacaksın.
You've accomplished a huge feat all on your own.
Kendi başınıza büyük bir servet edinmişsiniz.
Like everyone else, you'll have to bear those all on your own.
Diğer herkes gibi, onları kendi başına halletmelisin.
You're going to have to do all on your own.
Yapmak gerekenlerin hepsini biliyorsun.
It took us half a year to prepare this and at the very end you decide this all on your own!
Bu planı hazırlamamız tam bir yılımızı aldı sonunda bu salakta mı karar kıldın? Bağışlayın ama...
If I go, you're gonna be all on your own.
Gidersem çok yalnız kalırsınız.
The money is all yours, you did it all on your own.
Ödülün tamamı senindir ortak, ben sadece sana eşlik ettim.
It has to do with standing outside of it all on your own.
Bunun, tamamen işin dışında olmanla ilgisi var.
You saved $ 65 all on your own?
Kendi başına 65 dolar mı biriktirdin?
And how do you get by all on your own and unemployed?
Hem tek başına hem de işsizken nasıl geçinebiliyorsun?
- All on your own?
- Tek başına mı?
You've arranged for this all on your own, without even asking me! But you'll discover soon enough whom you're up against!
Bütün bunları sen ayarladın, üstelik bana sormadan ama yakında kiminle uğraştığını göreceksin!
What have you done, all on your own?
Ne yaptınız, yalnız başınıza?
You will be all on your own now
Artık bir başına olacaksın.
And all on your own, too.
Ve hep kendi başınızaydınız.
And now you're going to have a baby all on your own?
Sonra da bebeğini tek başına büyütmeye karar verdin.
Well, it's all right to live on a horse if it's your own horse.
Pekala, bir at sırtında yaşamakta sorun yok, ama eğer senin atınsa?
I was in Nairobi on my own safari the year that all Kenya rang with your exploits.
Yıllık safarim için Nairobi'deydim ki, tüm Kenya başarılarınla çalkalandı.
It's hard to go all that way on your own.
Bütün o yolu tek başına gitmek çok zor.
All you had to do was put the finger on your own sister.
Tek yapman gereken kendi kardeşini ispiyonlamaktı.
Your own special light when the stage is all lit up. It shines only on you
Sahne tümüyle aydınlatıldığında sadece senin üzerine düşen ışık demeti demek.
Thanks for letting me in on your secret... that you own all the way from 23rd Street down to Canal.
23. Cadde'den Canal'a kadar her yerin senin olduğu sırrını benimle paylaştığın için teşekkür ederim.
All I know is if you wanna get the police on you, all you gotta do is buy a cheap bottle of hooch and drink it quiet, minding your own business.
Bütün bildiğim, polisin üzerinize gelmesini istiyorsanız, yapmanız gerekenin bir şişe ucuz içki alıp, onu sakince içmek ve kendi işinize bakmak olduğudur.
All right, if you want a flop, have it on your own time.
Tamam, eğer kendi kendini bir fiyaskoya atmak istiyorsan.
When I have overthrown him, I will give you all his lands that border on your own.
Onu yendiğimde, Mısır'ın bütün topraklarını, istediğin gibi yönetmen için, sana vereceğim.
I only wish to point out that tonight you have thrown away... with your own hand... all the advantages which an interrogation invariably converts on an accused man.
Bir dakika. Şunu bilin ki.. Bugün, sorgulamanın size sağlayacağı avantajlardan kendinizi yoksun bıraktınız.
You've turned your backs on the God of love and compassion..... and invented for yourself this cruel, senile delinquent..... who blames the world and all that he created for his own faults.
Sevgi ve şefkatin Tanrısı'na sırtınızı döndünüz ve kendiniz için bu zalim, bunak ihmalciyi icat ettiniz dünyayı ve kendi hatalarından yarattığı tüm her şeyi kim suçlayabilir.
No. But you will avoid all contact on your own :
Evet, ama onlarla kendi başınıza karşılaşmayacaksınız.
