Big things translate Turkish
1,080 parallel translation
Small things become big things.
Küçük şeyler büyük şeylere dönüşür.
He must expect big things from Mr. Murphy.
Bay Murphy'den büyük şeyler bekliyor olmalı.
I'm expecting big things...
Ben senden büyük şeyler...
Don't worry about these big things, that's special effects.
Bu büyük şeyleri merak etme, hepsi özel efekt.
- He's been doing very big things in the West, but he decided to establish himself here.
Batıda büyük işler yapıyordu ama buraya yerleşmeye karar verdi.
Those big things are ugly
Şu büyük şeyler çok çirkin.
But now there's some pretty big things I've got in mind.
Ama artık kafamda çok daha büyük şeyler var.
You get back every... well not everything, you don't get the big things back.
Aslında her şeyi değil. Büyük şeyleri geri almazsınız.
- And leave the big things for men.
- Devam edin, eğer onlar yetenekliyse.
No, I just like big things between my legs.
Hayır, yalnızca bacak aramdaki büyük şeylerden hoşlanıyorum.
- Get that man's name. I predict big things for him down at the power plant.
Çok zor bir şey çünkü daima annemin güçlü biri olduğunu düşünürdüm.
Together we will do big things again!
Birlikte yine büyük şeyler başaracağız!
They weren't big things, they were little things.
Büyük şeyler değil, küçük şeylerdi.
I predict big things for him down at the power plant.
Elektrik santralinde onun için büyük şeyler düşünüyorum.
There are big things at stake.
Ortaya konan büyük idealler var.
You keep asking for lots of little stuff, we get one or two big things.
Hep ufak tefek bir sürü şey istiyorsun.. .. oysa biz, bir iki büyük şey alıyoruz.
What are these really big things right in the middle of your view from the window of your kitchen to the Sac-o-Suds?
Mutfak pencerenizden Sac-o-Suds mağazasına bakınca tam ortada görülen şu kocaman şeyler ne?
Big things.
Büyük şeyler.
It's a big mistake, making plans like that the way things are.
Bu koşullarda böyle planlar yapmak büyük hata.
And now it's the big day and things are starting to go wrong.
Ve sonunda büyük gün geldi ama her şey ters gidiyordu.
How are things in the Big Apple?
New York'tan ne zaman döndünüz?
If you'd lived as long as your big brother, you'd get things.
Abin kadar çok yaşamış olsaydın, senin de bir şeylerin olurdu.
[In English] In all of my work, I have never begun by asking the big questions, because I was always afraid that I would come up with small answers, and I have preferred, therefore, to address these things,
Yaptığım tüm işlerde, işe asla büyük sorular sorarak başlamamışımdır. Küçük cevaplar almaktan daima korkmuşumdur.
Do you know what I think? I think there's a big pile of things somewhere.
Bence bir yerde bir yığın eşya var.
I think there's a big constantly changing pile of things that are lost.
Bence sürekli değişmekte olan büyük bir kayıp eşya yığını var.
Then I want you to make me out a big, long list of things that I can do for you for being so nice to Tommy Brown.
Sonra da senin için yapabileceklerimin uzun bir listesini çıkarmanı istiyorum Tommy Brown'a bu denli iyi davrandığın için.
You're right, but you gotta get to the big time first, then you can do good things.
Haklısın ama ilk kez en yüksek düzeye ulaşmalısın, sonra iyi şeyler yapabilirsin.
Well, I guess I'm a big enough man to accept your apologies and I guess there are one or two things I could change about my personality, and, uh, well, let's start with this.
Özürlerinizi kabul edecek kadar olgun bir adamım. Kişiliğimde değiştirebileceğim birkaç şey olduğunu da.
Kids, I am sorry to make such a big fuss over such a little thing like a mouse, but you know, there are just some things from childhood you just can't forget.
