English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Break

Break translate Turkish

59,488 parallel translation
Folks, we're gonna take a quick break from our singing Elvises so we can knock off the raffle.
Şarkı söyleyen Elvis'lere kısa bir ara vereceğiz. Çünkü çekiliş yapmamız gerek.
He thinks if I go over that bridge, the magical spell that woke me from my slumber will break and I'll go back into a coma.
Eğer o köprüden geçersem, beni düzelten o sihirin yok olacağını ve tekrar komaya gireceğimi düşünüyor.
If I break his arm how can he use Buddha's sodding Palm?
Kolunu kırarsam ozaman... Buda'nın yorgun Palm'ını nasıl kullanabilir?
Master, all I did was break wind.
Efendim, tek duyabildiğim rüzgarın sesiydi.
The history between you two and how it made you go crazy, and hire a doofus to break into his house.
İkinizin arasındaki mazi ve seni evini soyması için bir aptal tutacak kadar delirtmesi.
You break the law and you don't get caught.
Kanunları çiğnersin ama yakalanmazsın.
What you weren't supposed to do was take matters into your own hands, break the law.
İpleri eline alıp,... yasaları çiğnememen gerekiyordu.
You didn't break him?
İtiraf ettirmedin mi?
Someone was trying to break in.
Biri haneye tecavüz ediyordu.
Only she can't really break in'cause it's her house.
Tabii bunu gerçek anlamda yapamaz çünkü burası onun evi.
You break it, you own it, but you don't cut and run.
Yaptığının bedelini kabullenirsin ama kaçmazsın.
Break the terms, and you're a national-security risk.
Anlaşmayı ihlal edersen ulusal güvenlik için risk olursun.
Take a break.
Mola verin.
I'm gonna take a little break.
Biraz araşacağım.
How'd you break it?
NasıI kırdın?
You were seeing Patti and I told you that you never tell someone in the midst of a psychotic break that they are in the midst of a psychotic break.
Patti'yi görüyordun başkaları psikotik krizdeyken senin de psikotik krizde olduğunu söylememeni söylemiştim.
Your oxygen tank can break.
Oksijen tankın kırılabilir.
Reprisals of the cruelest kind intended to instill fear, break spirits, reassert control.
Korkuyla hükmetmek için korkunç şeyler yaptılar. Cesaretlerini kırıp ruhlarını zincire vurmak için.
I got to break up with him.
Ondan ayrılmalıyım.
Hey, come on, you're gonna break his arm.
- Hadi ama, kolunu kıracaksın.
Break it down, we're done.
Durdurun, işimiz bitti.
All right, well, we'll break down here.
Tamam, buraları biz toparlarız.
They're using him to break out Jadalla.
Jadalla'yı kaçırmak için onu kullanıyorlar.
They're using him to break out
Onu patlak vermek için kullanıyorlar.
Many men have played a role in Nassau's story, but none have been able to break the cycle of brutality and failure.
Nassau tarihinde bir sürü adam rol aldı. Hiçbirisini şiddet sarmalını kıramadı.
We just helped someone break out of prison.
Birini hapishaneden kaçırdık.
People who bear the full weight of the truth sometimes break, Will.
Gerçeğin tüm ağırlığını taşıyan insanlar bazen dağılırlar Will.
Just like one day you or I might break.
Aynı bir gün senin ya da benim dağılabileceğimiz gibi.
Just two minutes, because every career, every successful Hollywood story can be reduced to a single moment, to one break where someone recognized an opportunity that no one else did.
Sadece iki dakika çünkü her kariyer, her başarili Hollywood hikâyesi birinin başka kimsenin tanimadiği firsati bir kişiye tanidiği ana indirgenebilir.
Then break my heart.
O zaman kır kalbimi.
Just two minutes, because every career, every successful Hollywood story can be reduced to a single moment, to one break where someone recognized an opportunity that no one else did.
Sadece iki dakika çünkü her kariyer, her başarılı Hollywood hikâyesi birinin başka kimsenin tanımadığı fırsatı bir kişiye tanıdığı ana indirgenebilir.
Oh, gimme a fucking break!
Oh, lanet bir mola ver!
I do, but unfortunately, I just started my ten minute break.
Ben yaptım, ama maalesef, Yeni başladım On dakikalık mola.
Give me a break or my editor'll have my guts.
Ölüm kalım durumundayım.
I won't break.
Beni pamuklara sarmak zorunda değilsin Fred.
Break a leg.
- Bol şans.
Uh, teenagers crash their cars, and break their hearts and OD on coke. They live.
Gençler kaza yapıyor, aşk acısı çekiyor, altın vuruş yapıyor, yine de hayatta kalıyorlar.
And two, if you drop shit, it doesn't break.
İkincisi de üzerine bir şey düşürürsen kırılmaz.
You think we can break out of here?
Buradan kaçabilir miyiz sence?
Dr. Jordan here is about to break the record for consecutive days on space.
Şu an görmüş olduğunuz Dr. Jordan, uzayda en uzun süre kalma rekorunu kırmak üzere.
Tore each other apart trying to break free.
Kurtulmaya çalışırken de birbirlerini parçaladılar.
Uh, I assume the extra bits enchant the blade to kill me instantly in the event I break it, eh.
Sanırım bu parçalar bıçağın beni anında öldürmesi için büyülendi. Tabi sonunda kırdım onu.
Okay. - Let's take a five-minute break.
Beş dakika ara veriyoruz.
Bethel Anne McGuire, you get down right now or you'll break your neck!
Bethel Anne McGuire, hemen aşağı in yoksa boynunu kıracaksın!
And break a leg.
Bol şanslar!
all right. If you guys would just give it a break.
Artık şu muhabbeti bir bırakın.
- How about a bathroom break?
- Lavaboya gidebilir miyim?
At the very least, it was a momentary break with reality.
En azından gerçekle anlık bir kopuştu.
We're on our lunch break.
Öğle arasındayız.
There will now be a short break.
Kısa bir mola olacak.
[IN OTHER NEWS, A COMMUNITY SAYS THERE ARE QUESTIONS...] Erm... doesn't break my heart.
Kalbimi kırmaz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]