You could have left on your own and taken all the money for yourself.
Elias'a gidip tüfekleri teslim etsek paramızı alsak iyi olmaz mı?
- I wouldn't want him to slap you down for steppin'outta line, makin'decisions on your own, and all that.
- Kendi başına kararlar verip güzergâhından çıktığın ve bunun gibi şeyler için seni tokatlamasına gönlüm razı olmazdı.
We all know the tricks that the sun and the sea, even your own eyes, can play on you.
Güneşin, denizin ve hatta gözlerimizin insana ne oyunlar oynadığını biliyoruz.
Spit on by all, and now abandoned by your own husband!
Buna mecbur bırakıldın. Kocan bile seni terk etti.
As if, because you are a stranger lost in your own city, you could only meet other strangers ; as if, because you are alone, you had to watch as all the other loners swooped down on you.
Kendi şehrinde kaybolmuş bir yabancı olduğun için sadece diğer yabancılarla görüşebilirmişsin gibi yalnız olduğun için, üzerine gelen diğer yalnızları takip etmeliymişsin gibi.
You all may want to go off on your own.
Kendi başınıza ayrılmak isteyebilirsiniz.
You have achieved all this on your own, Dr Reinhardt... and you would have every right to reject the request of a comparative stranger, but...
Bütün bunları siz kendiniz başlattınız, Dr Reinhardt... sizden üsütün bir yabancının isteklerini reddetmek için her türlü hakkınız olurdu, ama...
All right, you're on your own.
Pekala, kendi başınasın.
You'll be all right here on your own.
Burada kendi başına kalabileceğinden eminim.
It'd all depend on your own courage
Herşey cesaretine bağlı!
Now, tell me in your own words, did you, Satin, on certain nights last Garethstide, indulge, albeit I accept, in all innocence,
Şimdi, kendi kelimelerinle söyle bakalım Atlas, Geçen ay, muayyen gecelerde, gerçi kabul ediyorum, tüm saflığınla teslim olup,
All right, but you're on your own.
Pekala, ama ben yokum.
the old alfer's doing it all tonight- - the cooking, serving, cleaning... but once in the bedroom, you're on your own.
Yemek, servis temizlik... Ama yatak odası olmaz. O senin özelin.
Name, surname, affiliates, friends, murderers, place and time of all the camorrist meetings, things you can't find out on your own.
İsimler, soyisimler, bağlılıklar, ortaklıklar, cinayetler, Tüm Camorrist toplantılarının yer ve zamanları, kendi başına asla bulamayacağın şeyler.
You plead your client guilty on all counts and I'll give him a sentence so long he won't even remember his own name, let alone yours.
Tüm suçlamaları kabul edin, ben de ona öyle uzun bir ceza vereyim ki değil sizinkini, kendi adını bile hatırlayamaz hale gelsin.
What do you do all day, in here on your own'?
Bütün gün tek başına ne yapıyorsun?
Of all the necks on this boat, Highness, the one you should be worrying about is your own.
Majestelerinin bu gemideki boyunlar içinde tek endişe etmesi gereken boyun, kendisininki.
That's right. You can have all the adventures we have on TV in your very own home.
Televizyonda yaşadığımız tüm maceraya... evinizde sahip olacaksınız.
You going to be all right up there on your own?
- Sen orada kendi başına iyi misin?
You did that all on your own.
Bunu sen kendin yaptın.
You can't get all that gold out of here on your own.
Bütün o altınları tek başına çıkaramazsın.
I know that you're trying to be helpful, and we all appreciate it, but focusing on other people's problems is really just a way of avoiding your own.
Yardımcı olmaya çalıştığını biliyorum ve hepimiz bunu takdir ediyoruz... ama diğer insanların problemlerine odaklanmak kendi problemlerinden kaçmaktır sadece.
You think your underwear just stops dancing all on its own?
İç çamaşırın dans etmeyi kendi kendine mi bırakıyor sanıyorsun?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]