English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Break it down

Break it down translate Turkish

955 parallel translation
Break it down!
Kırın kapıyı!
Break it down!
- Kırın, kırın şunu! - Kanun namına kapıyı açın!
Someone help me break it down, please.
Kapıyı kırmama yardım edin Iütfen.
- Get a post. We'll break it down!
- Bir sopa getirin.
Open up or I'll break it down.
Kapıyı açın yoksa kıracağım.
- Break it down?
- Kıralım mı?
Open the door, or we'll break it down.
Aç yoksa kapıyı kırarız.
Are you gonna answer the door, or let them break it down?
Kapıyı açacak mısın yoksa kırmalarını mı bekleyeceksin?
And what do you do with all this after you break it down?
Peki bileşenlere ayırdıktan sonra ne yapıyorsunuz?
Here, break it down.
Al, biraz düşür.
Break it down.
İkiye böl.
Break it down, Bluey. I was only thinking.
Benim birliğimde böyle bir saçmalık olamaz, seni çıplak ellerimle parçalarım!
Break it down, you mugs!
Kesin şunu sizi aptallar!
And I wanna break it down into simple language.
Bunu basit bir dille ortaya dökmek istiyorum.
You'll have to break it down.
Onu kırman gerekecek.
We'll have to break it down!
Kırmamız gerekecek!
- Let's break it down. - Here's the key!
İşte anahtar!
We have to break it down now.
Hem de hemen şimdi.
Break it down.
Kırın.
If you don't open the door, I'll bloody well break it down!
Kapıyı açmazsan kırmak zorunda kalacağım.
Open up or we'll break it down.
Açın ya da kapıyı kıracağız.
Break it down!
Kapıyı kırın!
And make it quick or we'll break it down.
Acele et, yoksa kıracağız onu.
Open the door, Helen, or I'll break it down.
Kırarım yoksa!
Helen, open the door, or I'll break it down.
Aç kapıyı yoksa kırarım!
Open the door or I'll break it down!
Kapıyı aç! Kapıyı aç yoksa kıracağım!
I figured you'd break it down if I did.
Eğer kilitleseydim kapıyı kırar girerdin.
Break it down!
Yıkalım onu!
If you like it, it's good no matter. If you don't like it, I break down.
Sen'güzel'dersen, güzeldir demezsen değildir.
Why should it be my lot to break down a man?
Niye bir adamı ruhen çökertmek bana düşer ki?
He might break down and cry if he tried to speak of it.
Bize söylerken ağlamaya başlamaktan korkmuştur.
You'd decided to hammer some nails... and knocked down my mirror, though it didn't break.
Şaşırmaman gerekir. Duvara birkaç çivi çakıyordun ve... her ne kadar kırılmamış olsa da diğer tarafta benim aynamı düşürmüştün.
May my beard grow clear till it gets down to my foots... may it get a nest of prison rats... before I break my promise to a dying woman!
Bunu o kadını doğurtmam için ayaklarıma kapanmadan önce düşünecektin. Eğer gerekirse bunun için hapse bile girerim. Ama ölen bir kadına verdiğim sözden asla dönmem!
We break'em down by age, sex, methods, type of goods - that's about it.
İstedikleriniz bunlar.
- Break it up down there. - I made that spaghetti and ate it myself.
- Spagetti yaptım ve tek başıma yedim!
When it starts to break down...
İşler bozulmaya başladığında...
- Break it up before he shuts me down.
- Otelimi kapatmadan kesin şunu.
Break it off down there.
Bir dakika durun..
If you was to fall down and break a leg it would take me all winter to haul that big carcass in.
Şayet düşüp bacağını kıracak olsan seni buraya taşıyarak getirmek bütün bir kışımı alırdı.
It didn't take too long to break this thing down.
Bunu çözmek çok uzun sürmedi.
So I guess I'll just have to break down and admit it... And take my punishment.
Bu durumu kabullenip itiraf etmem... ve cezamı çekmem gerek.
Of course, you realize it'll be the prosecutor's job to break down your alibi if that can be done.
Elbette, savcının işi mümkünse tanıklarınızı boşa çıkarmak.
Especially if it will help break down the social barriers between capital and labour.
Özellikle de işçi ve işveren arasındaki sosyal bariyerleri yıkmaya yardımcı olacaksa.
We'll stroll down 5th Avenue, sort of break it in.
5.Cadde'de dolaşırız.
They kept trying to break it but to no avail. A mouse ran by and wagged her little tail ; the egg rolled, fell down and broke.
Yaşlı kadın da uğraştı ancak o da başaramadı.
Then this enzyme, or whatever it is, seems to attack and break down the calcium phosphate.
Öyleyse bu enzim ya da her ne ise kalsiyum fosfata saldırıyor gibi görünüyor.
If you piled on that other wagon, it'd break down too.
Eğer diğer arabada olsaydınız, onu da kırardınız.
If anything should try to break in, I can hear it from up there. I'll be down to take care of it.
Eğer birisi içeri girmeye çalışırsa, hemen aşağıya inerim.
I knew it had to happen. It's a fine time for that transporter mechanism to break down. Impossible, Dr. McCoy.
Işınlama mekanizması da bozulacak zamanı buldu.
- Break it down, then.
Kırın kapıyı.
You see, back home, we call this the spine of the book, and you know you can break that thing by putting it down upside-down like that.
Bilirsiniz, benim ülkemde, buna kitabın sırtı deriz, ve bu şekilde yüzüstü bırakırsanız onun sırtını kırabileceğinizi bilirsiniz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]