Çocuklar, ufacık bir fare için bu kadar yaygara yaptığım için özür dilerim. Ama biliyorsunuz çocukluktan kalma bazı şeyleri insan unutamıyor.
Those things are big!
Bunlar gerçekten büyük!
- What are those big white things?
Şu büyük beyaz şeylerde nedir?
I didn't really want to be big and strong and carry things.
Ben aslında iri ve güçlü olup bir şeyler taşımak istemiyorum.
There are big and small things.
Küçük şeylere de değer vermek gerekir.
You're too big for such things.
Böyle şeyler için çok büyüksün.
Honey, when you say things like that, you make him feel about this big.
Tatlım, böyle şeyler söyleyince, Onu büyük hissettiriyorsun.
It made me feel like... trading in the Volvo on one ofthose... four-wheel drive things with the big, knobby tyres and the 200-horsepower engine.
Volvo'yu şu dört çekişli, büyük tekerlekli ve 200 beygir gücündeki... bir arabayla değişmişim gibi hissettim kendimi.
I believe that there's a big future out there with a lot of beautiful things...
Bence önümde parlak bir gelecek var. Bir sürü güzel şey beni bekliyor.
If he'd just talk things out with people instead of firing that big gun of his.
Eğer insanlarla sorunları çözmek için büyük silahını çekmek yerine onlarla konuşsa?
I said Frankie Flannery is a man who knows when things have to be set right, and that you'd never let your feelings get in the way of a big business decision.
Frankie Flannery doğru olanı yapan ve işle duygularını birbirine karıştırmayan bir işadamıdır dedim.
Is the cupboard big enough for your things?
Dolap eşyaların için yeterince büyük mü?
- Those big black things you write on.
- Üzerine yazı yazdığın büyük siyah şeyler.
There are things, they're like big rats.
Sıçana benzer yaratıklar var.
Maybe tell me about the big city... all the things I'm missing living in this dinky town... and how you'd like to be the one to take me out of it.
Belki de bana büyük şehri burada yaşayarak kaçırdıklarımı ve beni buradan götürmek istediğini anlatacaksın.
And if you can't learn to respect other people's things, then we're going to have a big problem.
Eğer başkalarına saygı duymayı öğrenemezsen, büyük bir sorunumuz var demektir.
Anything you want, chains, knives, straight razors... bottles, brick bats, baseball bats... and big kind of slanted jagged kind of things.
İstediğiniz her şey, zincir, bıçak, ustura... şişe, tuğla parçası, baseball sopası... ve bir sürü eğimli, sivri tür şeyler...
You're right, Lou, but you've got to reach the big time, then you can do good things.
Haklısın ama ilk kez en yüksek düzeye ulaşmalısın, sonra iyi şeyler yapabilirsin. - Sözlerine anlam veremiyorum, evlat.
So for all these things we all give you, Vicki, a big get-a-yeast-infection salute.
Bütün bunlardan dolayı Vicki hepimiz birden sana "Umarız pamukçuk olursun!" selamı gönderiyoruz.
I know things grow big in Alaska, but - this is somethin'else entirely.
Alaska'da herşeyin normalden iri olduğunu biliyorum, ama bu tamamen başka bir şey.
And they become these big sweaty, stupid things.
Ve koca, terli, aptal şeylere dönüşüyorlar.
Matt said that we shouldn't make a big deal of things.
Matt bu tip şeyleri büyütmememiz gerektiğini söylemişti.
I feel like it's too big, it's too much, to even make a dent in. Tonight, I feel I'm overwhelmed. The way things change is because lots of people are working all the time.
Savaşın tamamen iğrençlik olduğunu, zayıf ve mutsuz kişilerce oynandığını söylüyorsunuz.
things 422
things happen 87
things change 215
things will get better 22
things fall apart 17
things like 24
things will change 18
things to do 42
things have changed 201
things could be worse 16
things happen 87
things change 215
things will get better 22
things fall apart 17
things like 24
things will change 18
things to do 42
things have changed 201
things could be worse 16